Hiçbir şey getirmiyor. Fiili diktatörlüğe (bir) anayasal çivi (daha)
çakıyor. Bir anayasa değişikliği oya sunuluyor ama aslında oylanan bir
süredir sallanan ve düşmemekte ısrar eden çürümüş bir rejimin olduğu
gibi kalması.
İlginç bir durum.
Aslında anayasa “değişikliğine” evet demek, değişmeye hayır demek anlamına geliyor. Artık yettiği hakkında, “bunun böyle” gitmeyeceği hakkında bir referandumda çıkabilecek herhangi bir çoğunluk oyundan daha yaygın bir ortak kanaat var. Ve referandumdan evet sonucu çıkması “bir süre daha böyle gitmesi”, mevcut siyasal konfigürasyonun çok da yerinden oynamaması yönünde bir sonuç olacak.
Beri yanda biz anayasa “değişikliğine” hayır diyeceğiz. Ve aslında artık bir şeylerin gerçekten değişmesini istediğimiz için bunu yapacağız. Anayasada “değişiklik” önerisi reddedilirse, aslında “artık değişmesi gerekiyor” diyenlerin önerdiği yönde bir sonuç olacak.
Peki hayır cephesi şu sıralar nelerle meşgul?
Anayasa değişikliğinin neler getireceğini anlatmakla!
Etkisiz bir iş mi?
Etkili olsa gerek. Bu kadar akademisyen, hukukçu, siyasetçi, yazar bu işle uğraştığına göre!
Üstelik bunu büsbütün bir kenara koymak da mümkün değil. Sonuçta “neyin oylandığını bilmemek” ayıp oluyor. Kendi adıma söyleyeyim, bu kadar zamandır “Hayır” için söz söyleyen, yazı yazan, söylev çeken birisi olarak, BBC’nin sitesindeki 10 soruluk “kuiz”den 6 doğru cevap çıkardığım için utanmadım değil!
Kendi payıma dersimi çıkardım, “teknik” içeriğini küçümsediğim anayasa değişikliği paketinin tam olarak neler getirdiğini bugün hemen detaylı bir biçimde okuyacağım. Sonra bir taksiye bineceğim ve taksiciyi “evet” demesi durumunda neler geleceğini bilip bilmediği konusunda sorguya çekeceğim. Paketin neler getirdiği konusundaki her yanlışında onu şaşırtacak, “aklını alacağım”.
Tekrar bilgisayar başına oturduğumda ise “bugün evet oyu kullanmaya çoktan karar vermiş bir taksiciyi ‘hayır’a ikna ettim, siz de yapabilirsiniz” açıklamamla sosyal medyayı aydınlatacağım.
İlerleyen günlerde aynı taksiye binmemek için dua etmeyi ihmal etmeyeceğim!
“Abi biz arkadaşlarla konuştuk, sonuçta sizin dediğiniz şeylerin de çok bir önemi yok. Yani adam isterse bacanağını başkan yardımcısı atayacak... Tamam bu bayağı uçuk bir durum. Ama sonuçta ben istikrara bakarım, piyasalara bakarım. Türkiye’yi yıkmak isteyen yabancı güçlere nasıl diş geçireceğimize bakarım.” Vallahi böyle derse kalbim dayanmaz.
Ben taksiciye gerçekten ne söyleyeceğimi söyleyeyim.
15 yılı idare eden dengeler artık yıkıldı. Senin başkan çok kahraman olduğundan, iman gücünden falan değil, Ortadoğu’da Amerika’nın bölge müdürü olma yetkisini kaptığından yürümüş gitmişti. Şimdi her yerde dersini alıp geri kaçıyor.
Peki bunun sonucu ne olacak dersin? Katar’ın, Suud ülkesinin, ıvırın zıvırın akıttığı paralar bitecek.
Dünya senin reise sırtını dönüyor.
Sakın “kahraman adam dünyaya kafa tutuyor” deme. Senin reis dünya arkasında durduğu için bu kadar efelenebiliyordu.
Bak Hollanda’ya... O kadar artistlikten sonra, yaptırıma gücü yetti mi? Avrupa’daki Türkleri kışkırttılar. Şöyle orta halli bir meydana yüz bin Türkü toplayabildiler mi? Şimdi bizimkiler “çifte vatandaşlık kalkarsa ne yaparız” diye titreşiyor.
Senin reis Suriye’ye Çeçenistan’dan, Karadeniz’den topladığı katil çeteleriyle girerken emri Amerika’dan alıyordu. Biraz da abarttı ama bunu bile büyük patronun bu kadarından gizli bir memnuniyet duyacağını bildiği için yaptı.
Şimdi büyük patron başka yollar arıyor. Seninki de “aman Suriye’de beni atıp, Kürtleri bölge müdürü yapacaklar” paniğiyle konuşup duruyor.
Uzun uzun konuşturup yorma beni. Bir yaz daha Arap turist gezdirerek harçlığını çıkarmaya hazırsan yürü devam et. “Kentsel dönüşüm bizim oraya geldi, bizim konduyu müteahhite verip kendime plaka alırım, elin arabasında çalışmam” diyordun ya! Müteahhitler topu atıyor. 100 bin ihtiyaç fazlası daire vardı İstanbul’da şimdi milyonlardan konuşuluyor.
Değişecek arkadaş!
Bu iş böyle gitmeyecek. Çünkü zaten oluru yoktu. Daha doğrusu tek oluru senin tepene binmeleri. Sen karın tokluğuna eşşek gibi çalışmaya razı olduğun sürece gidecek şeyler vardı. Öyle devam etti. Şimdi belki o da yetmiyor.
Maceranın sonuna gelindi. Sen istesen de istemesen de böyle olacak.
Hayır çıkınca silahını kuşanıp, reisini yedirmemeye mi niyetlisin? Ya reisin seni yedirirse!
Evet çıkınca “yürü be reis” mi diyeceksin? Ya reis balkona çıkıp da “ucuz atlattık, şimdi Almanlarla, Amerikalılarla nikah tazelemenin zamanıdır, az duralım” buyurursa.
Bu böyle gitmez. Değişmesi lazım.
* * *
Değişiklik paketi değişmesi kaçınılmaz olanın bir süre daha öyle durmasını "getiriyor".
Peki anayasada değişiklik paketi ile gerçekten tek adam yönetimi geliyor mu?
Onu bana sormayın, bir taksici çevirin ona sorun.
Mehmet Kuzulugil / SOL
İlginç bir durum.
Aslında anayasa “değişikliğine” evet demek, değişmeye hayır demek anlamına geliyor. Artık yettiği hakkında, “bunun böyle” gitmeyeceği hakkında bir referandumda çıkabilecek herhangi bir çoğunluk oyundan daha yaygın bir ortak kanaat var. Ve referandumdan evet sonucu çıkması “bir süre daha böyle gitmesi”, mevcut siyasal konfigürasyonun çok da yerinden oynamaması yönünde bir sonuç olacak.
Beri yanda biz anayasa “değişikliğine” hayır diyeceğiz. Ve aslında artık bir şeylerin gerçekten değişmesini istediğimiz için bunu yapacağız. Anayasada “değişiklik” önerisi reddedilirse, aslında “artık değişmesi gerekiyor” diyenlerin önerdiği yönde bir sonuç olacak.
Peki hayır cephesi şu sıralar nelerle meşgul?
Anayasa değişikliğinin neler getireceğini anlatmakla!
Etkisiz bir iş mi?
Etkili olsa gerek. Bu kadar akademisyen, hukukçu, siyasetçi, yazar bu işle uğraştığına göre!
Üstelik bunu büsbütün bir kenara koymak da mümkün değil. Sonuçta “neyin oylandığını bilmemek” ayıp oluyor. Kendi adıma söyleyeyim, bu kadar zamandır “Hayır” için söz söyleyen, yazı yazan, söylev çeken birisi olarak, BBC’nin sitesindeki 10 soruluk “kuiz”den 6 doğru cevap çıkardığım için utanmadım değil!
Kendi payıma dersimi çıkardım, “teknik” içeriğini küçümsediğim anayasa değişikliği paketinin tam olarak neler getirdiğini bugün hemen detaylı bir biçimde okuyacağım. Sonra bir taksiye bineceğim ve taksiciyi “evet” demesi durumunda neler geleceğini bilip bilmediği konusunda sorguya çekeceğim. Paketin neler getirdiği konusundaki her yanlışında onu şaşırtacak, “aklını alacağım”.
Tekrar bilgisayar başına oturduğumda ise “bugün evet oyu kullanmaya çoktan karar vermiş bir taksiciyi ‘hayır’a ikna ettim, siz de yapabilirsiniz” açıklamamla sosyal medyayı aydınlatacağım.
İlerleyen günlerde aynı taksiye binmemek için dua etmeyi ihmal etmeyeceğim!
“Abi biz arkadaşlarla konuştuk, sonuçta sizin dediğiniz şeylerin de çok bir önemi yok. Yani adam isterse bacanağını başkan yardımcısı atayacak... Tamam bu bayağı uçuk bir durum. Ama sonuçta ben istikrara bakarım, piyasalara bakarım. Türkiye’yi yıkmak isteyen yabancı güçlere nasıl diş geçireceğimize bakarım.” Vallahi böyle derse kalbim dayanmaz.
Ben taksiciye gerçekten ne söyleyeceğimi söyleyeyim.
15 yılı idare eden dengeler artık yıkıldı. Senin başkan çok kahraman olduğundan, iman gücünden falan değil, Ortadoğu’da Amerika’nın bölge müdürü olma yetkisini kaptığından yürümüş gitmişti. Şimdi her yerde dersini alıp geri kaçıyor.
Peki bunun sonucu ne olacak dersin? Katar’ın, Suud ülkesinin, ıvırın zıvırın akıttığı paralar bitecek.
Dünya senin reise sırtını dönüyor.
Sakın “kahraman adam dünyaya kafa tutuyor” deme. Senin reis dünya arkasında durduğu için bu kadar efelenebiliyordu.
Bak Hollanda’ya... O kadar artistlikten sonra, yaptırıma gücü yetti mi? Avrupa’daki Türkleri kışkırttılar. Şöyle orta halli bir meydana yüz bin Türkü toplayabildiler mi? Şimdi bizimkiler “çifte vatandaşlık kalkarsa ne yaparız” diye titreşiyor.
Senin reis Suriye’ye Çeçenistan’dan, Karadeniz’den topladığı katil çeteleriyle girerken emri Amerika’dan alıyordu. Biraz da abarttı ama bunu bile büyük patronun bu kadarından gizli bir memnuniyet duyacağını bildiği için yaptı.
Şimdi büyük patron başka yollar arıyor. Seninki de “aman Suriye’de beni atıp, Kürtleri bölge müdürü yapacaklar” paniğiyle konuşup duruyor.
Uzun uzun konuşturup yorma beni. Bir yaz daha Arap turist gezdirerek harçlığını çıkarmaya hazırsan yürü devam et. “Kentsel dönüşüm bizim oraya geldi, bizim konduyu müteahhite verip kendime plaka alırım, elin arabasında çalışmam” diyordun ya! Müteahhitler topu atıyor. 100 bin ihtiyaç fazlası daire vardı İstanbul’da şimdi milyonlardan konuşuluyor.
Değişecek arkadaş!
Bu iş böyle gitmeyecek. Çünkü zaten oluru yoktu. Daha doğrusu tek oluru senin tepene binmeleri. Sen karın tokluğuna eşşek gibi çalışmaya razı olduğun sürece gidecek şeyler vardı. Öyle devam etti. Şimdi belki o da yetmiyor.
Maceranın sonuna gelindi. Sen istesen de istemesen de böyle olacak.
Hayır çıkınca silahını kuşanıp, reisini yedirmemeye mi niyetlisin? Ya reisin seni yedirirse!
Evet çıkınca “yürü be reis” mi diyeceksin? Ya reis balkona çıkıp da “ucuz atlattık, şimdi Almanlarla, Amerikalılarla nikah tazelemenin zamanıdır, az duralım” buyurursa.
Bu böyle gitmez. Değişmesi lazım.
* * *
Değişiklik paketi değişmesi kaçınılmaz olanın bir süre daha öyle durmasını "getiriyor".
Peki anayasada değişiklik paketi ile gerçekten tek adam yönetimi geliyor mu?
Onu bana sormayın, bir taksici çevirin ona sorun.
Mehmet Kuzulugil / SOL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder