19 Mart 2017 Pazar

İmdat! Tohumla vurdular bizi - Işıl Özgentürk

Marketteyim, mercimek alacağım, elimi bir pakete uzatıyorum, o da ne elimdeki paketin üstünde her türlü bilgi İngilizce yazıyor, elimdeki Kanada’dan gelmiş bir mercimek paketi. Şaşkınım, market görevlisi şaşırdığımı görünce kibarca yanıma yaklaşıyor, “Kanada istemiyorsanız, Hindistan markalı mercimekler şu tarafta” diyerek bana yol gösteriyor. Ben dehşet içindeyim ve imdat diye bağırasım var, çünkü çok değil yirmi yıl önce mercimeği dünyaya tanıtan bir ülkeydik, şimdi ithal mercimeği soframıza buyur ediyoruz.

 
İmdat ki imdat! İpeğin kenti Bursa’dayım, Koza Han’da. Renk cümbüşünden başım dönmüş öyle ipek kumaşlar var ki, hani zengin olsam bütün odalarımı bu ipeklerle kaplardım. Kendimden geçmiş, “İpeğin anayurdunda olmak muhteşem bir şey, yaşasın!” diye yüksek sesle konuşuyorum, işinin uzmanı kadın satıcı kederle başını sallıyor; “Bu gördüklerinizin hepsi Hindistan ve Çin malı. Artık ipeğin anayurdunda kozacılık öldü.”
“Nasıl?”
“Şöyle, rezidans ve AVM yapılmak için bütün dut ağaçlarını kestiler, ipekböcekleri öldü. Ne zaman ki ipek bitti o zaman aklımız başımıza geldi ama dut ağacı kolay yetişmiyor.” Neredeyse ağlayacağım, en iyisini yapıp dünyanın bütün renklerini bir araya toplayan, dünyanın bütün desenlerini birleştiren muhteşem bir ipek örtü alıp Koza Han’dan çıkıyorum. Örtüyü evimin duvarlarında görenler çok beğeniyor, ben de “Çin’e gittiğimde aldım” diyerek avunuyorum. 
 
Bu arada Bursa’da daha da vahim bir şey öğreniyorum. Meğerse kestane de bitmiş ve kestane nereden geliyor, o da Çin’den. Yani kestane şekeri Çin’den gelen kestanelerle yapılıyor. Çünkü kestane ağaçları da kesilmiş ve kalanlara da bakımsızlıktan bir böcek girmiş, bir yılda koskoca bir kestane ağacını bitiriyormuş. Peki, Çin ne yapıyor da ipeği böyle muhteşem, kestanesi dünyayı doyuruyor. Anlaşılan o ki, Çin’de kimseler kendi başına iş görmüyor. Kurallar var. Ekonomik planlar var. Ayrıca Çin’de köprüler bizim buradakilere bin basar! Aktif pasaport kullanımı 1 milyon olan bir ülkeyiz. Öyle belgesel filan izlediğimiz de yok. Nereden bileceğiz Çin’deki köprüleri, yolları. Biz anca portakal sıkarak bir iş yaptığımızı sanıyoruz.
Şimdi gelelim başka bir imdat noktasına! Bir kuruyemişçiye girdiğinizde, birkaç çeşit ceviz olduğunu görüyoruz. Birinin kilosu 20 lira, birinin kilosu 120 lira. Sormadan edemedim, “Neden bu fiyat farkı?”
Kuruyemişçi anlattı: “Biz de ceviz ağaçları sorumsuzca kesildiği için artık Türk cevizi altın fiyatında. Şu ucuz ceviz de Şili’den geliyor.”
“Ne Şili’den ceviz mi geliyor?”
“Evet öyle.”
“Onun için mi çok tatsız!”
“Maalesef!”
Cevizi çok seven ben, en sonunda o kadar özlemişim ki, parayı denkleştirip üç yüz gram Türk cevizi alıyorum. Artık tane tane yiyeceğim.
Devam edelim, yıllar önce bir yurtdışı seyahatimde, Fransa’dan yeni dönen bir işverenle tanışmıştım. Pek bir keyfi yerindeydi çünkü dört gündür Paris’teymiş, et satın aldığı firma onu acayip gezdirmiş. O zaman ben çok şaşırmıştım, ülkemi et açısından zengin sanıyordum. Ama ağzımın payını aldım. İşadamı sucuk ve salam yapıyordu ve etini Fransa’dan alıyordu. “Neden” diye sordum. “Hem daha sağlıklı hem de bizim etten dört misli daha ucuz.” Bu yıllar önceydi şimdi ülkede büyük ve küçük baş havyan da kalmadı. Hepsi ithal! 

 
Binlerce endemik bitki türüne sahip olan ülkemizden en çok çalınan nedir diye size soruyorum? Ben söyleyeyim; “Tohum”. Küresel ekonomi ayağıyla bizden öyle çok tohum, İsrail ve diğer başka ülkelere taşındı ki, tek tek saymaya sayfalar yetmez. Bizi tohumla vurdular! Şimdi moda ya ben de öyle sesleneyim: “Ey halkım tohumuna sahip çık!” Yoksa, aslında birer sosyal konut biçiminde yapılan ama rezidans olarak pazarlanan küçücük odalı, balkonsuz evlerinizde aç kalacaksınız! Silaha gerek yok, bir ülke böyle de yok edilir. Bu arada rahmetli Bülent Ecevit ülkedeki haşhaş ekimini yasaklayan uluslararası bir antlaşmayı imzalamadı başına az iş gelmedi. Bizim sağ iktidarlar önlerine gelen her anlaşmayı, iktidarda kalabilmek için imzalıyorlar. Ama Çin imzalamıyor işte! Bu arada Seferihisar Belediye’siyle ilişkiye geçin, onlar tohum biriktiriyorlar.

Işıl Özgentürk / CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder