“Yeni Türkiye”, dinbaz iktidarın elinde her kapıyı açan bir “mastır anahtar”.
Kendisine yönelik her doğru itirazı yanlışlayan, her yanlışını “doğrultan”, her haklı eleştiriyi haksızlaştıran, her muhalif sesi susturan bir sihirli değnek.
Hak, hukuk, adalet açısından içine yuvarlanılan çukurlardan hiçbir şey olmamış gibi tekrar yukarıya tırmanma gayreti içinde kullanılan bir merdiven.
Eski mağdurluklardan şimdi mağrurluğa sıçramış, mazlum edebiyatından muktedirlik sanatına geçiş yapmış, zulmetten zulme yol tutmuş olmayı görmeme/göstermeme için bir göz bağı.
“Yeni Türkiye”, insanlıktan sınıfta kalarak sürekli kazanılan bir iktidar yarışının sahte başarı belgesi…
***
Onun öncesindeyse kullanımının iktidarla bağlantılı muhafazakâr ya da liberal siyasi-entelektüel çevrelerle sınırlı ve kısıtlı olduğunu düşünüyorum. Bu çerçevede kullanımın önünü ilk açan da sanırım 2010 anayasa referandumu oldu.
2011 genel seçimi ardından (yüzde 50 oyun verdiği özgüvenle) “post-Kemalist” Türkiye ifadesiyle birlikte “Yeni Türkiye” tabiri de AKP içinde ve ona yakın elit-entelektüel, akademik ağızlarda daha çok şakırdatılmaya başlandı.
Fakat bu tabirin çok daha geriye doğru iz sürümünü yaptığımda benim karşıma “bomba” gibi bir veri çıkıyor ki ona dokunmaya korkuyorum! Alimallah, patlarsam yanarsın dercesine bakıyor bana o!..
***
Fuller, alt başlığı “Yükselen Bölgesel Aktör” olan “Yeni Türkiye Cumhuriyeti” kitabında bize bir iktidar koalisyonunun 2002’den itibaren el ele, kol kola, gönül gönüle vererek “paralel” yol tutuşunu ballandıra ballandıra anlatıyor.
Kitabın ağırlık merkezi olan “Türk İslamı’nın Yeniden Yükselişi” başlıklı 6’ncı bölüm, iki ana alt-bölüme ayrılmış. Birinci alt-bölümün başlığı, “Adalet ve Kalkınma Partisi”. İkincininki ise (evet, doğru tahmin!) “Fethullah Gülen Hareketi”.
***
“AKP iktidara geldiğinden ve oldukça ılımlı, pragmatik ve üretken bir siyasal platform benimsediğinden beri Gülen hareketi AKP’ye yönelik eleştirisini büyük ölçüde azaltmıştır. Bunun sonucu olarak, ikisi arasındaki ilişkiler bugün geçmişte olduğundan çok daha iyi durumdadır. Gülen cemaatinin birçok üyesi bugün artık Gülen hareketine bir alternatif olarak değil ama onun siyasi bir tamamlayıcısı olarak AKP’ye katılmıştır” (s. 127, 128).
***
O adın mucidi bile değişmiş durumda! Gülen takviyeli AKP’yi İslamcılığın liberal-kapitalist, diğer deyişle “ılımlı” sürümü olarak onaylayan Fuller, 2015’e gelindiğinde artık AKP ve Erdoğan’ı İslam ve demokrasi ilişkisi açısından bir hayal kırıklığı olarak niteleme noktasına varacaktır.
***
Tayfun Atay / CUMHURİYET
Kendisine yönelik her doğru itirazı yanlışlayan, her yanlışını “doğrultan”, her haklı eleştiriyi haksızlaştıran, her muhalif sesi susturan bir sihirli değnek.
Hak, hukuk, adalet açısından içine yuvarlanılan çukurlardan hiçbir şey olmamış gibi tekrar yukarıya tırmanma gayreti içinde kullanılan bir merdiven.
Eski mağdurluklardan şimdi mağrurluğa sıçramış, mazlum edebiyatından muktedirlik sanatına geçiş yapmış, zulmetten zulme yol tutmuş olmayı görmeme/göstermeme için bir göz bağı.
“Yeni Türkiye”, insanlıktan sınıfta kalarak sürekli kazanılan bir iktidar yarışının sahte başarı belgesi…
***
“Eski Türkiye” diye kanırta kanırta
öcüleştirerek işaret ettikleri askeri vesayet yerine oturtulmuş dini
vesayeti “Yeni Türkiye” adı altında bir şirinlik muskası gibi yutturmaya
çalışıyorlar.
Peki, hiç düşünüyor musunuz AKP’yle ilişik
şekilde kullanılan bu “Yeni Türkiye” tabiri hayatımıza ilk ne zaman ve
kim tarafından takdim edilmiş?
Kendi adıma tabirin popülerleşip adeta her ağıza pelesenk olmasının Gezi olayları sonrasında yoğunlaştığını hatırlıyorum.Onun öncesindeyse kullanımının iktidarla bağlantılı muhafazakâr ya da liberal siyasi-entelektüel çevrelerle sınırlı ve kısıtlı olduğunu düşünüyorum. Bu çerçevede kullanımın önünü ilk açan da sanırım 2010 anayasa referandumu oldu.
2011 genel seçimi ardından (yüzde 50 oyun verdiği özgüvenle) “post-Kemalist” Türkiye ifadesiyle birlikte “Yeni Türkiye” tabiri de AKP içinde ve ona yakın elit-entelektüel, akademik ağızlarda daha çok şakırdatılmaya başlandı.
Fakat bu tabirin çok daha geriye doğru iz sürümünü yaptığımda benim karşıma “bomba” gibi bir veri çıkıyor ki ona dokunmaya korkuyorum! Alimallah, patlarsam yanarsın dercesine bakıyor bana o!..
***
2007 yılında Amerika’da (Washington DC) yayımlanmış bir kitap, “The New Turkish Republic” başlığını taşımakta.
2008’de “Yeni Türkiye Cumhuriyeti”
başlığıyla Türkçe çevirisi yapılıp Timaş Yayınları tarafından basılan bu
kitabın yazarı Graham Fuller.
Yani CIA Türkiye masası eski şefi!..Fuller, alt başlığı “Yükselen Bölgesel Aktör” olan “Yeni Türkiye Cumhuriyeti” kitabında bize bir iktidar koalisyonunun 2002’den itibaren el ele, kol kola, gönül gönüle vererek “paralel” yol tutuşunu ballandıra ballandıra anlatıyor.
Kitabın ağırlık merkezi olan “Türk İslamı’nın Yeniden Yükselişi” başlıklı 6’ncı bölüm, iki ana alt-bölüme ayrılmış. Birinci alt-bölümün başlığı, “Adalet ve Kalkınma Partisi”. İkincininki ise (evet, doğru tahmin!) “Fethullah Gülen Hareketi”.
***
O 6’ncı bölümden rastgele gözümüze takılan satırları okuyalım:
“Ağustos 2001’de kurulan AKP,
Türkiye’de bugüne kadar gelmiş İslamcı partiler serisinin açık ara en
ılımlı, en profesyonel ve en başarılısı olmuştur. AKP resmen İslam ile
kendisi arasında herhangi bir formel bağ kurmaktan uzak durmakta ve
sekülarizm veya ‘laisizm’i demokrasi ve özgürlüğün bir ön şartı kabul
etmektedir. AKP’nin Avrupa Birliği’ni kucaklaması, AKP platformunun en
başarılı ve akıllıca yönlerinden biri olmuştur. Bu politika, partinin
ülke içindeki seçmen desteğine ve dışarıdaki imajına büyük oranda
katkıda bulunmuştur” (s. 102, 103, 105).
Bir de ikinci alt-bölüme bakalım:“AKP iktidara geldiğinden ve oldukça ılımlı, pragmatik ve üretken bir siyasal platform benimsediğinden beri Gülen hareketi AKP’ye yönelik eleştirisini büyük ölçüde azaltmıştır. Bunun sonucu olarak, ikisi arasındaki ilişkiler bugün geçmişte olduğundan çok daha iyi durumdadır. Gülen cemaatinin birçok üyesi bugün artık Gülen hareketine bir alternatif olarak değil ama onun siyasi bir tamamlayıcısı olarak AKP’ye katılmıştır” (s. 127, 128).
***
Nereden nereye diyorsunuz değil mi?!
O günden bugüne ne çok şey değişmiş, ters dönmüş, altüst olmuş ve “kanka”lar kanlı-bıçaklı duruma gelmiş, değil mi?..
Değişmeyen bir tek şey var ki o da “Yeni Türkiye” adı…O adın mucidi bile değişmiş durumda! Gülen takviyeli AKP’yi İslamcılığın liberal-kapitalist, diğer deyişle “ılımlı” sürümü olarak onaylayan Fuller, 2015’e gelindiğinde artık AKP ve Erdoğan’ı İslam ve demokrasi ilişkisi açısından bir hayal kırıklığı olarak niteleme noktasına varacaktır.
***
İşte size bugün bu iktidarın yere göre
sığmaz “Yeni Türkiye” tabirinin altyapısı, arka plânı ve doğuş serüveni
üzerine bir çerçeve.
Kim, ne zaman, hangi bağlamda, nelerle ve kimlerle ilişkili geliştirip kullanmış, görün…
Ve iç rahatlığıyla, dilinizde bir yanma hissetmeksizin kullanabiliyorsanız, kullanın!..Tayfun Atay / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder