28 Nisan 2017 Cuma

Dışişleri dinbazlık yapıyor - ALİ SİRMEN

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi, Strasbourg’da önceki gün yaptığı toplantıda, Türkiye’yi 13 yıl sonra bir kez daha denetlemeye almış bulunuyor. 45 ret ve 12 çekimsere karşılık 145 oyla alınan kararın ertelenmesini bekleyenlerin umutları boşa çıkmıştır. Herhangi bir erteleme kararının çıkmamasının nedeni Haziran 2016’dan bu yana 3 genel kurulda demokratik taleplerinin karşılanması yolunda adım atacağı vaadinde bulunan AKP iktidarının bu doğrultuda hiçbir şey yapmamış olmasıdır.

Parlamenterler Meclisi’nin HDP’li üyeleri Türkiye’nin denetlemeye alınması yönünde oy kullanmışlardır.
Bu davranışın demokrasiden yana saf tutan bir tavır olduğunu kabul etmek gerek.
Çağımızda, kendi ülkesinin iktidarının demokrasi ve insan haklarını çiğneyen icraatlarına, ulusal dayanışma adına sahip çıkmak, yurtseverlik değil, şovenizmdir.
Demokrasilerin ve demokratların, yurtseverlik ile şovenizmin karıştırılmasına tahammülleri olmadığı gibi, HDP’lilerin davranışlarının da ayıplanacak, kınanacak bir yanı yoktur.
Utanması ve kınanması gerekenler, davranışlarıyla Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin politikasını demokrasi ile temel hak ve özgürlükler talepleriyle ters düşürenlerdir. 

***
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin Türkiye Cumhuriyeti’nde iktidarın dizginlerini ellerinde tutanlardan talebi, OHAL’in mümkün olduğu kadar çabuk kaldırılması, OHAL ile doğrudan ilişkili olmadıkça KHK çıkarılmasına son verilmesi, KHK’ler ile toplu halde kamu görevlerinde işten çıkarılmalara son verilmesi, yargılanmayı bekleyen tüm parlamenterlerin serbest bırakılması, yargılanmayı bekleyen tüm gazetecilerin ve aydınların serbest bırakılması, OHAL Araştırma Komisyonu’nun kurulması ve adil yargının garanti altına alınması, AKPM kararları ve Venedik Komisyonu tavsiyeleri ışığında ifade özgürlüğünü iyileştirecek adımların acilen atılması, referandumun meşruiyeti konusundaki kuşkular giderecek, AKPM ve Venedik Komisyonu standartları doğrultusunda ifade özgürlüğünü iyileştirecek adımların atılması gibi hususları kapsıyor.
Hepsi demokratik ölçütlerin uygulanması anlamını taşıyan bu hususlar, Türk halkının çoğunluğunun da talepleridir aynı zamanda.
Hiçbir demokratik devletin hiçbir organı bu tür taleplere neden karşı çıktığını inandırıcı biçimde açıklayamaz. 

***
Nitekim, Assamblenin kararından sonra Ankara’dan gelen açıklamalar da, taleplere neden karşı olunduğunu belirtmemekte, yalnızca genelde Avrupa’yı, özelde de AKPM’yi suçlamakla yetinmektedir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptığı açıklamada, kararın tamamen siyasi olduğunu ve tanımadıklarını açıklamıştır.
Avrupa Konseyi, üyelerinin demokrasinin ve hukukun temel ilkelerine sadık olan, bu hususlarda ihlallere göz yummama politikasında birleşmiş olan ülkelerin oluşturduğu bir birliktir, Parlamenterler Meclisi’nin hukukun ve demokrasinin temel ilkelerine uymayanlara göz yummama yönündeki politik kararının neresinin neden eleştirildiğini anlamak mümkün değildir.
Kararın tanınmamasına gelince: AKPM, Anayasa Mahkemesi değildir ki, boynu Beştepe karşısında kıldan ince olsun! AKP iktidarı kararı tanımaz, gereğini yapmaz ise yeni kararlar ve yeni yaptırımlar, 25 Nisan kararlarını izleyecektir.
Dışişleri ise, kararı İslamofobiyi de körükleyen siyasi bir operasyon olarak niteleyerek kınamakta ve ilişkilerin gözden geçirileceği uyarısını da unutmamaktadır.
Bu tavrıyla Dışişleri dinbazlık, yani din bezirgânlığı yapmaktadır. AKPM’nin kararının ve bu karara yönelik müzakerelerin hiçbir yerinde, AKP iktidarının, demokrasi özgürlük ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ölçütlerine aykırı politikaları İslam ile ilişkilendirilmiş değildir ki İslamofobi yapılmış olsun.
Konuyu İslama bağlayan bizzat Dışişleri olduğuna göre, İslamofobiyi kışkırtanın da o olduğu açıkça görülüyor.

Ali Sirmen / CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder