AKP’de temsil edilen siyasal İslamın dışında kalanlar açısından dünya adeta Beckett’in tiyatro oyunlarına benzemeye başladı. Örneğin, eğitim sistemindeki son gelişmeler ve “Oyunun sonu.” Kör ve yatalak Ham, soruyor: “Ne oluyor, ne oluyor?” Uşağı Clov cevap veriyor: “Bir şey olduğu yok, şeyler kendi seyrini izliyor.” Ya da, başbakanın “Değişimi okumak, değişime göre kendimizi de gözden geçirmek zorundayız” sözlerinden esinlenirsek: “Bir şey olduğu yok! On beş yıl önce başlayan ‘değişim’ kendi seyrini izliyor”...
Değişim’ diyerek...
Her şey, şimdi artık ıskartaya çıkarılan Zaman gazetesinin, Taraf’tar liberallerin, “darbe geliyor” korkutmalarıyla boğazımıza tıktığı “değişim” fantezisiyle başlamadı mı?
“Değişim” ilerledikçe siyasal İslam, AKP eliyle devlet kurumlarına yerleşmeye, iktidarı kullanmaya, özgüveni artmaya başladı; “devleti yöneten sınıflar” konumundaki kadroları tasfiye ederek kendine yer açtı, ardından da bu tasfiye sürecinde kullandığı liberal entelijansiyayı ıskartaya çıkardı.
Devlet aygıtına egemen olma süreci giderek toplumda üretilen ekonomik artığı paylaşma, bilgi üretimini kontrol etme araçlarına yansıdı. Siyasal İslam içinde, kirli çamaşırların ortalığa serilmesiyle başlayan, ucu 15 Temmuz şeyine kadar uzanacak bir iç savaş patlak verdi. Bu arada, Kürt siyasi hareketinin Başkanlık rejimini, totaliter projeyi onaylamadığı ortaya çıkmış, onlar da tasfiye sürecine dahil edilmişler, AKP Türkiye’si de çoktan, gazeteci ve entelektüel tutuklama rekorunu eline geçirmişti. Ekonomik kontrol tamamlandıktan, devletin fiilen değiştirilmiş biçimine “mühürsüz” oylardan bir kılıf dikildikten sonra, değişim, kaportadan gelen kimi çatırdama seslerine rağmen hızlandı.
TEOG ve yeni müfredat
Eğitim sistemi, siyasal İslamın elinde 15 yılda 5 kez, müfredat da giderek değişti: Evrim teorisi çıkarıldı; Cumhuriyetin kuruluş “olayı”, öyküleri, değerleri, haklar ve özgürlükler yönündeki eğilimleri ve liderleri siliniyor. Bunların yerini, Osmanlı nostaljisi, lider kültü, “dini hakikat rejiminin” değerleri, kadına, çocuğa yönelik şiddeti sıradanlaştıran cinsiyet, beden politikaları, “cihat” kavramı alıyor. Tüm bunlar, “eski rejim”in penceresinden bakanlar için tam anlamıyla bir çılgınlık! Ancak arkalarındaki mantık sağlam!
Değişim süreci ilerliyor ama, “Dindar, kindar nesiller yetiştirme”, “kültürel egemenliği” kurma projesi arzulanan ivmeyi kazanamıyor. Diğer bir deyişle siyasal İslamın egemen sınıfının, kendisinin yeniden üretimini garantileyecek yapılanmaları istikrar kazanamıyor.
Her ne kadar, eğitim vakıflarla el ele özelleştirilirken yaratılan alanda yetişecek olanlar varsa da bunlar piramidin yalnızca en tepesini yeniden üretebilir. Esas önemli olan imam hatipler gereken işlevi üstlenemiyor. Öğrencilerinin sayısı 10 yılda 7 kat artarak 650 bini geçmiş olsa bile, mezunlarının üniversiteye giriş oranları yerlerde sürünüyor. “Okumuşları sevmeyen bir yönetim için neden sorun olsun ki?” Ancak devlet bürokrasisinden şiddet organlarına, parti, vakıf, eğitim kadrolarına, mikro iktidar noktalarına kadar birilerinin eski rejimden boşalan yerleri doldurması, en azından verilecek talimatları anlayacak, “gücü” uygulayacak düzeyde programlanması gerekiyor.
İşte bu nedenle, AKP liderliğindeki siyasal İslam, TEOG’u kaldırarak ÖSYS’yi kaldırmaktan söz ederek, yeni müfredatı dayatarak “değişimi” toplum üzerinde, kültürel olarak “bütünsel” (totaliter) kontrol noktasına doğru hızlandırmaya çalışıyor. Toplumun, “değişimi” kabullenemeyen, direnmeye çalışan yüzde 50’si için çok sancılı bir süreç bu.
“Otoriter mi, faşist mi” tartışmaları ne yazık ki yararlı olamıyor. Rejimin, siyasal İslamın yarattığı somut sonuçlara, gündeme getirdiği, açık ve güncel tehlikelere öncelikle odaklanmak gerekiyor.
Bu sırada, birileri, AKP Türkiye’si, uluslararası alanda yalnızlaştıkça, umutla, Godot’yu bekliyorlar. Birileri de “ya gelirse” diye korkuyorlar. İkisini de kale almamakta yarar var.
Ergin Yıldızoğlu / CUMHURİYET
Değişim’ diyerek...
Her şey, şimdi artık ıskartaya çıkarılan Zaman gazetesinin, Taraf’tar liberallerin, “darbe geliyor” korkutmalarıyla boğazımıza tıktığı “değişim” fantezisiyle başlamadı mı?
“Değişim” ilerledikçe siyasal İslam, AKP eliyle devlet kurumlarına yerleşmeye, iktidarı kullanmaya, özgüveni artmaya başladı; “devleti yöneten sınıflar” konumundaki kadroları tasfiye ederek kendine yer açtı, ardından da bu tasfiye sürecinde kullandığı liberal entelijansiyayı ıskartaya çıkardı.
Devlet aygıtına egemen olma süreci giderek toplumda üretilen ekonomik artığı paylaşma, bilgi üretimini kontrol etme araçlarına yansıdı. Siyasal İslam içinde, kirli çamaşırların ortalığa serilmesiyle başlayan, ucu 15 Temmuz şeyine kadar uzanacak bir iç savaş patlak verdi. Bu arada, Kürt siyasi hareketinin Başkanlık rejimini, totaliter projeyi onaylamadığı ortaya çıkmış, onlar da tasfiye sürecine dahil edilmişler, AKP Türkiye’si de çoktan, gazeteci ve entelektüel tutuklama rekorunu eline geçirmişti. Ekonomik kontrol tamamlandıktan, devletin fiilen değiştirilmiş biçimine “mühürsüz” oylardan bir kılıf dikildikten sonra, değişim, kaportadan gelen kimi çatırdama seslerine rağmen hızlandı.
TEOG ve yeni müfredat
Eğitim sistemi, siyasal İslamın elinde 15 yılda 5 kez, müfredat da giderek değişti: Evrim teorisi çıkarıldı; Cumhuriyetin kuruluş “olayı”, öyküleri, değerleri, haklar ve özgürlükler yönündeki eğilimleri ve liderleri siliniyor. Bunların yerini, Osmanlı nostaljisi, lider kültü, “dini hakikat rejiminin” değerleri, kadına, çocuğa yönelik şiddeti sıradanlaştıran cinsiyet, beden politikaları, “cihat” kavramı alıyor. Tüm bunlar, “eski rejim”in penceresinden bakanlar için tam anlamıyla bir çılgınlık! Ancak arkalarındaki mantık sağlam!
Değişim süreci ilerliyor ama, “Dindar, kindar nesiller yetiştirme”, “kültürel egemenliği” kurma projesi arzulanan ivmeyi kazanamıyor. Diğer bir deyişle siyasal İslamın egemen sınıfının, kendisinin yeniden üretimini garantileyecek yapılanmaları istikrar kazanamıyor.
Her ne kadar, eğitim vakıflarla el ele özelleştirilirken yaratılan alanda yetişecek olanlar varsa da bunlar piramidin yalnızca en tepesini yeniden üretebilir. Esas önemli olan imam hatipler gereken işlevi üstlenemiyor. Öğrencilerinin sayısı 10 yılda 7 kat artarak 650 bini geçmiş olsa bile, mezunlarının üniversiteye giriş oranları yerlerde sürünüyor. “Okumuşları sevmeyen bir yönetim için neden sorun olsun ki?” Ancak devlet bürokrasisinden şiddet organlarına, parti, vakıf, eğitim kadrolarına, mikro iktidar noktalarına kadar birilerinin eski rejimden boşalan yerleri doldurması, en azından verilecek talimatları anlayacak, “gücü” uygulayacak düzeyde programlanması gerekiyor.
İşte bu nedenle, AKP liderliğindeki siyasal İslam, TEOG’u kaldırarak ÖSYS’yi kaldırmaktan söz ederek, yeni müfredatı dayatarak “değişimi” toplum üzerinde, kültürel olarak “bütünsel” (totaliter) kontrol noktasına doğru hızlandırmaya çalışıyor. Toplumun, “değişimi” kabullenemeyen, direnmeye çalışan yüzde 50’si için çok sancılı bir süreç bu.
“Otoriter mi, faşist mi” tartışmaları ne yazık ki yararlı olamıyor. Rejimin, siyasal İslamın yarattığı somut sonuçlara, gündeme getirdiği, açık ve güncel tehlikelere öncelikle odaklanmak gerekiyor.
Bu sırada, birileri, AKP Türkiye’si, uluslararası alanda yalnızlaştıkça, umutla, Godot’yu bekliyorlar. Birileri de “ya gelirse” diye korkuyorlar. İkisini de kale almamakta yarar var.
Ergin Yıldızoğlu / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder