2 Nisan 2017 Pazar

Mardinli Marilyn Monroe; sana bütün yollar helal! - IŞIL ÖZGENTÜRK

CIA uzmanlarının Türklerin DNA özelliklerini bir türlü çözememesinin pek çok nedeni var. Bizde öyle bir DNA var ki, hiçbir ülkenin kodlarında bulunmaz. Kendine özgü. Doğrusu ben bu özelliğimizin önemli olduğunu düşünüyorum. Şimdi bakın, Mardinli yaşı epeyce geçkin ama gönlü genç bir Türk kadını, dünyada ikon olan bir yıldızın Marilyn Monroe’nun en ünlü pozundan ilham alıp (Marilyn bir kaldırımda duruyor, ansızın mazgaldan sıcak hava üfleniyor ve Marilyn’nin elbisesi kanatlanıyor. Elbise de elbise, kloş etek, bacaklar fora) üşenmemiş bu elbisenin aynını diktirmiş, saçlarını da civciv sarısına boyatıp pür makyaj referandum için “evet” avına çıkmış. Gerçekten ben Mardinli Marilyn Monroe’la (bundan böyle sadece Marlin olarak yazılacak) Mardin sokaklarını dolaşmayı isterdim. Ama hayal edebilirim çünkü Mardin’e en az yedi kez gitmişliğim var.
Şimdi Marlin edalı edalı, Mardin çarşısına giriyor ve yıllardır Şahmeran (yılan kadın) resimleri yapan ustaların dükkânının kapısını açıyor. İşlerine dalmış ustalar, birden büyük ihtimalle gençliklerinde fotoğraflarına bakıp iç çektikleri bir kadının, biraz yaşlı bir kopyasını karşılarında görünce, “ulan sabah sabah bize bir şeyler mi içirdiler” diye düşünerek, bir an öylece duruyorlar.
O da ne? Marlin sular seller gibi Türkçe konuşuyor. Dudaklarını büze büze “Sizlerden referandumda ‘evet’ demenizi istiyorum”. 




Ustalar şaşkın ama genç çıraklar ansızın Türk misafirperverliğini anımsayıp Marlin’in oturması için bir sandalye uzatıyorlar. Beyaz elbise kirlenmesin diye de sandalyenin tozunu alıveriyorlar. Ve misafirperverlik devam ediyor, çıraklar hemen bir çay doldurup Marlin’e uzatıyorlar, Marlin de gülerek çayı alıyor ve dudaklarını büze büze içmeye başlıyor.
Ustalar kadına bakıp içlerinden “ulan bu kadar senedir Şahmeran resmi çizeriz, sonunda kadın kılık değiştirip intikam almaya ya da hani benim hakkım demeye geldi” diye düşünüyorlar. Çıraklardan uyanık olanı, kibarca söze giriyor: “Bizim oyumuz kıymetli. Yani bize neler sunacaksın?” Marlin çırağa çapkınca bir göz kırpıp, “Anacığım ‘evet’ çıkınca düşünürüz. Bak şimdi ben ünlü olduğumda, kesin olacağım, beni hemen bir dizide oynatacaklar, başrolde. Sana da bir rol garanti.” Bu sözler üstüne, çırak Marlin’in yanına gelip omzuna el atıyor. Ve arkadaşına sesleniyor: “Oğlum çek bir foto, şimdiden şöhret oldum.”
Eh Marlin evetçiliğe soyundu ya, artık başka bir dükkâna gitmesi gerek. Marlin önde cümle âlem çarşı erbabı arkada yerel giysiler satan bir dükkâna giriyorlar. Yerel giysiler satan dükkân, genç yaşlı kadınla dolu, kadınlar eteklerini savurarak dükkâna giren Marlin’i görünce öcü görmüş gibi kaçışıyorlar, Marlin şuh bir edayla dükkân sahibine doğru ilerliyor: “Canikom” diyor, “ben Marlin ve çok ünlüyüm. Eğer referandumda ‘evet’ dersen, dükkânındaki tüm giysileri teker teker giyerek, tam da şu sokakta bir defile yapabilirim. Tabii sadece evet demekle olmaz, artık sen de beni görürsün.” Dükkân sahibi televizyona çıkacağını düşünüp, “Teklifini kabul ediyorum” diyor ve dükkânındaki tüm giysileri tezgâhın üstüne diziyor, “başla giymeye!”
Öyle mi, Marlin evet gelecek yerden bu kadarcık bir şey esirger mi, başlıyor küçük bir defile yapmaya, o sırada haber her yerde duyulmuş, millet dükkânını kapatıp defileyi izlemeye koşuyor. Ve o gün Mardin’de herkes Marlin’i konuşuyor. “Evet” diyecekler mi onu bilmem. Ama Marlin’in fedakârlığına şapka çıkarıyorum.

Işıl Özgentürk / CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder