Her yıl sevdiklerimi anmak isterim, boynumun borcudur hem; ne var ki
araya o girer bu girer derken atlarım kimi doğumu da ölümü de; eylül
ayında Victor Jara’yı (1932-1973) olduğu gibi.
Yıl 1987. Kadıköy Kültür ve Sanat Merkezi’ni kurmuşuz Bahariye’de (şimdi orası Şevket Çoruh’un Baba Sahne’si). Başta film gösterimi, tiyatro var; kimileyin de dinleti, açık oturum, anma günleri izlenceleri. Yapının dört yüzü aşkın bir alabilirliği (kapasitesi) var. Üç katlı. Her katta ses düzeni; gezineklerde (fuayelerde), etkinlik öncesi ve sonrası, aralarda müzik yayını yapılıyor. Seçmece çeşitli müzik topluluklarını ve gözdelerimiz Carta’yı Yupanqui’yi, Jara’yı dinletiyoruz izleyicilere..
Bir gün, orta yaşlarda bir kadın başını uzatıyor kapıdan, yüzü ışıklar içinde: “Nerden buldunuz Jara’yı? Ben de hayranıyım da...” Alçak bir sesle ekliyor: “Çalınmıyor, bulunmuyor hiçbir yerde. Yasak olduğunu sanıyorum..” ve sonra yaklaşıp kulağıma fısıldıyor: “Acaba Jara’nın bu şarkılarını bana da verebilir misiniz?”
1996-97 dönemi. Beyoğlu Muammer Karaca Tiyatrosu’nda Ölümsüz Şarkı’yı sahneliyoruz. Duygu Durgun’un (Cumhuriyet) eleştiri yazısından yola çıkarak özetlenebilir: “Victor Jara, müzik yeteneğini törenlerde şarkı söyleyen annesinden almıştı. O bir Cantador’du (Doğa ve insan temelinden kopmadan kendisini toplumsal savaşıma adayan şarkıcılar) Sanat yaşamına tiyatroyla başlamışsa da, daha kitlesel olduğu düşüncesiyle zamanla folk müziğine ağırlık vermeye başladı. Latin Amerika, Avrupa, Asya turnelerinde; toplumsal-siyasi yaşamın bir silahı olarak gördüğü şarkılarını faşist baskılar altında yaşama göğüs geren halklar için söyledi. 1970’de sosyalist Salvador Allende başkanlığa seçildiğine, onun en önemli destekçilerinden biri haline gelen Jara, 11 eylül 1973’teki darbe sonrasında iktidara geçen Pinochet’in bir numaralı düşmanı olacaktı. Eşi görülmemiş işkencelerin ve katliamların yaşandığı Şili’de ilk tutuklananlardan biriydi Jara. Ve daha önce sayısız konser verdiği, toplama kampına dönüştürülen Estadio Chile stadyumunda işkenceyle yaşamına son verilecekti. Oyun, Jara’nın yaşamöyküsünü yansıtırken, Şili’nin yakın tarihinde yaşananları da aktarmayı amaçlıyor…”
Tüm şarkılarına ulaşmak ne zordu! Dışardan bulundu da getirtildi bir yol, sağolsun Teoman Kumbaracıbaşı’nın aracılığıyla. Şarkılarının tümünün sözleri çevrildi. Birbirinden güzel doksan iki şarkı içinde yalnızca yedisi kullanılabildi oyun içinde. Bir de “oyunlaştırma” vardı ki, ne çile! İki yıla yakın bir süre, ne uğraş! Jara üzerine çok az yazılı-basılı belge vardı. Prof. Dr. İlhan Başgöz, büyük katkı sundu Amerika’dan. İndiana Üniversitesi kütüphanesinden parça parça tıpkıçekimlerle(fotokopi) Türkiye’de olmayan toplam üç kitap gönderdi. Topluluğumuzdaki arkadaşlardan Özgür Atanur, Americas Watch Comitee/Chile: 1973-1983; Ceyda Aşar, Fear in Chile; ve oyuna ana kaynak olan, eşi Joan Jara’nın 1983 yılında yazdığı Victor: An Unfished Song, Pınar Öğünç yanınca çevrildi. Bu yapıtlar oyun için Türkçeleştirilmişti, kitap olarak basımları yapılmadı. Ama şimdilerde Algan Sezgintüredi çevirisiyle (Versus Yayınları) kitapçılarda: “Yarım Kalan Şarkı: Victor Jara”...
Bu önemli yaşamöyküsünü okumaya geçmeden, siz yine de genelinde Latin Amerika, özelinde Şili üzerine yapıtları tarayarak belleğinizi tazeleyebilirsiniz belki. Şili’de seçimler sonucu yönetime gelen Allende hükümeti ülkeye nasıl bir düzen getirmeye çalışmış; kimden-kimlerden yana olmuş, neleri devletleştirmiş, ulusallaştırmış, halkı ve ülkesinin gönenci, bağımsızlaşması için ne yollara başvurmuş ki bunların üzerine kimler neleri nasıl yapmış, yaptırmış; faşist Pinochet cuntası kimlerin desteği ile Şili Askeri Darbesi’ni gerçekleştirmiş...
Pinochet, 10 Aralık 2006’da, ne yazıktır ki yatağında öldüğünde, doksan bir yaşındaydı. Bir açıklamasında, dönemindeki olaylarla ilgili “siyasi sorumluluğu” üstlendiğini duyurmuş: “Yaşamımın sonuna yaklaşırken, kimseye kin beslemediğimi, ülkemi her şeyden çok sevdiğimi açıkça belirtmek istiyorum.” demişti. “Ülkesini çok sevdiği için”miş(!); kanı donuyor insanın.
Şili Hakikat ve Adalet Komisyonu, 1973-1990 arasındaki Pinochet diktatörlüğü sırasında, 3095 kişinin öldürüldüğünü, bunların 1000’inin ‘yitik’ olduğunu açıklamıştı.
Jara’nın son anlarını Şili’deki Pravda muhabiri Vladimir Çernisev’den öğreniyoruz: “Victor Jara dudaklarında şarkıyla öldü. Onu yanından hiç ayırmadığı gitarıyla birlikte stadyuma getirdiler. Ve şarkı söylemeye başladı. Öbür tutuklular, gardiyanların ateş açma tehdidine rağmen melodiye eşlik etmeye başladılar. Sonra bir subayın emri ile askerler Victor’un ellerini kırdılar. Artık gitar çalmıyordu, ama zayıf bir sesle şarkı söylemeyi sürdürdü. Bir dipçikle kafasını parçaladılar ve diğer tutuklulara ibret olsun diye ellerini kesip tribünlerin önüne astılar...” Victor Jara’nın ölü bedeni dört gün sonra bir sokakta bulundu. Ağır işkencelerden geçirilmiş ve kurşunlarla delik deşik edilmiş...
Zafer Diper / BİRGÜN
Yıl 1987. Kadıköy Kültür ve Sanat Merkezi’ni kurmuşuz Bahariye’de (şimdi orası Şevket Çoruh’un Baba Sahne’si). Başta film gösterimi, tiyatro var; kimileyin de dinleti, açık oturum, anma günleri izlenceleri. Yapının dört yüzü aşkın bir alabilirliği (kapasitesi) var. Üç katlı. Her katta ses düzeni; gezineklerde (fuayelerde), etkinlik öncesi ve sonrası, aralarda müzik yayını yapılıyor. Seçmece çeşitli müzik topluluklarını ve gözdelerimiz Carta’yı Yupanqui’yi, Jara’yı dinletiyoruz izleyicilere..
Bir gün, orta yaşlarda bir kadın başını uzatıyor kapıdan, yüzü ışıklar içinde: “Nerden buldunuz Jara’yı? Ben de hayranıyım da...” Alçak bir sesle ekliyor: “Çalınmıyor, bulunmuyor hiçbir yerde. Yasak olduğunu sanıyorum..” ve sonra yaklaşıp kulağıma fısıldıyor: “Acaba Jara’nın bu şarkılarını bana da verebilir misiniz?”
1996-97 dönemi. Beyoğlu Muammer Karaca Tiyatrosu’nda Ölümsüz Şarkı’yı sahneliyoruz. Duygu Durgun’un (Cumhuriyet) eleştiri yazısından yola çıkarak özetlenebilir: “Victor Jara, müzik yeteneğini törenlerde şarkı söyleyen annesinden almıştı. O bir Cantador’du (Doğa ve insan temelinden kopmadan kendisini toplumsal savaşıma adayan şarkıcılar) Sanat yaşamına tiyatroyla başlamışsa da, daha kitlesel olduğu düşüncesiyle zamanla folk müziğine ağırlık vermeye başladı. Latin Amerika, Avrupa, Asya turnelerinde; toplumsal-siyasi yaşamın bir silahı olarak gördüğü şarkılarını faşist baskılar altında yaşama göğüs geren halklar için söyledi. 1970’de sosyalist Salvador Allende başkanlığa seçildiğine, onun en önemli destekçilerinden biri haline gelen Jara, 11 eylül 1973’teki darbe sonrasında iktidara geçen Pinochet’in bir numaralı düşmanı olacaktı. Eşi görülmemiş işkencelerin ve katliamların yaşandığı Şili’de ilk tutuklananlardan biriydi Jara. Ve daha önce sayısız konser verdiği, toplama kampına dönüştürülen Estadio Chile stadyumunda işkenceyle yaşamına son verilecekti. Oyun, Jara’nın yaşamöyküsünü yansıtırken, Şili’nin yakın tarihinde yaşananları da aktarmayı amaçlıyor…”
Tüm şarkılarına ulaşmak ne zordu! Dışardan bulundu da getirtildi bir yol, sağolsun Teoman Kumbaracıbaşı’nın aracılığıyla. Şarkılarının tümünün sözleri çevrildi. Birbirinden güzel doksan iki şarkı içinde yalnızca yedisi kullanılabildi oyun içinde. Bir de “oyunlaştırma” vardı ki, ne çile! İki yıla yakın bir süre, ne uğraş! Jara üzerine çok az yazılı-basılı belge vardı. Prof. Dr. İlhan Başgöz, büyük katkı sundu Amerika’dan. İndiana Üniversitesi kütüphanesinden parça parça tıpkıçekimlerle(fotokopi) Türkiye’de olmayan toplam üç kitap gönderdi. Topluluğumuzdaki arkadaşlardan Özgür Atanur, Americas Watch Comitee/Chile: 1973-1983; Ceyda Aşar, Fear in Chile; ve oyuna ana kaynak olan, eşi Joan Jara’nın 1983 yılında yazdığı Victor: An Unfished Song, Pınar Öğünç yanınca çevrildi. Bu yapıtlar oyun için Türkçeleştirilmişti, kitap olarak basımları yapılmadı. Ama şimdilerde Algan Sezgintüredi çevirisiyle (Versus Yayınları) kitapçılarda: “Yarım Kalan Şarkı: Victor Jara”...
Bu önemli yaşamöyküsünü okumaya geçmeden, siz yine de genelinde Latin Amerika, özelinde Şili üzerine yapıtları tarayarak belleğinizi tazeleyebilirsiniz belki. Şili’de seçimler sonucu yönetime gelen Allende hükümeti ülkeye nasıl bir düzen getirmeye çalışmış; kimden-kimlerden yana olmuş, neleri devletleştirmiş, ulusallaştırmış, halkı ve ülkesinin gönenci, bağımsızlaşması için ne yollara başvurmuş ki bunların üzerine kimler neleri nasıl yapmış, yaptırmış; faşist Pinochet cuntası kimlerin desteği ile Şili Askeri Darbesi’ni gerçekleştirmiş...
Pinochet, 10 Aralık 2006’da, ne yazıktır ki yatağında öldüğünde, doksan bir yaşındaydı. Bir açıklamasında, dönemindeki olaylarla ilgili “siyasi sorumluluğu” üstlendiğini duyurmuş: “Yaşamımın sonuna yaklaşırken, kimseye kin beslemediğimi, ülkemi her şeyden çok sevdiğimi açıkça belirtmek istiyorum.” demişti. “Ülkesini çok sevdiği için”miş(!); kanı donuyor insanın.
Şili Hakikat ve Adalet Komisyonu, 1973-1990 arasındaki Pinochet diktatörlüğü sırasında, 3095 kişinin öldürüldüğünü, bunların 1000’inin ‘yitik’ olduğunu açıklamıştı.
Jara’nın son anlarını Şili’deki Pravda muhabiri Vladimir Çernisev’den öğreniyoruz: “Victor Jara dudaklarında şarkıyla öldü. Onu yanından hiç ayırmadığı gitarıyla birlikte stadyuma getirdiler. Ve şarkı söylemeye başladı. Öbür tutuklular, gardiyanların ateş açma tehdidine rağmen melodiye eşlik etmeye başladılar. Sonra bir subayın emri ile askerler Victor’un ellerini kırdılar. Artık gitar çalmıyordu, ama zayıf bir sesle şarkı söylemeyi sürdürdü. Bir dipçikle kafasını parçaladılar ve diğer tutuklulara ibret olsun diye ellerini kesip tribünlerin önüne astılar...” Victor Jara’nın ölü bedeni dört gün sonra bir sokakta bulundu. Ağır işkencelerden geçirilmiş ve kurşunlarla delik deşik edilmiş...
Zafer Diper / BİRGÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder