Emperyalist devlet ile bir nedenle hışmına uğramış devlet arasındaki ilişkilerde “hakikat” aranmaz.
Çatışmanın gözümüze soktuğu gerçeklerin izini sürmek gerekir. Kim bu
devletler, neden çatışıyorlar? İran, Türkiye ve ABD’den söz ediyoruz.
Alt düzey elemanlar ise İran’da yargılanan Babek, ABD’de yargılanan Sarraf, “ötekiler” ve kuşkusuz Türkiye’de yargılanamayanlardır.
Bir; ABD İran’a nükleer silah üretimini önlemek
gerekçesiyle kapsamı çok geniş ambargo uyguluyor, tüm dünyaya da bu
ambargoyu kim delerse onu suçlu ilan edeceğini duyuruyor.
İki; İran ambargoyu doğal olarak tanımadığını açıklıyor, ticaretini sürdürmek için her yolu deniyor. Küçük bir ayrıntı; fırsattan yararlanarak rant peşine düşen yurttaşlarını affetmiyor.
Üç; Türkiye bu ambargodan rahatsızdır, ilişkiler zarar görüyor, ambargoyu by-pass etmenin yollarını arıyor. Biz de normal yöntemlerle yapılsa belki hak verilebilecek bu çabanın, büyük çaplı rüşvet çarkını harekete geçirdiğini, devlette üst kademelerde görevli kimi siyasetçilerin bu çarktan nemalandıklarını öğreniyoruz.
O atlatma yollarının nasıl işlediğini burada
anlatmayalım, misal; altın ticaretini tahıl alım satımı olarak göstermek
gibi icatlarla herkesin işletildiği biliyoruz. ABD’nin işletilemediği
ise savcıların açtıkları çapı gittikçe genişleyen soruşturmadan, açılan
davadan anlaşılıyor. ABD’nin İran’la çatışmasının uzun bir tarihi var.
Türkiye ile ilişkileri ise ünlü 1 Mart tezkeresi günlerinden bu yana
şeker renktir. İktidarlar güven tazelemek istese de ilişkiler söylendiği
gibi “karmaşık”tır.
Ambargonun delinmesi sırasında pek tatlı
kârların, rüşvetin, rantın öyle böyle değil, devasa boyutlara ulaştığı,
Türkiye’de üst makamlardan kimilerinin de bu işe boydan boya daldığı
ortaya çıkınca kıyamet kopuyor. Ortaya çıkaran kim? İktidar partisinin
sıkı ortağı, bir darbe ile ortağını tasfiye etmeye, kestirmeden şeriat
devleti ilan etmeye niyetlenen, lideri Pensilvanya’da yaşayan çete.
Ayakkabı kutuları falan ortaya çıkınca ne oluyor peki? Her zaman olan
oluyor; gerçekler büyük bir gürültü ile örtülüyor, ortaklar arasındaki
kavga kızışıyor, bakanlar “aklanarak” istifa ettiriliyor ve vesaire...
Araya kanlı darbe girişimi ve başka şeyler girdi.
AKP’nin ABD ile arası bozuldu. Emperyalist ABD ile arası bozulanların
sık sık başvurduğu gibi, memleketi OHAL ile yöneten hükümet de hani
neredeyse kendini antiemperyalist ilan edecekti. Neyse ki “uzlaşma”nın kaçınılmaz ve güçlü olması nedeniyle bu antiemperyalistlik fazla pirim yapmadı. Ama ABD de işin peşini bırakmıyor, “nerede bu ambargoyu delenler” diye kurcaladıkça kurcalıyor.
Buradan ne çıkar? Buradan ABD emperyalistlerine, aldıkları kararlara hak vermek gibi bir saçmalık çıkmaz. Buradan “haksız ambargoyu deliyoruz, memleketin çıkarlarını savunuyoruz, saatin faturası da aha işte peçetededir” diyenlere hak vermek çıkmaz. Buradan “Bu tezgâhı şunlar bunlar ortaya çıkarmış, kavga sırasında ortaya saçılmış, aman buna gözümüzü kapatalım, sonra bize şuncu buncu derler” gibi bir aymazlık çıkmaz.
Buradan nesnel olarak bu iş nereye gidiyor,
yargılayan kim, yargılanan kim bakmak, bu uluslararası davayı sıkı
takibe almak gibi bir görev çıkar. Çünkü besbelli iş büyüktür.
Emperyalistlerle iş tutanların başına bu türden işler gelir. Mesele,
başlarına geleni memleket meselesi gibi tanıtmalarına izin vermemek,
halkın haber alma hakkına sahip çıkmaktır.
Ne olup bitiyorsa öğrenmek halkın hakkıdır çünkü.
Güray Öz / CUMHURİYET
***
İki; İran ambargoyu doğal olarak tanımadığını açıklıyor, ticaretini sürdürmek için her yolu deniyor. Küçük bir ayrıntı; fırsattan yararlanarak rant peşine düşen yurttaşlarını affetmiyor.
Üç; Türkiye bu ambargodan rahatsızdır, ilişkiler zarar görüyor, ambargoyu by-pass etmenin yollarını arıyor. Biz de normal yöntemlerle yapılsa belki hak verilebilecek bu çabanın, büyük çaplı rüşvet çarkını harekete geçirdiğini, devlette üst kademelerde görevli kimi siyasetçilerin bu çarktan nemalandıklarını öğreniyoruz.
***
***
***
***
***
Ne olup bitiyorsa öğrenmek halkın hakkıdır çünkü.
Güray Öz / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder