Turkcell’in Sinyal Bebek’ini hatırlıyor musunuz?
Kolları önde kavuşmuş, yandan gülerek bakan anten kulaklı ilk sevimli logoyu.
“Sinyal Bebek”, Mengü Ertel’in kurucusu olduğu San Grafik’in, 1993’te dönemin Turkcell yönetiminin talebiyle tasarladığı özgün tiplemenin adı.
Bugün gerek yönetilme biçimi, reklam bütçesinden AKP medyasına akan kaynak, gerekse çocuk istismarıyla gündeme gelen Ensar Vakfı’na sponsorluk desteğiyle “AKP’nin arka bahçesi” diye nitelenen Turkcell, fikri haklar alanında kritik bir hukuksal uyuşmazlığın tarafı konumunda. Sebebi
Sinyal Bebek.
Yıllarca sadece Turkcell mağazalarında, sokakta, faturada değil, hisseleri New York borsasında halka arz edilirken törene “katılmış”, sonrasında Hannover’deki Cebit fuarında “Selocan” adıyla Almanya Şansölyesi Merkel’i kucaklayacak kadar popülaritesi yüksek Sinyal Bebek, artık yok.
Yerine, ondan kesilip biçilerek, daire içine alınmış bir “anten” parçası var.
San Grafik, “eser sahibi” sıfatıyla yaptığı suç duyurusunda, Sinyal Bebek karakterinin bir daha geri gelmemek üzere tedavülden kaldırıldığı, Saffron adına sahiplik itibar ve menfaat sağlandığını belirtiyor.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na yapılan 2017/79541 No’lu suç duyurusu dosyasında “Turgay Adıyaman, Saffron Brand Consultant yöneticileri ve Turkcell A.Ş. yönetim kurulu başkan, üyeleri ve imza yetkilileri” sanık olarak görünüyor.
Suç duyurusu dilekçesinde, intihal işleminde, yeni logonun Sinyal Bebek logosundan nasıl alındığının, Saffron Brand Consultant adlı şirketin resmi internet sitesinde şemalı ve tarifli olarak gösterildiği anlatılıyor.
Meselenin daha eski boyutunu ise Turkcell’in Fatoş Bebek ile yaptığı oyuncak sözleşmesi oluşturuyor. San Grafik, logosunun oyuncağa dönüştürülmesini mümkün kılan endüstriyel tasarımın Turkcell nam ve hesabına Türk Patent Enstitüsü’ne tescil ettirildiğini de sonradan öğreniyor.
Suç duyurusunda, oyuncakların endüstriyel tasarım olarak tescilinden de Turgay Adıyaman sorumlu gösterilmiş.
San Grafik, 2011’de başlayan intihal suçunun, Turkcell yönetimince bilinçli olarak sürdürüldüğü görüşünde.
Bu vesileyle yeni öğrendiğim ilginç bir detay: Sinyal Bebek logosunu, Turkcell yıllar önce GSM lisans bedelini ödemek için yurtdışında finansörlerden kredi sağlarken de kullanmış.
Neresinden bakılsa, ilgi çekici ve çok boyutlu bir dava.
Altı günde yedi cezaevi ihalesi
Devletin olağanüstü koşul ve istisnai durumlarda başvurduğu pazarlık yöntemli, yani “davetli ihale” (KİK madde 21/b) yöntemi bütün kamuyu kangren gibi sarıyor.
Karayolları ihalelerinde suiistimalin geldiği noktayı belli aralıklarla paylaştığımı düzenli okurlar biliyor. Bugün bu başlık altında Türkiye’nin temel insan hakları, adalet ve demokraside durduğu zeminin bir belgesini paylaşacağım.
Taze, güncel bir liste.
Adalet Bakanlığı’nın, “davetli ihale” yöntemiyle ilişkisi nerede olabilir? Tabii ki cezaevleri. Bakanlık adli yıl açılış töreninin yapıldığı 5 Eylül haftasında, yedi yeni cezaevinin yapım pazarlığını yapmış. Altı günde yedi cezaevinin toplam bedeli ise 931 milyon TL.
Sıradaki cezaevleri:
• Foça Açık Ceza ve İnfaz Kurumu - 7 Eylül
- 61.9 milyon TL - Ensa Yapı
• Elbistan Açık Ceza ve İ. Kurumu - 8 Eylül
- 107.1 milyon TL - Mustafa Ekşi İnş.
• Manavgat Ceza ve İnfaz K. - 11 Eylül
- 115.1 milyon TL - MEK Tek İnş.
• Silivri Ceza ve İnfaz Ek Tesis - 12 Eylül
- 11.9 milyon TL - Metro Müh. İnş.
• İzmir Ceza ve İnfaz K. - 12 Eylül - 124.4 milyon TL - Metro+Ensa
•Samsun Kavak Ceza ve İ. - 13 Eylül - 152 milyon TL - Demars İnş.
• Çorlu Ceza ve İnfaz K. - 14 Eylül - 358.5 milyon TL - Kur İnş.+SMS İnş.
Son bir hafta: 930.9 milyon TL
Kimse Türkiye ekonomisinin büyüdüğü verilerine kuşkuyla yaklaşmamalı. Ülkenin üretim bakımından değilse bile davetli yol ve cezaevleri ihaleleriyle büyüdüğü kesin.
CHP’nin 2019 hedefi
CHP Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nu geçen perşembe Balıkesir’de izledim.
Üreticilerin sorunlarını dinledi. Yolda sohbet imkânı yakalayınca, bu dönem çok merak edilen bir soruyu sordum. Konu şaibeli 16 Nisan referandumu. YSK’nin oylama sürerken aldığı “mühürsüz oy kararı”. Bu tablo, “hayır” oyu veren yaklaşık 24 milyon kişiye aynı soruyu sorduruyor: AKP olağan hukuk yollarıyla, olağan seçimlerle gider mi? Kaybetse bile iktidarı verir mi?
Dedi ki Kılıçdaroğlu:
“Öyle bir iki puan değil. Yapacağımız çalışmalarla öyle bir fark yaratacağız ki, hangi hileyi yaparlarsa yapsınlar sonuç alamayacaklar.”
Hayli iddialı bir yanıtın ardından, Yüksek Seçim Kurulu’nun mevcut profiliyle ilgili olarak, Adalet Çalıştayı’nda da konuşulan temel kaygıyı dile getiriyorum.
“Mevcut YSK ile adil, eşit bir seçim mümkün mü?”
“Hayır” diyerek şöyle sürdürüyor CHP lideri: “Bu YSK ile olmaz. Net olarak söylüyorum. Güven vermiyor ki! Halkın yarısı tarafından YSK içine yerleştirilmiş bir çete olarak tanımlanan bir grup seçimi yönetiyor. Malum oraya seçilen hâkimler geliyor. Dolayısıyla bundan sonra seçilip gelecek hâkimlerin daha tarafsız olması lazım. Bu özen gösterilecek mi bakacağız.”
Ankara’da kapanacak hastaneler
Uğruna ODTÜ ormanı katledilen Şehir Hastaneleri, yapıldıkları kentin dokusunu, bütçeyi, toplumsal hayatı, trafiği daha çok değiştirecek.
Kapanacak hastanelerin arazilerinin, içindeki tıbbi cihazların akıbeti henüz bilinmiyor. Bu soruların yanıtları kamu kaynaklarından kimlerin besleneceği bakımından önemli. Ankara’da inşaatı süren Bilkent ve Etlik Şehir Hastaneleri tamamlandığında kapanacak hastanelerin büyüklüğü, tarihi, kapladığı alan, sorunun boyutlarını gösteriyor: Doktor Sami Ulus Kadın DoğumÇocuk Hastanesi, Ulus Devlet Hastanesi, Dışkapı Yıldırım Beyazıt, Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ulucanlar ek poliklinik binası, Dışkapı Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Ulucanlar Göz Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Doktor Abdurrahman Yurtaslan Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Doktor Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Etlik Zübeyde Hanım Kadın Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Etlik İhtisas Hastanesi, Numune Hastanesi, Gazi Mustafa Kemal Devlet Hastanesi, Yüksek İhtisas Hastanesi.
Bu tablo sadece Ankara için. Türkiye genelinde şu anda 30 şehri bekleyen bir değişim, yıkım ve rant aktarım mekanizmasından söz ediyoruz.
Çiğdem Toker / CUMHURİYET
Kolları önde kavuşmuş, yandan gülerek bakan anten kulaklı ilk sevimli logoyu.
“Sinyal Bebek”, Mengü Ertel’in kurucusu olduğu San Grafik’in, 1993’te dönemin Turkcell yönetiminin talebiyle tasarladığı özgün tiplemenin adı.
Bugün gerek yönetilme biçimi, reklam bütçesinden AKP medyasına akan kaynak, gerekse çocuk istismarıyla gündeme gelen Ensar Vakfı’na sponsorluk desteğiyle “AKP’nin arka bahçesi” diye nitelenen Turkcell, fikri haklar alanında kritik bir hukuksal uyuşmazlığın tarafı konumunda. Sebebi
Sinyal Bebek.
Yıllarca sadece Turkcell mağazalarında, sokakta, faturada değil, hisseleri New York borsasında halka arz edilirken törene “katılmış”, sonrasında Hannover’deki Cebit fuarında “Selocan” adıyla Almanya Şansölyesi Merkel’i kucaklayacak kadar popülaritesi yüksek Sinyal Bebek, artık yok.
Yerine, ondan kesilip biçilerek, daire içine alınmış bir “anten” parçası var.
San Grafik, “eser sahibi” sıfatıyla yaptığı suç duyurusunda, Sinyal Bebek karakterinin bir daha geri gelmemek üzere tedavülden kaldırıldığı, Saffron adına sahiplik itibar ve menfaat sağlandığını belirtiyor.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na yapılan 2017/79541 No’lu suç duyurusu dosyasında “Turgay Adıyaman, Saffron Brand Consultant yöneticileri ve Turkcell A.Ş. yönetim kurulu başkan, üyeleri ve imza yetkilileri” sanık olarak görünüyor.
Suç duyurusu dilekçesinde, intihal işleminde, yeni logonun Sinyal Bebek logosundan nasıl alındığının, Saffron Brand Consultant adlı şirketin resmi internet sitesinde şemalı ve tarifli olarak gösterildiği anlatılıyor.
Meselenin daha eski boyutunu ise Turkcell’in Fatoş Bebek ile yaptığı oyuncak sözleşmesi oluşturuyor. San Grafik, logosunun oyuncağa dönüştürülmesini mümkün kılan endüstriyel tasarımın Turkcell nam ve hesabına Türk Patent Enstitüsü’ne tescil ettirildiğini de sonradan öğreniyor.
Suç duyurusunda, oyuncakların endüstriyel tasarım olarak tescilinden de Turgay Adıyaman sorumlu gösterilmiş.
San Grafik, 2011’de başlayan intihal suçunun, Turkcell yönetimince bilinçli olarak sürdürüldüğü görüşünde.
Bu vesileyle yeni öğrendiğim ilginç bir detay: Sinyal Bebek logosunu, Turkcell yıllar önce GSM lisans bedelini ödemek için yurtdışında finansörlerden kredi sağlarken de kullanmış.
Neresinden bakılsa, ilgi çekici ve çok boyutlu bir dava.
Altı günde yedi cezaevi ihalesi
Devletin olağanüstü koşul ve istisnai durumlarda başvurduğu pazarlık yöntemli, yani “davetli ihale” (KİK madde 21/b) yöntemi bütün kamuyu kangren gibi sarıyor.
Karayolları ihalelerinde suiistimalin geldiği noktayı belli aralıklarla paylaştığımı düzenli okurlar biliyor. Bugün bu başlık altında Türkiye’nin temel insan hakları, adalet ve demokraside durduğu zeminin bir belgesini paylaşacağım.
Taze, güncel bir liste.
Adalet Bakanlığı’nın, “davetli ihale” yöntemiyle ilişkisi nerede olabilir? Tabii ki cezaevleri. Bakanlık adli yıl açılış töreninin yapıldığı 5 Eylül haftasında, yedi yeni cezaevinin yapım pazarlığını yapmış. Altı günde yedi cezaevinin toplam bedeli ise 931 milyon TL.
Sıradaki cezaevleri:
• Foça Açık Ceza ve İnfaz Kurumu - 7 Eylül
- 61.9 milyon TL - Ensa Yapı
• Elbistan Açık Ceza ve İ. Kurumu - 8 Eylül
- 107.1 milyon TL - Mustafa Ekşi İnş.
• Manavgat Ceza ve İnfaz K. - 11 Eylül
- 115.1 milyon TL - MEK Tek İnş.
• Silivri Ceza ve İnfaz Ek Tesis - 12 Eylül
- 11.9 milyon TL - Metro Müh. İnş.
• İzmir Ceza ve İnfaz K. - 12 Eylül - 124.4 milyon TL - Metro+Ensa
•Samsun Kavak Ceza ve İ. - 13 Eylül - 152 milyon TL - Demars İnş.
• Çorlu Ceza ve İnfaz K. - 14 Eylül - 358.5 milyon TL - Kur İnş.+SMS İnş.
Son bir hafta: 930.9 milyon TL
Kimse Türkiye ekonomisinin büyüdüğü verilerine kuşkuyla yaklaşmamalı. Ülkenin üretim bakımından değilse bile davetli yol ve cezaevleri ihaleleriyle büyüdüğü kesin.
CHP’nin 2019 hedefi
CHP Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nu geçen perşembe Balıkesir’de izledim.
Üreticilerin sorunlarını dinledi. Yolda sohbet imkânı yakalayınca, bu dönem çok merak edilen bir soruyu sordum. Konu şaibeli 16 Nisan referandumu. YSK’nin oylama sürerken aldığı “mühürsüz oy kararı”. Bu tablo, “hayır” oyu veren yaklaşık 24 milyon kişiye aynı soruyu sorduruyor: AKP olağan hukuk yollarıyla, olağan seçimlerle gider mi? Kaybetse bile iktidarı verir mi?
Dedi ki Kılıçdaroğlu:
“Öyle bir iki puan değil. Yapacağımız çalışmalarla öyle bir fark yaratacağız ki, hangi hileyi yaparlarsa yapsınlar sonuç alamayacaklar.”
Hayli iddialı bir yanıtın ardından, Yüksek Seçim Kurulu’nun mevcut profiliyle ilgili olarak, Adalet Çalıştayı’nda da konuşulan temel kaygıyı dile getiriyorum.
“Mevcut YSK ile adil, eşit bir seçim mümkün mü?”
“Hayır” diyerek şöyle sürdürüyor CHP lideri: “Bu YSK ile olmaz. Net olarak söylüyorum. Güven vermiyor ki! Halkın yarısı tarafından YSK içine yerleştirilmiş bir çete olarak tanımlanan bir grup seçimi yönetiyor. Malum oraya seçilen hâkimler geliyor. Dolayısıyla bundan sonra seçilip gelecek hâkimlerin daha tarafsız olması lazım. Bu özen gösterilecek mi bakacağız.”
Ankara’da kapanacak hastaneler
Uğruna ODTÜ ormanı katledilen Şehir Hastaneleri, yapıldıkları kentin dokusunu, bütçeyi, toplumsal hayatı, trafiği daha çok değiştirecek.
Kapanacak hastanelerin arazilerinin, içindeki tıbbi cihazların akıbeti henüz bilinmiyor. Bu soruların yanıtları kamu kaynaklarından kimlerin besleneceği bakımından önemli. Ankara’da inşaatı süren Bilkent ve Etlik Şehir Hastaneleri tamamlandığında kapanacak hastanelerin büyüklüğü, tarihi, kapladığı alan, sorunun boyutlarını gösteriyor: Doktor Sami Ulus Kadın DoğumÇocuk Hastanesi, Ulus Devlet Hastanesi, Dışkapı Yıldırım Beyazıt, Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ulucanlar ek poliklinik binası, Dışkapı Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Ulucanlar Göz Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Doktor Abdurrahman Yurtaslan Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Doktor Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Etlik Zübeyde Hanım Kadın Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Etlik İhtisas Hastanesi, Numune Hastanesi, Gazi Mustafa Kemal Devlet Hastanesi, Yüksek İhtisas Hastanesi.
Bu tablo sadece Ankara için. Türkiye genelinde şu anda 30 şehri bekleyen bir değişim, yıkım ve rant aktarım mekanizmasından söz ediyoruz.
Çiğdem Toker / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder