Erdoğan’ın cuma namazlarından
sonra, gazetecilerin sorularına cami çıkışlarında yanıt verme -böylece
bir taşla iki kuş vurma- yöntemini, Başbakan Yıldırım da uygulamaya başladı.
Almanya Başbakanı A. Merkel’in, “ ‘Gümrük Birliği Anlaşması’nın güncelleştirilmeyeceği’ni bildirmesi üzerine Başbakan Yıldırım, geçen cuma günü cami çıkışında gazetecilerin bu konudaki sorularını yanıtladı. Ve böyle bir soruya Başbakan: ‘Almanya, bütün Avrupa Birliği benden sorulur’ havasında “racon” kesiyor. Bu dayatma anlamına gelir!” yanıtını verdi (18.08.2017).
Böylece “racon” gündeme girecek, Erdoğan da bu “argo” sözcüğü, bir “fırsat” yaratıp (!) kullanacaktı.
Pek beklemedi, iki gün sonra kullandı; lideri olduğu partinin (AKP), Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen “Genişletilmiş İl Danışma Meclisi Toplantısı”nda, üstelik keyifle, ama önce yine öfkelenerek...
“Birilerinin şahsımın adına adeta racon kestiği, herkese ayar vermeye çalıştığı anlaşılıyor!” dedi; ardından da, “benim milletimle, partimle paylaşacağım bir hissiyatım varsa bunun yolları bellidir; kimsenin racon kesmesine de ihtiyacım yoktur. Eğer racon kesilecekse, bu raconu bizzat kendim keserim! Bu böyle bilinmeli!” (20.08.2017)
Dört dörtlük bir “argo kültürü ve dili” örneği değil mi bu? Ne dersiniz?
Üstelik pek haklı ve pek yerinde olarak “CHP”nin Parti Sözcüsü Bülent Tezcan’dan da benzer bir eleştiri geldi; “Racon’u mafya babası keser, devletin tepesinde racon kesilmez; “Racon Devleti” mi, “Hukuk Devleti” mi? diye sorarak...
Bu olanı biteni TV’de izlerken, gazetemizde okurken, Cumhuriyet’in yarım yüzyıllık yazarı -dün de doğum günü olan-Hıfzı Veldet Hoca’nın, tam “37 yıl” önceki, “KÖS” başlıklı yazısını anımsamaktan kendimi alamadım; üstelik bir de sizlerle paylaşmak istedim değerli dostlar!
Şöyle başlıyor Velidedeoğlu: “Hiçbir sese, hiçbir eleştiriye, hiçbir öneri ve uyarıya kulak asmayan, dahası yüzüne (...) yağmur yağdı sanan kişiler de yaşar bu ülkede. Bunları anlatmak için, ‘kös dinlemek’ten daha başka, daha güzel deyimler de var Türkçemizde.
Rahmetli İsmet Paşa, Meclis’teki bir tartışma sırasında, böyle bazı politikacılar için: ‘Yüzleri kösele kaplı!’ deyimini kullanmıştı. Utanması olmayan, ‘bugün söylediğini yarın yadsıyan’ kişiler için kullanılır böyle laflar...
Böylelerinin (...) bu tutumu, kendinin de bulunduğu bir yerde ortaya dökülse yüzlerinde hiçbir ‘utanma’ belirtisi görülmez. Suçlamada bulunanların sözlerini, bir punduna getirip (...) hiçbir şey olmamış gibi karşısındakini suçlu çıkarmak isterler.
(...) Bir ülkede, özellikle politika ortamında, böyle kişilerin etkin görevler başına gelmesi o ülke için felakettir!”
Burada araya girip, bu “felaket” uyarısının, “37” yıl sonra bugünkü boyutta, kapsamda ortaya çıkmasının temel nedenlerinden birine de değindiğine dikkat çekelim. Tanımladığı kişilerin- haklı olarak-“kişiliklerini oluşturan yapının”, sağlık durumundan da söz eder; “felakettir” uyarısından sonra şöyle sürdürür: “Çünkü -organik olsun, ahlaksal olsun- hastalıklar çoğunlukla bulaşıcı oldukları halde sağlık bulaşıcı değildir. Bu nedenle bu tür kişi, kişiler, toplumdaki bireylerin bir bölümünü de türlü yollarla arsız ederler.
Özellikle demokrasilerde bunun önemi çok büyüktür. ‘Ahlaksal’ bakımdan ‘sağlıklı’ olan kişiler kolay kolay baş edemez bu gibilerle...” (27.1.1980)
H.V. Velidedeoğlu’na günümüzde de katılmamak olanaksız; ne var ki, bu gibilerle, bunlarla savaşımı (mücadeleyi) kesinlikle sürdürmek zorundayız; sürdüreceğiz, sonuç alıncaya dek!
“Adalet Yürüyüşü”nde olduğu gibi, yarın da “Adalet Kurultayı”nda buluşmaya var mısınız?
Meriç Velidedeoğlu / CUMHURİYET
Almanya Başbakanı A. Merkel’in, “ ‘Gümrük Birliği Anlaşması’nın güncelleştirilmeyeceği’ni bildirmesi üzerine Başbakan Yıldırım, geçen cuma günü cami çıkışında gazetecilerin bu konudaki sorularını yanıtladı. Ve böyle bir soruya Başbakan: ‘Almanya, bütün Avrupa Birliği benden sorulur’ havasında “racon” kesiyor. Bu dayatma anlamına gelir!” yanıtını verdi (18.08.2017).
Böylece “racon” gündeme girecek, Erdoğan da bu “argo” sözcüğü, bir “fırsat” yaratıp (!) kullanacaktı.
Pek beklemedi, iki gün sonra kullandı; lideri olduğu partinin (AKP), Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen “Genişletilmiş İl Danışma Meclisi Toplantısı”nda, üstelik keyifle, ama önce yine öfkelenerek...
“Birilerinin şahsımın adına adeta racon kestiği, herkese ayar vermeye çalıştığı anlaşılıyor!” dedi; ardından da, “benim milletimle, partimle paylaşacağım bir hissiyatım varsa bunun yolları bellidir; kimsenin racon kesmesine de ihtiyacım yoktur. Eğer racon kesilecekse, bu raconu bizzat kendim keserim! Bu böyle bilinmeli!” (20.08.2017)
Dört dörtlük bir “argo kültürü ve dili” örneği değil mi bu? Ne dersiniz?
Üstelik pek haklı ve pek yerinde olarak “CHP”nin Parti Sözcüsü Bülent Tezcan’dan da benzer bir eleştiri geldi; “Racon’u mafya babası keser, devletin tepesinde racon kesilmez; “Racon Devleti” mi, “Hukuk Devleti” mi? diye sorarak...
Bu olanı biteni TV’de izlerken, gazetemizde okurken, Cumhuriyet’in yarım yüzyıllık yazarı -dün de doğum günü olan-Hıfzı Veldet Hoca’nın, tam “37 yıl” önceki, “KÖS” başlıklı yazısını anımsamaktan kendimi alamadım; üstelik bir de sizlerle paylaşmak istedim değerli dostlar!
Şöyle başlıyor Velidedeoğlu: “Hiçbir sese, hiçbir eleştiriye, hiçbir öneri ve uyarıya kulak asmayan, dahası yüzüne (...) yağmur yağdı sanan kişiler de yaşar bu ülkede. Bunları anlatmak için, ‘kös dinlemek’ten daha başka, daha güzel deyimler de var Türkçemizde.
Rahmetli İsmet Paşa, Meclis’teki bir tartışma sırasında, böyle bazı politikacılar için: ‘Yüzleri kösele kaplı!’ deyimini kullanmıştı. Utanması olmayan, ‘bugün söylediğini yarın yadsıyan’ kişiler için kullanılır böyle laflar...
Böylelerinin (...) bu tutumu, kendinin de bulunduğu bir yerde ortaya dökülse yüzlerinde hiçbir ‘utanma’ belirtisi görülmez. Suçlamada bulunanların sözlerini, bir punduna getirip (...) hiçbir şey olmamış gibi karşısındakini suçlu çıkarmak isterler.
(...) Bir ülkede, özellikle politika ortamında, böyle kişilerin etkin görevler başına gelmesi o ülke için felakettir!”
Burada araya girip, bu “felaket” uyarısının, “37” yıl sonra bugünkü boyutta, kapsamda ortaya çıkmasının temel nedenlerinden birine de değindiğine dikkat çekelim. Tanımladığı kişilerin- haklı olarak-“kişiliklerini oluşturan yapının”, sağlık durumundan da söz eder; “felakettir” uyarısından sonra şöyle sürdürür: “Çünkü -organik olsun, ahlaksal olsun- hastalıklar çoğunlukla bulaşıcı oldukları halde sağlık bulaşıcı değildir. Bu nedenle bu tür kişi, kişiler, toplumdaki bireylerin bir bölümünü de türlü yollarla arsız ederler.
Özellikle demokrasilerde bunun önemi çok büyüktür. ‘Ahlaksal’ bakımdan ‘sağlıklı’ olan kişiler kolay kolay baş edemez bu gibilerle...” (27.1.1980)
H.V. Velidedeoğlu’na günümüzde de katılmamak olanaksız; ne var ki, bu gibilerle, bunlarla savaşımı (mücadeleyi) kesinlikle sürdürmek zorundayız; sürdüreceğiz, sonuç alıncaya dek!
“Adalet Yürüyüşü”nde olduğu gibi, yarın da “Adalet Kurultayı”nda buluşmaya var mısınız?
Meriç Velidedeoğlu / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder