27 Mayıs 2017 Cumartesi

‘Muhafazakâr-dindar’ ve ‘aşırı muhalif’ - ALİ SİRMEN

Şu işe bakın siz! Sözcü gazetesine yönelik olarak, FETÖ’cülük iddiasıyla soruşturma açılacak ve Fehmi Koru’nun tanık sıfatıyla ifadesine başvurulacak...
Sözcü gazetesi ve sahibi Burak Akbay için başlatılan soruşturmanın baş dayanaklarından biri, kılıktan kılığa girmekte üstat olan Fehmi Koru’nun, Taha Kıvanç kılığında iken yazdığı bir yazı. Perşembe günü Cumhuriyet’in haber portalında bildirildiğine göre Fehmi Koru ya da dilerseniz Taha Kıvanç, kendi sosyal medya hesabında yaptığı açıklamada Burak Akbay’ın babası Ertuğrul Akbay’ın bir özel konuşmada kendisine “oğlum dinine bağlı, muhafazakâr değerlere sahip biridir” demesine rağmen Sözcü gibi AŞIRI MUHALİF bir gazetenin patronu olmasını pek mantıklı bulmadığından, Burak Akbay’ın İsviçre’de cemaate ait bir evde yetiştirildiğini söyleyen yazıyı Yeni Şafak’ta yazdığını belirtmiş.

Bu arada Fehmi Koru yaptığını savunurken, şunları eklemeyi de unutmamış:
- Kusura bakılmasın, ama dünyanın her yerinde benim yaptığıma gazetecilik deniyor. 

***
Olanlara nereden bakılırsa bakılsın, akıl erdirip anlamak güç hatta olanaksızdır.
Fehmi Koru’nun gazetecilik mantığına göre, Sözcü “aşırı muhalif” bir gazetedir.
Demokrasilerde, muhalif gazete diye bir kavram vardır, ama AŞIRI MUHALİF gazete diye bir kavram yoktur. Aşırı muhalif deyimi, gereğinden fazla, ölçüyü kaçırmış, dolayısıyla hizaya sokulması mubah çağırışımını yapan ve asla kullanılması onaylanamayacak olan bir kavramdır.
Demokrasilerde, kişiler, kuruluşlar, basın yayın organları, siyasi partiler, kaba kuvvet ya da hakarete başvurmamak kaydıyla, muhalefetlerinin ölçüsünü kendileri saptarlar. Onlara dışarıdan, iktidar ya da başka bir çevre veya yandaşları tarafından, muhalefetlerinin ne ölçüde olması gerektiği dayatılamaz.
Öte yandan baskıcı, dini ticaretine veya siyasi çıkarlarına alet eden uygulamalara, muhalefetin dinine bağlılık ve muhafazakâr değerlere sahip olmakla çelişen ne gibi bir yönü olabilir ki, Fehmi Koru’ya garip geliyor?
Yani gazetecilik yaptığını iddia eden Fehmi Koru’ya göre, Türkiye’de bugün muhalefet edenler dini değerlerine sahip olmayan kişiler midir?
Böyle bir mantıkla yapılacak gazetecilik ne ölçüde sağlıklı olabilir ki?
Tam tersine, dinbaz politikalar, en fazla dinine sıkı sıkıya bağlı kişileri muazzep edecektir. Çünkü dini, ticarete veya siyasete alet etmek demek olan dinbazlık, dine yapılabilecek en büyük saldırıdır.
Muhafazakâr değerlere sahip olmak, kimi değerlerin, ahlaki vecibelerin görmezden gelinmesine, tüm ahlaki gereklerin salt ibadetin şekil şartıyla belirlenmesine karşı çıkılmasına, bunu yapanlara muhalefet edilmesinden imtina edilmesine neden olmaz.
Tam tersine ahlaki değerlere, samimiyetle sahip çıkanlar onların sömürülmesine en fazla karşı çıkanlar olmak konumundadırlar. 

***
Sözün özü, Sözcü hakkındaki soruşturmaya da burada Fehmi Koru’nun konumuna ve yazıp söylediklerine de akıl erdirmek çok güç, hatta olanaksız.
Olanlar karşısında söyleyecek söz bulamıyor, Orhan Veli Kanık’ın çarpıklıkları vurgulayan “Pireli Şiir”ine sığınıyorum.
Şöyle diyor Orhan Veli:
“Bu ne acayip bilmece.
Ne gündüz biter, ne gece.
Kime söyleriz derdimizi;
Ne hekim anlar, ne hoca.
*
Kimi işinde gücünde.
Kiminin donu yok kıçında.
Ağız var, burun var, kulak var.
Ama hepsi başka biçimde...
*
Kimi peygambere inanır;
Kimi saat köstek donanır; Kimi kâtip olup yazı yazar;
Kimi sokaklarda dilenir.
*
Kimi kılıç takar böğrüne;
Kimi uyar dünya seyrine:
Karı hesabına geceleri,
Gündüzleri baba hayrına.
*
Bu düzen böyle mi gidecek? Pireler filleri yutacak;
Yedi nüfuslu haneye Üç buçuk tayın yetecek?
*
Karışık bir iş vesselam.
Deli dolu yazar kalem.
Yazdığı da ne? Bir sürü
ipe sapa gelmez kelam.”

Ali Sirmen /CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder