Başbakan Binali Yıldırım, partisinin toplantısında kendisine “Ülkücüleri unutmayın” diye seslenirken üç parmağını birleştirip şehadet ve serçeparmaklarını yukarıya doğru kaldırarak Bozkurt işareti yapan izleyiciye aynı şekilde karşılık verdi. En son gazete yöneticileriyle yaptığı toplantıda bu konu gündeme geldiğinde de “Biz herkesin işaretini yaparız” demiş.
Merak ettim şimdi, Başbakan yine şehadet parmağının işin içinde olduğu, ama bu defa ortaparmakla birlikte “V” şeklinde havaya kaldırıldığı, Churchill’den çıkış bulmuş, zafer anlamına gelen, bizde ise giderek HDP ve Kürt siyasi hareketi ile özdeşleşmiş işareti de yapar mı acaba?!
***
İşaret, daha doğrusu simge (sembol), bir anlam
ya da değerin somutlaşması… Onu üretenin, yapanın, kullananın kim ve
nereye ait olduğunu bilmemizi de sağlıyor. Ve de şehadet parmağı, adı üstünde, başlı başına İslâmî aidiyete gönderme yapan bir simge parmak. Başbakan Yıldırım’ın köken aldığı siyasi-ideolojik oluşum da o parmağı MHP’nin Bozkurt işaretinden farklı şekilde simgesel işlerliğe sokmuştur ve sokmaya devam ediyor, bunu biliyoruz.
(Erbakan’ın Refah Partisi başkanıyken yaygınlaştırdığı “Milli Görüş yemini”nde hep beraber başparmakların havaya kaldırılması da aynı siyasi hareket bünyesinde parmak sembolizmine ilişkin hatırlatılması gereken bir başka tarihsel örnektir.)
Bozkurt selâmı ise AKP’nin geleneğine hayli uzak ve aykırı kaçar. Çünkü esasen Orta Asya Türklüğünün İslâm-öncesi inanç kalıplarıyla ilişkili bir motif olarak karşımızdadır o... Totemik çağrışımları dahi vardır.
Ayrıca parmakları işlerliğe sokarak üretilen bu işaretin çok benzer bir biçiminin “Wicca” paganizmindeki Boynuzlu Tanrı (“Horned God”) için kullanıldığını kaydetmek gerekir. Ki bu (Avrupa’da cadıların şeytanla işbirliği içinde olduklarına yönelik Hıristiyan saptırmasıyla bağlantılı şekilde) bugün Satanist gruplarca da işlerliğe sokulmaktadır.
***
Her neyse… Sonuçta Bozkurt işareti şimdi
Referanduma giden yolda AKP-MHP ortaklığının çarpıcı bir dışavurumu
olarak Binali Yıldırım’ın parmaklarına da dolanmış durumda. Fakat bu ilk değil. AKP, MHP’nin simge havuzuna hanidir bol bol dalıyor. Hatta pek çok simgeyi de içselleştirerek kendine mal etti.
Mesela AKP, MHP’den “kafa tokuşturma”yı da almıştır.
Bugün en tepede Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan başlayarak milletvekilleri, bakanlar, belediye başkanlarından aşağı doğru partinin farklı kademelerinde görevliler ve seçmen kitlesine kadar hemen herkesçe MHP kökenli bu erkek-erkeğe selamlaşma ritüelinin içtenlikle benimsendiğini görürsünüz!..
***
AKP, MHP ve ülkücü hareketten “Tekbir”in sloganlaşmış halini de almıştır. Bu memlekette tekbir, ibadette, camide, cenazede ve mevlitlerde karşımıza çıkan, tevekküle ve tevazua çağıran bir dinsel deyiş olarak bilindi ve kullanıldı uzun yıllar: “Allahü ekber, Allahü ekber. Lâ ilahe illallahü vallahü ekber, Allahü ekber ve lillahilhamd…”
Bunun “Ya Allah Bismillah Allahü ekber” şeklinde şiddetlice sloganlaştırılmasına ilk olarak ve daha çok üniversitelerde karşıt görüşlü öğrenci grupları arasındaki çatışmalarda ülkücüler aracılığıyla şahit olduk.
Dolayısıyla mevlit tekbirlerinden militan tekbirlere geçiş de MHP marifetiyle olmuştur.
Bu “tekbir”in AKP saflarında kitlesel kullanıma açılması, partinin 2011 sonrası süreçte bu ülkede kendi dışında kalan toplum kesimlerine karşı siyaseten gözünü kararttığı anti-demokratik savrulmayla eşzamanlı.
Şimdiki totaliter siyasi pratik bağlamında da o, artık iyiden iyiye AKP’ye mal olmuş görünüyor.
***
Sözün özü, AKP hanidir MHP’ye doğru böylesi “sembolik” bir açılım ve “işaret devşirme” ameliyesi sergilemekteydi zaten… Buradan AKP’nin giderek MHP’lileşme süreci içinde mi olduğu sorusu geliyorsa aklınıza, bir şey demiyorum, üzerinde düşünmeye devam edin!..
Ama bir o kadar, MHP’nin AKP tarafından soğurulmasının söz konusu olup olmadığı üzerine düşünmeyi de ihmal etmeyin!..
Tayfun Atay / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder