22 Mayıs 2017 Pazartesi

İran, Suud, AKP: Amerika bunların neresinde? - TAYFUN ATAY

İran’da “post-İslamizm” kazandı.
Cumhurbaşkanı Ruhani’nin seçim başarısı yabana atılamaz. Bir önceki seçimde yüzde 50’yi ancak aşabilen reformcu ve “Batı’ya açık” liderin şimdi neredeyse yüzde 60 bandına dayanmış olması, üstelik de ekonomide mevcut tüm olumsuz göstergelere (işsizliğe) rağmen halkın “kültürel” bir duyarlılıkla, “biraz daha nefes alma” arzusuyla hareket ettiğini gözler önüne seriyor.
Post-İslamizm elbette “anti-İslamizm” değil. Ama Humeyni dönemini karakterize eden, dünyaya sırf “devrim-ihracı” penceresinden bakan, Ortadoğu’da “İsrail’e ölüm” çağrısı yapan İslamcı siyasete ve bu siyasetin içeride de alabildiğine talepkâr uygulamalarına dur demek... İslam Cumhuriyeti’ni dünyayı karşımıza alarak değil, onunla yakınlaşarak, diyalogla, diplomasiyle, “angajman”la da ayakta ve olması gereken yerde tutabiliriz anlayışı bu...
Bu anlayış seçimi kazandı; bunu “ABD’ye diz çökme” sayan muhafazakâr (“Humeynici”) çizgi ise ciddi bir irtifa kaybına uğradı.
***

Ancak ilginçtir ki bununla eşzamanlı şekilde, İran’ı tüm bu değişmelere rağmen yine de karşısına almaya iştahlı Trump, Suudi Arabistan’la 110 milyarlık bölümü muazzam çeşitlilikte ağır silah satışı olan 380 milyar dolarlık bir “ortak stratejik misyon” anlaşmasına imza attı. Bunun İran’a karşı ve İsrail’in de desteğiyle bir “Sünni NATO” oluşturma yolunda başlama vuruşu olduğu yorumları yapılıyor.
Evet, bu ilginç… Demek ki dış dünyayla yakınlaşma yolunda ne kadar “postİslamizm” e rota kırmış olursa olsun İran’ı dünyanın, özellikle de ABD’nin gözünde “İran” yapan devrimci İslamcılık, İsrail’e tehdit algısı eşliğinde bu ülkeye politik tutum alışlarda hâlâ yönlendirici, yörünge belirleyici oluyor.
***

Bu arada bizim buralarda da komik mi komik neler neler olmuyor ki?!
İstanbul Kongre Merkezi’nde İbn Haldun Üniversitesi’nin ve 4. Uluslararası İbn Haldun Sempozyumu’nun açılışında Cumhurbaşkanı Erdoğan’la da görüşen Tunus En-Nahda hareketi lideri Raşid Gannuşi bir konuşma yapmış ve vermiş coşkuyu!..
Şöyle diyor: “Şu soruyu soruyoruz; tarih yeniden tekerrür edecek mi? Osmanlılar ve Türkler bu sancağı yeniden alarak ümmetin onurunu, şerefini ve başını havaya kaldıracak mı ve Filistin topraklarını özgürlüğüne kavuşturacak mı?”
Gannuşi’nin bu soruyu yönelttiği iktidar, dün Suudi Kralı Selman’ın Riyad’da düzenlediği, Trump’ın da bir konuşma yaptığı, derununda İsrail’in çıkarlarını gözeten “Arap İslami Amerikan Zirvesi”nde 50 küsur İslam ülkesi arasında kendisine uygun görülen koltuğa oturdu!..
Elbette zirvede İran yoktu. Çağrılmamıştı. 

***
Şimdi son dönemde olup bitenlere şöyle kuşbakışı bakalım!..
Trump, başkan seçildikten sonraki ilk yurtdışı ziyaretini Suudi Arabistan’a yapıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise Trump’ın evine, Beyaz Saray’a gidiyor. Asli amaç, ABD’nin Suriye’de YPG’yi silahlandıran politikasına itiraz etmek ve bundan vazgeçilmesini sağlamak.
Peki sonuç?.. AKP’ye dost ama aynı zamanda “acı söylemek”ten çekinmeyenlerin de değerlendirdiği üzere, “hava alındı!”
Ortak basın toplantısında dillendirilen YPG-PYD maruzatları bir kulaktan girdi öbüründen çıktı.
Oturulan masada bile, mevkidaşlığı gözetmek bir yana, Türkiye’yi küçük düşürücü mahiyette boş koltuklar dikkat çekti.
Buna mukabil Trump, Türkiye’ye rağmen YPG’yi silahlandırmanın ötesinde İran’a karşı da, elbette terörizmle mücadele yaftası altında Suudileri silahlandırma hususunda en küçük bir tereddüt göstermedi.
Bizim payımıza da “Arap İslami Amerikan Zirvesi”ndeki bir boş koltuğa oturmak düştü. 

***
Başlıktaki soruya cevap vererek bitirelim!..
Amerika İran’ın karşısında ve onu hâlâ ciddiyetle muhatap almaya devam ediyor.
Her daim olduğu gibi yine arkasına sığınmış İsrail’le beraber Suudiler’in yanında ve onları teçhizata boğmaya devam ediyor.
Türkiye’nin ise neresinde, ne yapmaya devam ediyor, doğrusu onu tespitte zorlanıyorum.
Sadece bu tabloda onu, “diplomatik” bir dille söylemek gerekirse, “negligible” (ihmal edilebilir) saydığı kestiriminde bulunabiliyorum.


Tayfun Atay / CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder