Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un şaka yollu da olsa söyledikleri AKP Genel Başkanı’nı
pek tahammül edilebilir bulmadığının itirafı kabul edilmeli bana
sorarsanız. Koltuğa oturalı daha çok zaman geçmedi ama Macron için Recep beyle görüşmek ciddi ciddi bir sıkıntı kaynağıymış demek. Dünya aleme de duyurdu bunu üstelik.
Diplomaside yan yollar vardır malum, bir dergiye demeç verirken, radyoda söyleşi yaparken muhabbet ortamı içinde “gayri resmi” olarak kimi görüşler dile getirilir fırsat bulunduğunda. Macron’un yaptığı da bu. Şaka kılıklı bir ifadeyle bir dünya lideri olmanın göründüğü kadar ‘havalı’ olmadığını söyleyip örnek olarak da Recep beyle sık sık görüşme zorunda oluşunu gösterdi.
Cümlede “Neler çekiyorum, bir bilseniz” yakınması saklı tabii. Şaka da olsa AKP Genel Başkanı için dış dünyada böyle bir imaj var. Üslubunun, halinin, tavrının sertliğinden kaynaklanıyor bu ama kendisine de artık aynı üslupla yanıtlar veriliyor.
Gümrük Birliği anlaşmasının güncellenmeyeceğinin konuşulduğu sıralarda Alman Sosyal demokratlarının lideri Martin Schulz, “Erdoğan başka bir dilden anlamaz” dedi biliyorsunuz. Erdoğan’ın kullandığı dil biliniyor, dolayısıyla “anlayacağı dile” ilişkin bir kanı da oluşmuş durumda. Macron’un Recep beyle görüşmeleri muhatabının “anlayacağı” dili tutturamadığı için sıkıntılı geçiyor olabilir. Zamanla aşar.
Şaka yollu da olsa hoş değil elbette. Bir sıkıntı nesnesi olarak gösterilmenin neresi hoş? Yine de Recep bey şanslı sayılır. Henüz Victor Orban kadar “ortak nefret” toplamış değil. Her ne kadar hızla ilerlemekteyse de Orban’a yetişmesine zaman var. Orban’a laf kondurmak için AB lider ya da sorumluları “yan yollara” kaçmıyorlar. Düpedüz söylüyorlar ağızlarına geleni. Lüksemburg Dışişleri Bakanı Jean Asselborn bunlardan biri örneğin. Orban için “Orban gibi tipler yüzünden AB dışarıya karşı değerlerini savunamıyor” demişti yakın zamanda. “Tipler” gibi belirli bir tanımı olmayan, bir kategoriye de konulmayan sıfatla anılmış oluyordu Orban, bu “ne idüğü belirsiz” demek açıkcası. Çok ağırdı yani.
Lafını şakayla sarıp sarmala yerine doğrudan dile getirenlere bir örnek de Ukrayna’nın 2014’deki Dışişleri Bakanı Andriy Deşçitsya olabilir. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e “aşağılık herif” demişti. İtalya eski Başbakanı Silvio Berlusconi öyle açık sözlü olacak kadar yürekli değildi, edepsiz adamın biriydi ama, her edepsiz gibi de sinsice söylerdi ne söyleyecekse. Bir gün açık kalmış mikrofonlara yansıdı Almanya Başbakanı Angela Merkel hakkında söyledikleri: “ Culona inchiavabile.” Ağır bir İtalyan argosuymuş bu. “Cinsel cazibesi olmayan şişman kadın” anlamına geliyormuş. Kepazelik tabii ki.
Filipinler Devlet Başkanı Duterte’nin önce Barak Obama’ya sonra da Kuzey Kore Devlet Başkanı Kim Jong – un’a “onun bunun çocuğu” dediğini biliyoruz.
Yani devlet adamalarının başka devlet adamlarına yönelik kimi değerlendirmeleri oluyor çeşitli düzeylerde. Yıllar önce Yıldırım Akbulut başbakanken, İngiliz diye kalmış aklımda, bir Dışişleri Bakanı gelmişti Türkiye’ye, adam ayrılmadan ne yaptığı basın toplantısında “eğer başbakanınız çok şey biliyorsa eminim bilgilerini çok iyi gizliyor” diye bir laf etmişti. Özal’ın Akbulut’u Başbakan ataması kimi çevrelerde adı geçenin bu görev için yetersiz olması nedeniyle çok eleştirilmişti o sıralar. Yabancı bakanın Akbulut’a laf kondurması Macronvari bir çakmaydı.
Politikacılarımız kendilerine çok güveniyorlar. Bundan ötürü de olmadık durumlara düşürüyorlar kendilerini. Özal bunlardan biriydi. İngilizcesine çok güvenirdi. Yıllar önce yanında Semra Hanımla, Londra’ya Kanuni Sultan Süleyman Sergisi’ni açmaya geldi. Ben de gazeteci olarak izliyorum.
British Museum’da düzenlenen, aralarında Prenses Diana’nın da bulunduğu törende bir konuşma yaptı Özal. Kanuni’den söz ederken “lawmaker” (kanuni) diyeceği yerde “lovemaker”(aşk yapan, sevişen) deyiverdi. Diana’nın başını hafifçe eğip güldüğünü gördük. Ertesi gün de gazeteler söz etti de.
Merak ediyorum doğrusu. Macron’a ne yaptı da adam daha Başkanlığının birinci yılı dolmadan işinden yaka silkmeye başladı.
Hele bir on beş yıl bekleyeydi.
MUSTAFA K. ERDEMOL / BİRGÜN
Diplomaside yan yollar vardır malum, bir dergiye demeç verirken, radyoda söyleşi yaparken muhabbet ortamı içinde “gayri resmi” olarak kimi görüşler dile getirilir fırsat bulunduğunda. Macron’un yaptığı da bu. Şaka kılıklı bir ifadeyle bir dünya lideri olmanın göründüğü kadar ‘havalı’ olmadığını söyleyip örnek olarak da Recep beyle sık sık görüşme zorunda oluşunu gösterdi.
Cümlede “Neler çekiyorum, bir bilseniz” yakınması saklı tabii. Şaka da olsa AKP Genel Başkanı için dış dünyada böyle bir imaj var. Üslubunun, halinin, tavrının sertliğinden kaynaklanıyor bu ama kendisine de artık aynı üslupla yanıtlar veriliyor.
Gümrük Birliği anlaşmasının güncellenmeyeceğinin konuşulduğu sıralarda Alman Sosyal demokratlarının lideri Martin Schulz, “Erdoğan başka bir dilden anlamaz” dedi biliyorsunuz. Erdoğan’ın kullandığı dil biliniyor, dolayısıyla “anlayacağı dile” ilişkin bir kanı da oluşmuş durumda. Macron’un Recep beyle görüşmeleri muhatabının “anlayacağı” dili tutturamadığı için sıkıntılı geçiyor olabilir. Zamanla aşar.
Şaka yollu da olsa hoş değil elbette. Bir sıkıntı nesnesi olarak gösterilmenin neresi hoş? Yine de Recep bey şanslı sayılır. Henüz Victor Orban kadar “ortak nefret” toplamış değil. Her ne kadar hızla ilerlemekteyse de Orban’a yetişmesine zaman var. Orban’a laf kondurmak için AB lider ya da sorumluları “yan yollara” kaçmıyorlar. Düpedüz söylüyorlar ağızlarına geleni. Lüksemburg Dışişleri Bakanı Jean Asselborn bunlardan biri örneğin. Orban için “Orban gibi tipler yüzünden AB dışarıya karşı değerlerini savunamıyor” demişti yakın zamanda. “Tipler” gibi belirli bir tanımı olmayan, bir kategoriye de konulmayan sıfatla anılmış oluyordu Orban, bu “ne idüğü belirsiz” demek açıkcası. Çok ağırdı yani.
Lafını şakayla sarıp sarmala yerine doğrudan dile getirenlere bir örnek de Ukrayna’nın 2014’deki Dışişleri Bakanı Andriy Deşçitsya olabilir. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e “aşağılık herif” demişti. İtalya eski Başbakanı Silvio Berlusconi öyle açık sözlü olacak kadar yürekli değildi, edepsiz adamın biriydi ama, her edepsiz gibi de sinsice söylerdi ne söyleyecekse. Bir gün açık kalmış mikrofonlara yansıdı Almanya Başbakanı Angela Merkel hakkında söyledikleri: “ Culona inchiavabile.” Ağır bir İtalyan argosuymuş bu. “Cinsel cazibesi olmayan şişman kadın” anlamına geliyormuş. Kepazelik tabii ki.
Filipinler Devlet Başkanı Duterte’nin önce Barak Obama’ya sonra da Kuzey Kore Devlet Başkanı Kim Jong – un’a “onun bunun çocuğu” dediğini biliyoruz.
Yani devlet adamalarının başka devlet adamlarına yönelik kimi değerlendirmeleri oluyor çeşitli düzeylerde. Yıllar önce Yıldırım Akbulut başbakanken, İngiliz diye kalmış aklımda, bir Dışişleri Bakanı gelmişti Türkiye’ye, adam ayrılmadan ne yaptığı basın toplantısında “eğer başbakanınız çok şey biliyorsa eminim bilgilerini çok iyi gizliyor” diye bir laf etmişti. Özal’ın Akbulut’u Başbakan ataması kimi çevrelerde adı geçenin bu görev için yetersiz olması nedeniyle çok eleştirilmişti o sıralar. Yabancı bakanın Akbulut’a laf kondurması Macronvari bir çakmaydı.
Politikacılarımız kendilerine çok güveniyorlar. Bundan ötürü de olmadık durumlara düşürüyorlar kendilerini. Özal bunlardan biriydi. İngilizcesine çok güvenirdi. Yıllar önce yanında Semra Hanımla, Londra’ya Kanuni Sultan Süleyman Sergisi’ni açmaya geldi. Ben de gazeteci olarak izliyorum.
British Museum’da düzenlenen, aralarında Prenses Diana’nın da bulunduğu törende bir konuşma yaptı Özal. Kanuni’den söz ederken “lawmaker” (kanuni) diyeceği yerde “lovemaker”(aşk yapan, sevişen) deyiverdi. Diana’nın başını hafifçe eğip güldüğünü gördük. Ertesi gün de gazeteler söz etti de.
Merak ediyorum doğrusu. Macron’a ne yaptı da adam daha Başkanlığının birinci yılı dolmadan işinden yaka silkmeye başladı.
Hele bir on beş yıl bekleyeydi.
MUSTAFA K. ERDEMOL / BİRGÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder