28 Mart 2017 Salı

Kütüphane haftasında Atatürk'ün yanıbaşında - Ceylan Adanalı

Ulu Önder Atatürk'ü siz de benim kadar özlüyor musunuz?

O'nun anılarına ilk ağızdan tanıklık etmek, hiç bilmediğiniz yönlerini, müziksever yönünü, kitapsever yönünü, insan yönünü tanımak ister misiniz?

Ya birçoğumuzun belki varlığını bile duymadığı “Harf Marşı”nı O’nun el yazısından okumak?

Ya da insanlar dinini iyi anlasın, sevsin ve inançlı olsun diye Kuran'ı Kerim'i Türkçe'ye çevirtip bir Kadir Gecesi Ayasofya Camii'nde nasıl okuttuğuna satırlarda tanıklık etmek?

Peki Boğazda bir balık lokantasında halkın içinde korumasız balık yiyip “ Halkım Şerefinize!” diye kadeh kaldırdığına şahitlik etmek?

ATATÜRK’ÜN YANIBAŞINDA.
Türkiye Futbol Federasyonu Eski Başkanı, değerli büyüğümüz Kemal Ulusu’nun; Çankaya Köşkü Kütüphanecisi ve Atatürk’ün en sevdiği yardımcısı olan babası Nuri Ulusu’nun günlüklerinden ve kendine anlattığı anılarından derlediği tarihi eseri.
12 yıl boyunca Atatürk'ün bilfiil her anında yanı başında, hastalığında ölümünde başucunda olan, tüm Türkiye gezilerinde kendisine refakat eden rahmetli Nuri Ulusu’nun anılarıyla dolu kitabı okurken gerçekten de Yüce Ata’mızın yanı başında gibi hissetmemek, heyecanlanmamak, duygulanmamak elde değil.
Her sayfasında Ata’mıza daha da hayran olmamak elde değil.

ATAMIZIN KİTAP TUTKUSU VE OKUMA AŞKI
BU HAFTA KÜTÜPHANE HAFTASI. Ve biz bu tarihi eserde okudukça daha da iyi anlıyoruz ki Ata’mız gerçek bir okuma sevdalısı. Öyle bir sevdalı ki O’nun çalışma ve okuma yeri yalnız kütüphanesi ve çalışma odası değil. Yemekte, ziyafet sofrasında, trende, arabada, deniz kenarında, odasında istirahatte devamlı okuduğundan Ata’mız Nuri Ulusu’yu hiçbir yerde hiçbir şehirde yanından eksik etmiyor. Bu yüzdendir ki bu eserde gerçek bir okuma aşığı olan Ata’mıza dair çok hikaye var.
Ata’mızın kitap tutkusu çocukluk yıllarına dayanıyor. Yalnız ekonomi, tarih, askeri, sosyoloji, bilim ve hukuk kitapları değil, gençliğinden beri roman okumaya da çok meraklı Ata’mız. Ama en çok tarih kitaplarına meraklı.
Türk ve İslam tarihi üzerinde çok duran ve bu konuda çok detaylı çalışmalar yapan Ulu Önder’in bir diğer merakı Fransızca kitaplar. Gençlik yıllarında başlayan Fransız dili merakından ve de o kültürle de büyümüş olduğundan ötürü çokça Fransızca kitap okuyor Ata’mız. Fransa’ya çoğu yine tarih kitabı olmak üzere sık sık özel kitap listeleri gönderiyor, bu listelerdeki kitaplar özel olarak kütüphaneye getiriliyor.

OKURKEN ÖNEMLİ GÖRDÜĞÜ YERLERİN ALTINI KIRMIZI KALEMLE ÇİZERDİ
Ulu Önder kitap okurken masasında hep aynı özeni bekliyor Nuri Ulusu’dan. Lugatlari, renkli ve kurşun kalemleri, masa saati, sigarası ve kül tablası. Not almayı çok seviyor ve önemsiyor Atatürk. Önemli gördüğü yerlerin altını kırmızı kalemle, daha az önemi olan yerleri ise mavi ya da kurşun kalemle çiziyor.
Müthiş bir hızlı okuma tekniğine sahip olan Ata’mız herhangi birinin iki günde bitireceği bir kitabı bir gecede bitiriveriyor. Hele Onu meraklandıran bir kitapsa bitirmeden sabaha kadar uyumuyor.
Günlerce gecelerce sabahlara dek her yerde öyle çok kitap okuyor ki artık çok kitap okuduğu zaman gözleri kızarıp yaşarıyor. Böyle durumlara hazırlıklı olan Nuri Ulusu tertemiz bezler içerisinde sakladığı ince ince nemli tülbent parçalarını tek tek ayırıp gözleri yaşarınca Ata’mıza veriyor. O da tülbentle gözlerini siliyor, kurutuyor ve rahatlıyor.

BAZEN İKİ GÜN HİÇ UYUMADAN KİTAP OKUR, GÖZLERİNE TÜLBENT KOYARDI
Ulu Önder’in bazen iki gün odasından çıkmadan kitap okumasıyla ve çevresinin bundan ötürü endişelenmesini yadırgamasıyla ilgili bir anıyı kitaptan değiştirmeden paylaşmak istiyorum:
“Hiç unutmam bir sabah Genel Sekreter Hasan Rıza Bey bir seyahatten Ankara’ya dönmüşler ve sabah sabah doğru köşke gelmişlerdi. İlk önce bana rastlamıştı. İlk işi Atatürk’ü sormak olmuştu. “ Nuri, Atatürk nerede,nasıllar? ’’ Ben de ‘’İki gün iki gecedir devamlı okuyor, hemen hemen pek de bir şey yemedi, yalnız bir banyo yaptı ve de koltuğunda birkaç dakika kestirdi o kadar’’ dedim. “ Git bir bak, müsaitse odasına girmek istiyorum’’ deyince hemen odasına çıktım. Kapısını vurdum. “Gir’’ komutuyla yanına girdim. Üzerinde beyaz keten gecelik elbisesiyle bağdaş kurmuş vaziyette kitabını okuyordu. ’’Ne oldu Nuri?’’ ‘’Hasan Rıza Bey yanınıza girmek istiyorlar, sizi merak etmişler’’ dedim ‘’Allah Allah” dedi. “ Ne varmış merak edecek? Kitap okumak da mı yok? ’’

EN KZIDIĞI ŞEY KİTAP SAYFASININ KIVRILMASIYDI
Ata’mızın ilk kütüphanesinin Çankaya’da eski Köşk’ün içinde köşede oldukça büyük ve görkemli bir oda olduğunu okuyoruz eserde. Bir kısmı camlı, bir kısmı da kapalı dolaplarla kaplı olan, olağanüstü bir oda. Ata’mız öyle çok kitap ısmarlar ve o kadar çok hediye kitaplar gelir ki Çankaya Köşkü Kütüphanesi’nde artık yer kalmaz ve Ata’mız bitişik kule odasına ilave bir kütüphane yapılması için Nuri Ulusu’ ya talimat verir. Mimarlar özel talimatlarla yeni kütüphaneyi projelendirir, açık meşe mobilyalarla her detay özenle hazırlanır ve tavana kadar rafları dolapları olan, kalın kadife perdeyle ayrılmış özel ayrı bir çalışma bölümü olan ikinci kütüphane yapılır. Eski kitaplar Çankaya Köşkü’nde kalır, yeni kitaplar Pembe Köşk’e bu kütüphaneye taşınır.
Ulu Önder, Nuri Ulusu’dan her daim kitapların bakımına çok özen göstermesini bekler. Nuri bey zaten bunu fazlasıyla yerine getiren titizlikte biridir. Bu yüzden 12 yıl gibi uzun bir süre Atatürk’le çalışmıştır. Atatürk’ün en kızdığı şey kitabın sayfasının kıvrılmasıdır. Öyle kızar ki; Nuri Ulusu’ dan, kütüphanedeki kitapları arkadaşları veya başkası da okurken sayfalarını kıvırmamaları için bizzat ikaz etmesini ister.
Onun okuyup yarım bırakıp ertesi gün okuyacağı kitabın yarım kalan sayfasını bıraktığı yerden işaretleme görevi de Nuri Ulusu’nundur. Birkaç gün sonra bile olsa Atatürk o kitaba devam etmek istediği anda Nuri Ulusu anında kitabı çıkarır, kaldığı sayfayı açar ve Ata’mızın önüne koyuverir.

CEPHANE TAŞINAN ESKİ SANDIKLARLA SEYAHATE KİTAPLARINI TAŞIRDI
Ulu Önderimiz seyahatlere bile giderken yanına kitaplarını aldırırmış. Özellikle İstanbul seyahatlerinde çok daha fazla sayıda kitaplar götürülmesini istermiş. Bununla ilgili öyle özel bir anda Ata’mızın söylediği öyle derin bir sözler var ki, biliyorum ki kendi yorumumla paylaşırsam anlamı olmayacak. Bu yüzden bu anıyı kitaptan alıntıyla paylaşmak istiyorum.
Nuri Ulusu’nun ağzından : İlk İstanbul seyahatine giderken istediği kitaplar o kadar fazlaydı ki, karton kutular buldurup kütüphaneye getirtmiştim. Tam içine kitapları doldurmak üzereyken Atatürk kütüphaneye geldi ve ne yaptığımı sordu. “ İstediğiniz kitaplara karton kutular aldırdım, onların içine koyup özel trene naklettireceğim’’deyince “Dur biraz bekle’’dedi. Kitap adedine şöyle bir baktıktan sonra kütüphaneden çıktı, odasına gitti. Biraz sonra, bir baktım iki tane cephane sandığını Muhafız Alayı erleri getirip kütüphaneye koyuverdiler ve gittiler. Ne olduğunu anlamadan bakıp dururken Atatürk içeri geldi, benim şaşkın şaşkın baktığımı görünce ’’Ne o Nuri oğlum ,şaşırdın değil mi? Şaşırma ,şaşırma savaşta bunlarla cephane taşırdık, sen o zamanlar çocuktun, bilemezsin, bu sandıklar benim için çok önemlidir. Şimdi o savaş bitti, yeni savaşımız başlıyor. O da kültür ve sanat savaşıdır ve savaş okumakla, kitapla olur. İşte şimdi cephane taşıdığımız o sandıklara kitaplarımı koy, bu sandıklarla taşınsın, cephanenin yerini artık kitaplar alsın!’’ dedi. Muhafız Alayı’ndan erler çağırttık ve sandıkları doğru Ankara Garı’na trenimize koymak üzere yolladık.



NUR İÇİNDE YAT GERÇEK BİR OKUMA AŞIĞI ATA’M. SABAHLARA DEK OKUDUĞUN O KİTAPLARIN SENİN DEĞERLİ BİRİKİMİNE DAHA DA KATTIKLARIYLA AÇTIĞIN YOLDA BUGÜN; KURDUĞUN ÜLKÜDE, GÖSTERDİĞİN AMAÇTA HİÇ DURMADAN YÜRÜMEYE ÇALIŞIYORUZ.
MEKANIN CENNET, KÜTÜPHANELER HAFTAN KUTLU OLSUN.

Ceylan Adanalı / CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder