27 Ocak 2017 Cuma

Orhan Pamuk 'eleştirememe'si, İlber Ortaylı’nın yanılgısı ve 'caminin balkonu' üzerine - TAYLAN KARA


Orhan Pamuk’un kitapları üzerine piyasa edebiyatının yayın organlarında kaç edebi eleştiriye rastladınız? O. Pamuk’un kitapları eleştirilememektedir. Eleştiri diye yazılanların eleştiriyle uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Temellendirilmiş edebi eleştiriler ise ancak okur kitlesinin büyük bir kısmının ulaşamayacağı yerel ve sınırlı mecralarda yer bulabilmektedir.
Eleştiriden kasıt “çüş Orhan Pamuk çüş” gibi sokakta söylenecekken yanlışlıkla köşe yazısı olmuş yazılar değildir (1).
Bu bir eleştiri değildir. O.Pamuk’un bir kitabının eleştirisi diye bu türden “eleştiri”lerin öne çıkarılması, sadece bu kitabı beslemeye ve onu olumlamaya yarar.  Böyle bir “eleştiri!”, sadece bu kitapla ilgili eleştirileri karikatürize etmeye değersizleştirmeye hizmet etmektedir. Bu tür yazılarda zaten her hangi bir estetik görüş yoktur.
Bazen de Fatih Altaylı’nın yazısında (2) olduğu gibi “eleştiri” diye aslında edebi bir yüceltme vardır.

*
“Sıkıcı” diye eleştiri olur mu?
Sıklıkla şöyle “eleştiriler” okuruz:
 “O.Pamuk’un kitapları sıkıcı”
“O.Pamuk kitaplarını bitiremiyorum”
Bu türden temellendirilmemiş ve öznel ifadeler bir eleştiri olmadığı gibi kendi başına bir olumlu-olumsuz içerik de taşımaz. Romanlar, belli bir okurun bitirip-bitirememe yeteneğine ya da sıkıcı bulup-bulmamasına göre sınıflandırılamaz.
Bir kitabın edebi niteliği okura sıkıcı ya da eğlenceli gelmesine göre değerlendirilemez.
Bir kitabın bitirilebilir olup olmamasının hiçbir önemi yoktur. J.Joyce’un Ulysses’i de çoğu okur için bitirilemez, M. Proust’un  “Yitik Zamanın İzinde” kitabı da çoğu okur için sıkıcıdır.  F. Kafka da, T. Mann da L. Tolstoy da sıkıcı ya da bitirilemez diye nitelendirilebilir. Bu tür “eleştiri”lerin hiçbir dayanağı ve önemi yoktur.

*
Caminin balkonu
O.Pamuk “eleştirememe”sinin en çok bilinen örneği Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın 2006’da söylediği şu sözlerdir:
O.Pamuk’un bir kitabında 'İmam ikindi namazı saatinde caminin balkonuna çıkarak ikindi ezanını okudu.' cümlesi geçiyor. Şimdi bu toplumda yaşayan her insan bilir ki, namazın saati olmaz vakti olur. Camilerde balkon diye bir yer yoktur minarenin şerefesi vardır. Ezanı da imam değil müezzin okur. Bu örnekle de sabittir ki kişiler, içinden çıktıkları toplumu bilmeden bir şeyler yapmaya çalıştıklarında doğru şeyler yapmazlar. Bana göre, Pamuk, Türkçe'yi de İngilizce'yi de bilmiyor.”(3)
Bu ifadeler, yıllarca Orhan Pamuk ile ilgili sanki tek eleştiriymiş gibi birçok yerde söylendi.
Bu cümlelerin içeriği ile ilgili doğru düzgün bir tartışma bile yapılmadan yıllar geçti. Birçok kişi için O.Pamuk’un edebi eleştirisi yalnız bu cümlelerden oluşuyordu. Altı yıl sonra 2012’de İ.Ortaylı bu konuya kendince açıklık getirdi ve bu ifadenin Kar kitabının ilk 13 baskısında geçtiğini, 14. baskıdan itibaren düzeltildiğini söyledi (4).
Bu ifadeler doğru mudur?
“Gerçekten Kar kitabında böyle bir cümle var mıdır?” sorusunu nasıl yanıtlayabiliriz? Kar kitabının ilk 13 baskısını inceler ve böyle bir cümlenin olup olmadığına bakarız. Bu kadar basittir.
Bu beyandan sonra 4 yıldan fazla bir süre geçtiği halde bu konuda tek bir satır görmedim.
Ben de bu basit şeyi yaptım. Kar kitabının 1. baskısını edindim ve sırf bu cümleyi aramak için ikinci kez okudum; sonrasında daha da emin olmak için elektronik ortamda kitapta bu ifadeleri aradım.
Orhan Pamuk’un Kar kitabında böyle bir cümle GEÇMEMEKTEDİR.
İlber Ortaylı’nın bu konuda söyledikleri gerçek değildir, yanlıştır, yalandır. İ.Ortaylı bunu bilinçsizce söylemişse yanlış, kasıtlı söylemişse bu yalandır.
Bir yalana dayalı eleştiri olur mu?
Bir yalan üzerine, bir yanlış bilgi üzerine doğru bir eleştiri inşa edilebilir mi?
Sizin hoşunuza gidiyor diye, sizin görüşlerinize uyuyor diye bir yalana karşı sessiz kalmak ahlaki bir duruş mudur?

*
“Eleştirememe”nin, eleştirinin yerini gasp etmesi
Bu tür yanlış/yalanlar, sadece hedef aldığı şeyi beslemeye ve konuyla ilgili nitelikli, temellendirilmiş eleştirileri gizlemeye yarar.
Örneğin Tahsin Yücel’in Kara Kitap ile ilgili yazdığı temellendirilmiş dil eleştirisi ne kadar yayılabilmiştir, ne kadar yer bulabilmiştir (5)?
Örneğin Cengiz Gündoğdu’nun Kar kitabı üzerine yazdığı “Kar… Bozuk bir meta” başlıklı eleştiri yazısı kaç kişiye ulaşmıştır (6)? O.Pamuk’un Kar kitabıyla ilgili onlarca övücü yazı her an her yerde gözümüze sokulurken bu gayet sağlam ve gerekçeli eleştiriyi bulmak için bir hafiye gibi büyüteçle araştırma yapmanız gerekir. 2002 yılında yazılmış bu yazının internet erişimi olabilsin ve arayan okurlar ulaşabilsin diye oturup bizzat ben yazmış ve internete koymuştum; 2017 yılında internette aradığımda aradan geçen yıllara rağmen bu yazıya hala sadece benim ellerimle tek tek yazdığım o linkten ulaşılabilmektedir.
“Caminin balkonu” gibi yalan/yanlış ifadeler, Ahmet Yıldız’ın Beyaz Kale romanı için 1996’da yazdığı eleştirilerin yerini aldığında, okur eleştiri diye somut eleştiriler yerine yalanlarla karşılaştığında, ortaya “saman adam yaratmak” diye nitelendirebileceğimiz “eleştiri!” tarzı çıkar (7).
Eleştiriyi “cami balkonu” yalanı/yanlışına indirgediğinizde haklı çıkan hep O. Pamuk olacaktır.

*
Eleştiremeyen “eleştirmenler”
Ahmet Yıldız’ın eleştirisine yanıt ne kadar verilmiştir? Verilmiş midir? “Metinlerarasılık” maymuncuğu ile herkesin ikna edilmesi mümkün müdür?
İkna etmek ya da tartışmak gibi bir dertleri yoktur ve hiç olmamıştır.
Çünkü bu ülkede şu cümleleri yazarken yüzü kızarmayan bir eleştirmen prototipi vardır:
“Beyaz Kale romanındaki aşırma iddialarına karşı onu (O.Pamuk’u) -Büyük yazardır, aynen bile almış olsa kendi damgasını vurmuştur- diye savundum."(8)
Emre Kongar kısacası “gözümle görsem bile inanmam” demektedir. Buradaki “bile”, kitabı okumamışlığın ifşasıdır, “kendi damgasını vurmuş” dememektedir, “görmedim ama kesin öyledir” demektedir. E. Kongar’ın övgücülüğü, okumadan övmesi çok tanıdıktır. Kar kitabı için şu cümleyi yazabilmiş bir “eleştirmeyen”dir kendisi:
“(Kar) Kitabı ilk çıktığında büyük bir hevesle aldım ve üzerinde bir övgü yazısı yazmak için satırların altını çize çize okumaya başladım…” (9)

Piyasa edebiyatının ortalama eleştirmeninin tutumu, derinliği ve ahlakı budur.

*
O.Pamuk’un kitapları piyasa edebiyatının yayın organlarında eleştirilememektedir.
Bu yazının başlığındaki “eleştirememe”nin iki anlamı vardır:
O.Pamuk eleştirisi diye topluma pompalanan öne sürülen yazıların-tutumların eleştiriyle hiçbir ilgisi yoktur; bu yazı-tutumlar sadece nitelikli eleştirileri kapatmaya, onları karikatürize etmeye yardım ve yataklık etmektedir.
O.Pamuk’a edebi-estetik düzlemde bir eleştiri yasaktır. Hiçbir “ana akım” kültür sanat aygıtında buna yer verilmez.
Bir yazarı eleştirmek yasak olabilir mi? Bir yazarın çıkardığı bir kitapla ilgili övgüler dışındaki en küçük bir edebi eleştirinin bile “cahillikle”, “sanattan anlamamakla” suçlanması neyin nesidir?
Bir sonraki yazımda O.Pamuk kitaplarına karşı eleştirinin sistematik bir şekilde yasaklanmasını tartışacağım.

TAYLAN KARA / SOL
taylankara111@gmail.com

Kaynaklar:
1. http://www.haberturk.com/yazarlar/murat-bardakci/1196692-cus-orhan-pamuk...
2. http://www.medyafaresi.com/haber/orhan-pamuk-buyuk-bir-yazar-ama-kucuk-b...
3. http://odatv.com/orhan-pamukun-balkonu-tartisilmaya-devam-ediyor-2509121...
4. http://odatv.com/orhan-pamukun-balkonu-tartisilmaya-devam-ediyor-2509121...
5. http://dipnotkitap.net/DENEME/Kara_Kitap_Tahsin_Yucel.htm
6. http://www.insanbu.com/eski/a_haber497b.html?nosu=1057
7. http://www.gercekedebiyat.com/haber-detay/orhan-pamukun-calintilari-ahme...
8. https://www.kongar.org/medyanotu/454_Pamuk_un_Nobel_Konusmasi.php
9. Emre Kongar, Yazarlar Eleştiriler Anılar, sf 132, Remzi Kitapevi, 2016, İstanbul

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder