25 Şubat 2017 Cumartesi

Yeni muhtarlar - ALİ SİRMEN


Onu efsaneleşen adını duyduktan elli yıl sonra tanımakmış kısmet. Bundan üç yıl kadar önce, İznik Gölü’nün güney yakasındaki Müşkül’e köyünün sahilinde kahvede, tanıştım üniversite yıllarımın efsane Müşküle muhtarı Fevzi Kavuk ile. Fevzi Kavuk, “işçileri, köylüleri, marabaları, emeğiyle geçinenleri” saflarına çağıran Mehmet Ali Aybar’ın davetine uyarak, 1963 yerel seçimlerinde Türkiye İşçi Partisi’ne (TİP) katılan bir avuç köy muhtarından biriydi, daha sonra da 1965 genel seçimlerinde TİP listesinden milletvekili adayı olacaktı.
O günlerde köy muhtarları önemli kişilerdi. Köyde muhtar jandarma komutanı ile devleti temsil ederdi, köylü karşısında devletin somut simgesi, acı sillesiydi muhtar.
O yıllarda nüfusun çoğunluğu köylerde yaşadığından, devlet dedin mi, halkın ekseriyetin gözünde canlanan somut görüntü muhtar olurdu.
Tercihini emekçi halktan yana kullanmış olan Müşküle’nin efsanevi TİP’li muhtarı Fevzi Kavuk, geçen hafta aramızdan ayrıldığında ise köy ile kent arasındaki nüfus dengesi takla atmıştı. 

***
Bundan 90 yıl önce, 1927’de Türkiye nüfusunun yüzde 75.8 i köyde, yüzde 24.2’si de kentte yaşamaktaydı. Fevzi Kavuk öldüğünde ise durum terse dönmüş, nüfusun yüzde 76.8 i kentlerde yaşarken, köyde yaşayanların oranı yüzde 23.2 ye düşmüştür.
Muhtarın önemi köyle birlikte azalmamış, kurum, ağırlığı mahalle muhtarlığına dönüşerek önemini yine korumuş, hatta arttırmıştır. Bir zamanlar kent yaşamında pek ağırlığı olmayan mahalle muhtarları, günümüzde totaliter sistemin “beşikten, mezara” (hatta, doğum şekline bile sistemin karışması, rejimin ihanetle suçladığı kimilerine mezar vermeyi reddetmesi olgusu da göz önünde tutulduğundan “beşik öncesinden mezar ötesine kadar” demek belki daha da doğru olacaktır) sistem mekanizmasının taban örgütleri konumunda, günlük yaşamda önemli roller oynayan bir baskı unsuru haline gelmekteler.
Mahalle muhtarlarının önemini ilk kavrayan 12 Eylül rejimi olmuştur. Kenan Bey zamanında 12 Mart’ın “sayın muhbir vatandaş”ının rolü muhtarlara devredilerek resmileşmiştir. Reis rejimi sırasında ise, muhtarlar, iktidar piramidinin tabanını oluştururken, ayrıca gerektiğinde, zirveyle doğrudan temasa geçme olanağına da kavuşmuşlardır.
Düzenli aralıklarla Saray’a kabul edilmekte olan muhtarların tümü (şu anda elli bin köy ve mahalle muhtarı olduğuna göre,) 125. muhtarlar toplantısında Sayın Başkanı bir kerecik olsun, görmüş olacaklardır.
Başbakan Binali Yıldırım biz Türkiye’yi Ankara’dan değil, yerinden yöneteceğiz” derken, tabandan tavana bu mekanizmayı kastediyordu.
Nüfusun çoğunluğu köylerde yaşarken, onları jandarma çavuşu ve köy muhtarıyla denetleyen sistemin tabandaki yeni yıldızları artık mahalle muhtarlarıdır. 

***
Mahalle muhtarlarını düzenin önemli taban taşı haline getirmek onuru Reis sistemine aittir.
Kişiye dar da olsa kendi tasarrufunda kalacak, bir özel yaşam alanı bırakan otoriter rejimin tersine, hiçbir kişisel tasarruf alanı bırakmayan totaliter rejimde günlük yaşamın takip edilip düzenlenmesinde, mahalle baskısının da amaca uygun işletilmesinde muhtarlara önemli roller düşecektir. Tabii bunlarla birlikte “Sayın Muhbir Vatandaş” kurumunun öngördüğü işlevler de sürecektir.
Türk usulü başkanlık sistemi diye sunulan Reis Rejiminin tabandaki özgün kurumudur artık muhtarlık.
Totaliter sistemin günlük yaşamını izlemek ve yönetmek için çok önemli bir kurum olan mahalle baskısında devlet ile “sivil!” mahalle arasında bir aktarma kayışı olan muhtarlar, mahalle baskısını da devletin istediği doğrultuda yöneterek, onu yarı resmi bir yapıya kavuşturacaklardır.
Muhtarlar toplantılarının anında televizyonlar aracılığıyla kamuoyuna duyurulmasına rağmen nedense Reis sisteminin bu çok özgün kurumunun henüz yeterince dikkat çekmemiş olması şaşırtıcıdır.

Ali Sirmen / CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder