19 Şubat 2017 Pazar

Kıbrıs cephesinde yeni bir şey yok - ALİ SİRMEN

- Galiba bu defa uzlaşıyorlar...
- Birbirlerine haritalar da sunduklarına göre, artık son aşamaya gelmiş olmalılar...
Bütün bu olumlu yorumlara karşın, Kıbrıs müzakerelerine hep kuşkuyla bakıyor ve tarafların son zamanlarda birbirlerine yakınlaşmalarını sağlayacak gelişmeler gösterdiğine bir türlü inanamıyordum.
Hafta içinde, Ada’da tarafsız bölgede görüşmeler yapılırken Kıbrıs Rum lideri Anastasiadis’in, kapıyı çarpıp çıkması üzerine görüşmelerin kesilmesi ve bu beklenmedik kopmaya neden olan olayın, Enosis tutkusu olması, Kıbrıs Cephesi’nde aradan geçen bunca zamana karşın, yeni bir şeyin olmadığını gösterdi.
Kıbrıs’a ilk kez “Barış operasyonu”nun ikinci yılında (1976) Lefkoşa’nın Rum kesimindeki uluslararası konferansa konuşmacı olarak gittim.
Ada’ya Rum kesiminden girdim, yeşil hat’tan Türk kesimine geçtim, bir süre de orada kaldıktan sonra, Ercan Havaalanı’ndan ayrıldım.
Makarios ve Denktaş da dahil olmak üzer her iki kesimin liderleri ve siyasi figürleriyle de görüştüm.

***
41 yıl önce Kıbrıs’ta görüntü şuydu:
Ada iki yıl önceki Türk askeri müdahalesi sonunda ikiye bölünmüş durumdaydı. Kuzeyde kırmızı Türk bayrakları, güneyde ise mavi Yunan bayrakları dalgalanmaktaydı.
Kıbrıs bayrağını, uluslararası konferansın yapıldığı binanın bir de Makarios’un sarayı önünde olmak üzere iki yerde gördüm. Rum kesimindeki sosyalist gençler onların da konferans vesilesiyle konduğunu, daha önce orada bulunmadığını kulağıma fısıldadılar.
Mavi bayraklılar, kırmızı bayraklılara karşı kazandıkları savaşları ulusal bayram olarak kutluyorlar, kırmızı bayraklılar da ulusal mavi bayrakları yendikleri savaşları anarak törenler yapıyorlardı.
İki yıl öncesine kadar maviler ile kırmızılar birbirlerini boğazlamaktaydılar. Mavilerin, Ada’yı tümden kendi ana vatanlarına bağlamak (ENOSİS) için gerçekleştirdikleri darbeden sonra kırmızılara karşı giriştikleri saldırıların sonunda kırmızı bayraklıların ana vatanlarından gelen ordu, Kıbrıs’ı ortadan ikiye bölmüştü.
Ada’da iki toplumun bir arada yaşamaları için uluslararası alanda konferans üzerine konferans düzenlenirken, Kıbrıs okullarında mavililerin çocukları mavi ulusçuluğu, kırmızılıların çocukları da mavi ulusçuluğuyla savaşan kırmızı ulusçuluğu öğrenerek yetişiyorlardı.
Kıbrıs adası bir toprak parçasıydı, ama vatan değildi.
Çünkü bu toprak parçası üzerindeki insanların bir arada yaşama konusunda bir mutabakatı yoktu.
Ada yalnız ortadan ikiye ayrılmakla kalmıyor, Adalılar da kafalarında ikiye ayrılmış bulunuyordu.
Bu durumda barış içinde bir arada yaşamayı sağlayacak bir formül bulunması imkânsızdı. Bu arada Kıbrıs’ın içinde bulunduğu bölge çok kan ve ateş çemberinden geçerken, Ada bunların ortasında barış değilse bile bir çatışmasızlık bölgesi olarak duruyordu. Bu çatışmasızlık halinin bedeli ise, Ada’nın bölünmüşlüğüydü.
***
Bugün aradan 41 yıl geçmiş, köprülerin altından çok sular akmış, fakat öyle görülüyor ki Kıbrıs sorununun özünde hiçbir şey değişmemiş, mavilerle kırmızılılar arasına eşit koşullarla bir arada yaşamak konusunda herhangi bir mutabakatın sağlanacağı ortam yaratılamamıştır.
Kıbrıs Rum lideri Anastasiadis’in kapıyı vurup gitmesine neden olan olayın, 1950 yılında Rumlar arasında yapılan Enosis referandumuna verilen evet oylarının Rum okullarında kutlanması konusunda çıkan tartışma olması da Ada Rumları’nın Kıbrıs’ı hâlâ nihai hedefi Yunanistan’a bağlanmak olan bir Helen Adası olarak görmekte direndiklerinin, bu gerçeği telaffuz etmeseler bile bilinçaltından silip atamadıklarının delilidir.
Bu durumda ortak yaşama konusunda bir mutabakatın oluşması imkânsızdır.
Mesele de kırmızılılar ile mavilerden hangisinin daha fazla kabahatli olduğunu tartışmak değil, mutabakatı oluşturmaktır. Ne yazık ki o noktadan da uzağız.


Ali Sirmen / CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder