Televizyon ekranları, toplumdaki aksaklıkların, bozuklukların, yolsuzlukların, yozlukların anası mıdır, yoksa aynası mı?
Toplumsal olaylarda, her zaman birden fazla neden olduğundan, yukarıdaki sorunun cevabı “her ikisi de” olmalıdır.
Bu gerçeğin ışığında, sapkınlıkların aile kurumundaki yozlaşmanın zirve yaptığı evlilik programlarına, yalnızca her aksaklığa yasaklayıcı zihniyetle yaklaşmakla yetinmeyip, aynı zamanda, bu rezaletin toplumda böylesine destek bulmasının nedenlerini de araştırıcı yöntemle eğilmek daha akılcı olur.
Son zamanlarda TV’lerdeki evlilik programları şirazesinden çıkmış durumda, bu programlarla ilgili olarak RTÜK’e gelen şikâyet, yüz binlere ulaşıyor.
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, önceki gün yaptığı açıklamada, hakkındaki şikâyetler ayyuka çıkmış olan evlilik programlarının bir OHAL KHK’si ile kaldırılması çalışmalarının son aşamaya geldiğini açıkladı.
Olayın birçok yönden üzerinde durulmayı gerektirecek kadar önemli olduğunu vurguladıktan sonra, evlilik programlarının milyonların döndüğü getirisi çok büyük bir sektör haline gelmiş olduğunu da belirtmek gerek.
İşin toplumsal çürüme, aile kurumundaki
yozlaşmanın manevi değerlere bağlı olduğunu iddia eden muhafazakâr bir
iktidar döneminde bu boyutlara varmış olmasının sosyolojik açıklamasını
konunun uzmanlarına bırakırken, bu tür programlardaki rezaletleri
önlemek için mali ve programı sonlandırmaya kadar varacak idari
yaptırımları elinde olduğu halde bir türlü kullanmayan veya kullanamayan
RTÜK’ün bu tutumunun, kokuşmuşluğun nasıl bütün kurumlara bulaştığının
bir kanıtı olduğunun altını çizelim.
RTÜK’ün yüz binlere varan şikâyetler karşısında herhangi bir önlem almaması, milyonların döndüğü bu sektördeki çıkar çevrelerinin aleti olduğunu çok haklı olarak düşündürmektedir.
Hemen vurgulamak isterim ki, hiçbir konuda katı yasakçı yöntemleri savunuyor veya öneriyor değilim. Katı yasakçı RTÜK’ün evlenme programları karşısındaki edilgenliği, yasakçı zihniyetin nasıl bir riya yöntemi olduğunun göstergesidir.
Bugünkü ahlak üzerine bina edilmiş olan siyasi iktidardan da olayın sosyal boyutlarını irdelemesini beklemek saflık olur.
Gelelim olayın siyasal yönüne:
Hükümet sözcüsü Numan Kurtulmuş evlilik programlarının bir OHAL KHK’ si (kanun hükmünde kararname) ile kaldırılması yönündeki çalışmaların son aşamaya vardığını açıkladı.
Şimdi burada hemen şu soru geliyor akla:
- Evlenme programı ile OHAL’in (Olağanüstü Hal) ne ilgisi var?
Öyle ya! Sayın Kurtulmuş’un sözünü ettiği, anayasanın 121. maddesinde düzenlenen OHAL KHK’si çıkarma yetkisi ancak OHAL süresiyle sınırlı olarak, Bakanlar Kurulu’na, o da Cumhurbaşkanı’nın başkanlığı altında toplanması koşuluyla verilmiş olan bir yetkidir.
Anayasanın 119 ve 120. maddelerinde düzenlenmiş olan olağanüstü hal ise tabii afet ve ağır ekonomik bunalım hallerinde veya 120. maddede belirtildiği gibi, “anayasa ile kurulan hür demokrasi düzenini veya temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik yaygın şiddet hareketlerine ait ciddi belirtilerin ortaya çıkması veya şiddet olayları sebebiyle kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması hallerini” öngörür.
İşte OHAL KHK’si 121. maddede de belirtildiği gibi bu haller dolayısıyla ilan edilen OHAL süresince ve de “olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda” olmak üzere çıkarılır.
Söyler misiniz bana, evlilik programlarının bu durumla ne ilgisi var?
Ama ilgisi olsun olmasın, şu anda işbaşında olan iktidar her konuda OHAL KHK’leriyle yasamayı devre dışı bırakıp kuvvetler ayrılığı ilkesini rafa kaldırmaktadır. Buna bir de yargının yürütmenin tam denetimine alınmasını ekleyin, Türkiye’deki durumun birebir görüntüsünü elde etmiş olursunuz.
Evlilik programlarıyla ilgili niyetlerini açıklarken Numan Kurtulmuş şu hususu da itiraf etmiş oldu:
- Yasamaya ne gerek var? Yaşasın OHAL KHK’leri! Nasıl olsa anayasal denetim de yok!
Ali Sirmen / CUMHURİYET
Toplumsal olaylarda, her zaman birden fazla neden olduğundan, yukarıdaki sorunun cevabı “her ikisi de” olmalıdır.
Bu gerçeğin ışığında, sapkınlıkların aile kurumundaki yozlaşmanın zirve yaptığı evlilik programlarına, yalnızca her aksaklığa yasaklayıcı zihniyetle yaklaşmakla yetinmeyip, aynı zamanda, bu rezaletin toplumda böylesine destek bulmasının nedenlerini de araştırıcı yöntemle eğilmek daha akılcı olur.
Son zamanlarda TV’lerdeki evlilik programları şirazesinden çıkmış durumda, bu programlarla ilgili olarak RTÜK’e gelen şikâyet, yüz binlere ulaşıyor.
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, önceki gün yaptığı açıklamada, hakkındaki şikâyetler ayyuka çıkmış olan evlilik programlarının bir OHAL KHK’si ile kaldırılması çalışmalarının son aşamaya geldiğini açıkladı.
Olayın birçok yönden üzerinde durulmayı gerektirecek kadar önemli olduğunu vurguladıktan sonra, evlilik programlarının milyonların döndüğü getirisi çok büyük bir sektör haline gelmiş olduğunu da belirtmek gerek.
***
RTÜK’ün yüz binlere varan şikâyetler karşısında herhangi bir önlem almaması, milyonların döndüğü bu sektördeki çıkar çevrelerinin aleti olduğunu çok haklı olarak düşündürmektedir.
Hemen vurgulamak isterim ki, hiçbir konuda katı yasakçı yöntemleri savunuyor veya öneriyor değilim. Katı yasakçı RTÜK’ün evlenme programları karşısındaki edilgenliği, yasakçı zihniyetin nasıl bir riya yöntemi olduğunun göstergesidir.
Bugünkü ahlak üzerine bina edilmiş olan siyasi iktidardan da olayın sosyal boyutlarını irdelemesini beklemek saflık olur.
Gelelim olayın siyasal yönüne:
Hükümet sözcüsü Numan Kurtulmuş evlilik programlarının bir OHAL KHK’ si (kanun hükmünde kararname) ile kaldırılması yönündeki çalışmaların son aşamaya vardığını açıkladı.
Şimdi burada hemen şu soru geliyor akla:
- Evlenme programı ile OHAL’in (Olağanüstü Hal) ne ilgisi var?
Öyle ya! Sayın Kurtulmuş’un sözünü ettiği, anayasanın 121. maddesinde düzenlenen OHAL KHK’si çıkarma yetkisi ancak OHAL süresiyle sınırlı olarak, Bakanlar Kurulu’na, o da Cumhurbaşkanı’nın başkanlığı altında toplanması koşuluyla verilmiş olan bir yetkidir.
Anayasanın 119 ve 120. maddelerinde düzenlenmiş olan olağanüstü hal ise tabii afet ve ağır ekonomik bunalım hallerinde veya 120. maddede belirtildiği gibi, “anayasa ile kurulan hür demokrasi düzenini veya temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik yaygın şiddet hareketlerine ait ciddi belirtilerin ortaya çıkması veya şiddet olayları sebebiyle kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması hallerini” öngörür.
İşte OHAL KHK’si 121. maddede de belirtildiği gibi bu haller dolayısıyla ilan edilen OHAL süresince ve de “olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda” olmak üzere çıkarılır.
Söyler misiniz bana, evlilik programlarının bu durumla ne ilgisi var?
Ama ilgisi olsun olmasın, şu anda işbaşında olan iktidar her konuda OHAL KHK’leriyle yasamayı devre dışı bırakıp kuvvetler ayrılığı ilkesini rafa kaldırmaktadır. Buna bir de yargının yürütmenin tam denetimine alınmasını ekleyin, Türkiye’deki durumun birebir görüntüsünü elde etmiş olursunuz.
Evlilik programlarıyla ilgili niyetlerini açıklarken Numan Kurtulmuş şu hususu da itiraf etmiş oldu:
- Yasamaya ne gerek var? Yaşasın OHAL KHK’leri! Nasıl olsa anayasal denetim de yok!
Ali Sirmen / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder