Yeni Osmanlıcılığın Balkan seferi de hüsranla sonuçlandı. Siyasi
iktidarın tarih soslu etnik/dinsel/mezhepsel argümanlarla bezediği yeni
Osmanlıcı rüya Bulgaristan’da da karşılık bulmadı. Tıpkı Suriye ve
Ortadoğu’da olduğu gibi.
AKP’nin bir yıl önce çeşitli dalaverelerle kurduğu milliyetçi-şoven DOST partisi Bulgaristan seçimlerinde büyük hezimet yaşayarak parlamentoya giremedi. “Soydaş”lar siyasal İslamcıların tüm “gayret”lerine rağmen yeni Osmanlıcığa pirim vermedi. Oysaki AKP, Bulgaristan ile Türkiye arasında siyasi kriz çıkarma pahasına DOST üzerinden sadece Bulgaristan seçimlerine değil, ülkenin iç işlerine de ısrarla müdahale etti. Ancak istenilen elde edilemedi.
Bulgaristan tekil bir örnek değil. Sabık başbakanlardan Ahmet Davutoğlu’nun kurguladığı mevcut iktidarın devam ettirdiği yeni Osmanlı tahayyülü üzerinden kurgulanan “ümmet kardeşliği” stratejisi Balkanlar genelinde bizzat hedeflenen gruplar arasında da büyük itirazlara yol açıyor.
Güncel kaygılar bir tarafa bu yayılmacı politikanın itibar görmemesinin tarihi arka planı da var. Siyasi İslamcılar “ecdat” güzellemesiyle Osmanlı’ya övgüler düzerken, bölge halkları bunu “Osmanlı hayaleti”nin Balkanlara geri dönüşü olarak okuyor. Sofya ile Ankara arasında elçilerin bakanlıklara çağrılmasına varan krizde de bir kez daha bu durum net bir şekilde görüldü.
IMRO Başkan Yardımcısı ve Avrupa Parlamentosu Milletvekili Angel Dzhambaski BirGün’deki söyleşisinde, “Erdoğan’ın yeni Osmanlıcı söylemleri bizi rahatsız ediyor. Son derece kaygılıyız, zira Türkiye’nin bu tavrının ‘yeni Osmanlıcı’ anlayışının bir parçası olduğuna inanıyoruz” sözleriyle bu kaygılara dikkat çekmişti.
•••
Yeni Osmanlıcılar mucidini “kızağa çekse” de “Stratejik Derinlik”li dış politikayı aynen sürdürmeye devam ediyorlar. Bu “derinlik”, Türkiye’nin eski Osmanlı coğrafyasında yeniden nüfuz sahibi olması gerektiğini savunan, bunu bir borç ve sorumluluk olarak gören bir hayaldi.
Osmanlı bakiyesi topraklarda etki alanı kurmayı öneren ve Hitler’in Nazi Almanyası’ndan aparılarak alınan Türkiye’nin “hayat sahası”ndan -Lebensraum- bahseden Davutoğlu’nun ‘Stratejik Derinliği’ Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkasya’da kendisine yakın etnik ve dinsel azınlıkların etkin kullanılmasını savunuyordu. Bu toplulukların bugüne kadar “etkin” kullanılmamasını da Cumhuriyet Türkiye’sinin bir yanlışı olarak görüyordu!
Erdoğan’ın da Davutoğlu’nun da her seçim sonrasındaki balkon konuşmalarında galibiyetlerini Ortadoğu’dan Balkanlara “bütün Müslümanların zaferi” olarak nitelendirmeleri bu hevesin bir tahayyülüydü. Erdoğan’ın Haziran 2011’deki “Gözlerini Türkiye’ye çevirmiş, gelen haberleri büyük bir heyecanla takip eden, Şam, Kahire, Tunus, Saraybosna, Lefkoşe’yi dost ve kardeş ülkeleri muhabbetle selamlıyorum… İzmir kadar, Şam kazanmıştır, Diyarbakır kadar Ramallah, Nablus, Cenin, Kudüs, Gazze kazanmıştır” bu balkon sözleri çizilen sınırların da göstergesiydi.
Neden, AKP’nin seçimi kazanmasıyla Şam, Ramallah, Nablus, Cenin, Küdüs, Saray Bosna, Gazze kazansındı! İşin sırrı işte o yeni Osmanlıcı hayallerde saklıydı.
Kendilerini Saraybosna’dan Gazze’ye uzanan İslam coğrafyasına hükmeden yeni Osmanlı’nın temsilcileri olarak gören aktörlerin Adriyatik Denizi’nden Orta Asya’ya uzanan jeopolitik alanda at koşturma hevesi uzun süre zihinleri de gündemi de, balkonları da işgal etti.
•••
Yeni Osmanlıcı hayallerle Ortadoğu’dan Balkanlara oyun kurma hevesine kapılan siyasal İslamcılar kaybetmeye başladı. Bir zamanlar kendisini “Türk Kissinger’ı” olarak görecek kadar ayakları yerden kesilen Davutoğlu’nun hayalperest dış politikası ülkeyi her tarafta krize sürüklerken, bütün hayaller de tuzla buz oldu.
Sadece Balkanlarda değil Ortadoğu’da da. Suriye’de, Yemen’de, Mısır’da yenilgi üstüne yenilgi alıyorlar. Suriye’de rejimi deviremedikleri gibi yanlış politikaları “ezeli ve ebedi” düşmanları Kürtlerin burunlarının dibinde statü sahibi olmasına vesile oldular. Kürtlerle kapışayım derken bu sefer de kantonlar ABD’den sonra Rusya’nın himayesine itildi!
Gerekli dersler çıkarıldı mı peki? Tabi ki hayır! Bütün bu yenilgilere ve ağır faturalara rağmen yeni Osmanlıcı heveslerden vazgeçilmiş değil. Bölgede oyun kurma, ritmik diplomasi, pro aktif dış politika söylemlere devam ediyorlar. Bölgesel güç olma hayali bir dış politika stratejisi olarak yerli yerinde duruyor.
Bugün geldiğimiz noktada yeni bir şey üretemeyip hamasi nutuklarla iş götürmeye çalışan yeni Osmanlıcılığın ne Arap ne de Balkan ne de Orta Asya dünyasında herhangi bir karşılığı yok. Sandıkta da savaş cephesinde de alınan yenilgiler işte bu karşılıksızlığın bir neticesi. Yeni Osmanlıcılık el attığı her coğrafyada, müdahil olduğu her sorunda büyük kayıplar yaşatıyor ülkeye. Oyun kurucu olma hevesi Türkiye’yi bataklığına sürükledi. Bu çöküşün bedeli sanılandan da ağır olacak!
İbrahim Varlı / BİRGÜN
AKP’nin bir yıl önce çeşitli dalaverelerle kurduğu milliyetçi-şoven DOST partisi Bulgaristan seçimlerinde büyük hezimet yaşayarak parlamentoya giremedi. “Soydaş”lar siyasal İslamcıların tüm “gayret”lerine rağmen yeni Osmanlıcığa pirim vermedi. Oysaki AKP, Bulgaristan ile Türkiye arasında siyasi kriz çıkarma pahasına DOST üzerinden sadece Bulgaristan seçimlerine değil, ülkenin iç işlerine de ısrarla müdahale etti. Ancak istenilen elde edilemedi.
Bulgaristan tekil bir örnek değil. Sabık başbakanlardan Ahmet Davutoğlu’nun kurguladığı mevcut iktidarın devam ettirdiği yeni Osmanlı tahayyülü üzerinden kurgulanan “ümmet kardeşliği” stratejisi Balkanlar genelinde bizzat hedeflenen gruplar arasında da büyük itirazlara yol açıyor.
Güncel kaygılar bir tarafa bu yayılmacı politikanın itibar görmemesinin tarihi arka planı da var. Siyasi İslamcılar “ecdat” güzellemesiyle Osmanlı’ya övgüler düzerken, bölge halkları bunu “Osmanlı hayaleti”nin Balkanlara geri dönüşü olarak okuyor. Sofya ile Ankara arasında elçilerin bakanlıklara çağrılmasına varan krizde de bir kez daha bu durum net bir şekilde görüldü.
IMRO Başkan Yardımcısı ve Avrupa Parlamentosu Milletvekili Angel Dzhambaski BirGün’deki söyleşisinde, “Erdoğan’ın yeni Osmanlıcı söylemleri bizi rahatsız ediyor. Son derece kaygılıyız, zira Türkiye’nin bu tavrının ‘yeni Osmanlıcı’ anlayışının bir parçası olduğuna inanıyoruz” sözleriyle bu kaygılara dikkat çekmişti.
•••
Yeni Osmanlıcılar mucidini “kızağa çekse” de “Stratejik Derinlik”li dış politikayı aynen sürdürmeye devam ediyorlar. Bu “derinlik”, Türkiye’nin eski Osmanlı coğrafyasında yeniden nüfuz sahibi olması gerektiğini savunan, bunu bir borç ve sorumluluk olarak gören bir hayaldi.
Osmanlı bakiyesi topraklarda etki alanı kurmayı öneren ve Hitler’in Nazi Almanyası’ndan aparılarak alınan Türkiye’nin “hayat sahası”ndan -Lebensraum- bahseden Davutoğlu’nun ‘Stratejik Derinliği’ Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkasya’da kendisine yakın etnik ve dinsel azınlıkların etkin kullanılmasını savunuyordu. Bu toplulukların bugüne kadar “etkin” kullanılmamasını da Cumhuriyet Türkiye’sinin bir yanlışı olarak görüyordu!
Erdoğan’ın da Davutoğlu’nun da her seçim sonrasındaki balkon konuşmalarında galibiyetlerini Ortadoğu’dan Balkanlara “bütün Müslümanların zaferi” olarak nitelendirmeleri bu hevesin bir tahayyülüydü. Erdoğan’ın Haziran 2011’deki “Gözlerini Türkiye’ye çevirmiş, gelen haberleri büyük bir heyecanla takip eden, Şam, Kahire, Tunus, Saraybosna, Lefkoşe’yi dost ve kardeş ülkeleri muhabbetle selamlıyorum… İzmir kadar, Şam kazanmıştır, Diyarbakır kadar Ramallah, Nablus, Cenin, Kudüs, Gazze kazanmıştır” bu balkon sözleri çizilen sınırların da göstergesiydi.
Neden, AKP’nin seçimi kazanmasıyla Şam, Ramallah, Nablus, Cenin, Küdüs, Saray Bosna, Gazze kazansındı! İşin sırrı işte o yeni Osmanlıcı hayallerde saklıydı.
Kendilerini Saraybosna’dan Gazze’ye uzanan İslam coğrafyasına hükmeden yeni Osmanlı’nın temsilcileri olarak gören aktörlerin Adriyatik Denizi’nden Orta Asya’ya uzanan jeopolitik alanda at koşturma hevesi uzun süre zihinleri de gündemi de, balkonları da işgal etti.
•••
Yeni Osmanlıcı hayallerle Ortadoğu’dan Balkanlara oyun kurma hevesine kapılan siyasal İslamcılar kaybetmeye başladı. Bir zamanlar kendisini “Türk Kissinger’ı” olarak görecek kadar ayakları yerden kesilen Davutoğlu’nun hayalperest dış politikası ülkeyi her tarafta krize sürüklerken, bütün hayaller de tuzla buz oldu.
Sadece Balkanlarda değil Ortadoğu’da da. Suriye’de, Yemen’de, Mısır’da yenilgi üstüne yenilgi alıyorlar. Suriye’de rejimi deviremedikleri gibi yanlış politikaları “ezeli ve ebedi” düşmanları Kürtlerin burunlarının dibinde statü sahibi olmasına vesile oldular. Kürtlerle kapışayım derken bu sefer de kantonlar ABD’den sonra Rusya’nın himayesine itildi!
Gerekli dersler çıkarıldı mı peki? Tabi ki hayır! Bütün bu yenilgilere ve ağır faturalara rağmen yeni Osmanlıcı heveslerden vazgeçilmiş değil. Bölgede oyun kurma, ritmik diplomasi, pro aktif dış politika söylemlere devam ediyorlar. Bölgesel güç olma hayali bir dış politika stratejisi olarak yerli yerinde duruyor.
Bugün geldiğimiz noktada yeni bir şey üretemeyip hamasi nutuklarla iş götürmeye çalışan yeni Osmanlıcılığın ne Arap ne de Balkan ne de Orta Asya dünyasında herhangi bir karşılığı yok. Sandıkta da savaş cephesinde de alınan yenilgiler işte bu karşılıksızlığın bir neticesi. Yeni Osmanlıcılık el attığı her coğrafyada, müdahil olduğu her sorunda büyük kayıplar yaşatıyor ülkeye. Oyun kurucu olma hevesi Türkiye’yi bataklığına sürükledi. Bu çöküşün bedeli sanılandan da ağır olacak!
İbrahim Varlı / BİRGÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder