Mafya ile mücadelenin simgelerinden Palermo’lu ünlü mafya fotoğrafçısı Letizia Battaglia; “Sen deli misin? Oraya tek başına nasıl gittin?” demişti.
Letizia’nın “oraya” dediği yer Palermo’dan arabayla bir saat çeken mafya merkezi Corleone idi. 1992 yaz aylarında mafyaya savaş açan savcı Giovanni Falcone ile meslektaşı Paolo Borsellino henüz yeni, Uğur Mumcu gibi arabalarıyla havaya uçurularak öldürülmüşlerdi.
Hemen bir mafya röportajı için Sicilya’ya gitmiştim.
İlk işim, bir taksi kiralayıp mafyanın merkez üssü diye tanımlanan Corleone’ye gitmek olmuştu.
Kıyıdan içerde yemyeşil tepelerle çevrili bu kırsal cennetle ilk bakışta kimse mafyayı yan yana getiremezdi. Şoföre beni merkeze en yakın yerde bırakıp, beklemesini söyledim.
Arabadan inip kent meydanına yöneldiğimde, ilk izlenimin fena halde yanıltıcı olduğunu anladım. Öğlen vakti, dar sokaklardaki evlerin pancurları sımsıkı kapalıydı. Kapalı olmayan pencereler de ben önlerinden geçerken kapanıyordu.
Feodaliteye yolculuk
Muhteşem barok kiliselerin olduğu boş sokaklarda, yalnız ayak seslerimi duyarak meydana ilerlediğimi hatırlıyorum. Şehir meydanındaki insan grubu ise yalnız erkeklerden oluşuyordu.
Koca meydanda gün ortası nazar boncuğu gibi olsun tek kadın yoktu. Kahvede taburelerini atmış adamlar dik dik “Sen de nereden çıktın?” diye bana bakıyordu. Etrafımda motosikletleriyle bir anda daireler çizerek biten 13-14 yaşındaki ergen çocuklar, aralarında pis pis gülüyordu.
“Corleone mafyası” hakkında kimseye bir tek soru soramasam da, olduğum yerin yazılmamış feodal yasaları hakkında yeterince fikir edinmiştim...
Gece Letizia’ya yaşadıklarımı anlattığımda, “Bana baştan danışsaydın” dedi; “Yanına bir erkek almadan asla gitme derdim. Corleone’de sokaklar erkeklerindir. Kadınlar dışarıya sadece sabah saatlerinde bir başlarına okula gitmek veya ev alışverişi için çıkar!”
“Babaların babası/capo dei capi” Corleone’li Toto Riina ölünce, gözümün önünde bir Sicilya kartpostalı gibi, Corleone’nin inişli çıkışlı yollarında kepenklerini indirmiş evler canlandı...
Hayatta kalmak isteyenlerin uymak zorunda kaldıkları “omerta/
görmedim-duymadım-bilmiyorum üç maymun kuralı”nın ifadesi olan o manzara her şeyi anlatıyordu.
Bugün Pablo Escobar’la karşılaştırılan Toto Riina, bu “üç maymun kuralı” sayesinde çeyrek yüzyıl mesela göz önünde “kaçak” yaşamıştı. Bu sürede eşi hastanelerde doğum yapmış, kendisi “300 mafya cinayetine” imza atmıştı. Ta ki Falcone adlı bir savcı çıkıp, Riina’nın işbirlikçilerini konuşturana dek bu kural bozulmadı. “Omerta”nın çözülmesiyle birlikte, “maksi dava” diye anılan bir davada, “mafyanın çatısı” çökertildi ve önde gelen babalar içeri alındı.
İşbirlikçi savcılara alışık Riina bunu hazmedemedi, karşılığını Falcone ve Borsellino’yu havaya uçurarak verdi.
Devlete açılan savaşı sineye çekmeyen İtalyan yargısı, bunun üzerine nihayet Riina’yı tutukladı ve “müebbet”e mahkûm etti.
Küreselleşmeyle yayıldı
Demir parmaklıklarda kaldığı çeyrek yüzyılda nedamet getirmeyen ve “baba” sıfatını koruyan Riina, 87 yaşında, sonunda kanserden öldü.
Ne ki Riina’nın ölümü, mafyanın ölümünü müjdelemiyor. Mafya sürekli nitelik ve boyut değiştiriyor. Riina’nın hapis yıllarında Sicilya mafyası zayıfladı ama İtalya’da başka suç örgütleri öne çıktı. Uyuşturucuda başı çeken Calabria mafyası “Nndrangheta” örneğin, bugün çok daha güçlü. Napoli’deki “Camorra” örgütü de Güney Amerika’nın uyuşturucu tekelleri ile aşık atıyor. Öyle ki İtalya’da artık TV dizilerine mafya değil “Camorra”nın maceraları konu oluyor. “Gomorra” adıyla konuyu işleyen bir dizi -misal- reyting rekorları kırıyor.
Mafya beri yandan dünya çapında dal budak sararak güç kazanan ve lokalleşen bir organizasyon halini aldı.
Rus mafyası, Ukrayna mafyası, Balkan mafyası, Türk mafyası.. yakın çevremize bakmak yeterli. Çeyrek yüzyıl önce Corleone’de mercekle mafya arayan ben, birkaç yıl önce Nişantaşı’nda evimin önünde Kalaşnikov’la birbirini tarayan babalar hesaplaşmasına tanık oldum. Küreselleşme mafyayı da kapımıza dek getirdi.
Nilgün Cerrahoğlu / CUMHURİYET
Letizia’nın “oraya” dediği yer Palermo’dan arabayla bir saat çeken mafya merkezi Corleone idi. 1992 yaz aylarında mafyaya savaş açan savcı Giovanni Falcone ile meslektaşı Paolo Borsellino henüz yeni, Uğur Mumcu gibi arabalarıyla havaya uçurularak öldürülmüşlerdi.
Hemen bir mafya röportajı için Sicilya’ya gitmiştim.
İlk işim, bir taksi kiralayıp mafyanın merkez üssü diye tanımlanan Corleone’ye gitmek olmuştu.
Kıyıdan içerde yemyeşil tepelerle çevrili bu kırsal cennetle ilk bakışta kimse mafyayı yan yana getiremezdi. Şoföre beni merkeze en yakın yerde bırakıp, beklemesini söyledim.
Arabadan inip kent meydanına yöneldiğimde, ilk izlenimin fena halde yanıltıcı olduğunu anladım. Öğlen vakti, dar sokaklardaki evlerin pancurları sımsıkı kapalıydı. Kapalı olmayan pencereler de ben önlerinden geçerken kapanıyordu.
Feodaliteye yolculuk
Muhteşem barok kiliselerin olduğu boş sokaklarda, yalnız ayak seslerimi duyarak meydana ilerlediğimi hatırlıyorum. Şehir meydanındaki insan grubu ise yalnız erkeklerden oluşuyordu.
Koca meydanda gün ortası nazar boncuğu gibi olsun tek kadın yoktu. Kahvede taburelerini atmış adamlar dik dik “Sen de nereden çıktın?” diye bana bakıyordu. Etrafımda motosikletleriyle bir anda daireler çizerek biten 13-14 yaşındaki ergen çocuklar, aralarında pis pis gülüyordu.
“Corleone mafyası” hakkında kimseye bir tek soru soramasam da, olduğum yerin yazılmamış feodal yasaları hakkında yeterince fikir edinmiştim...
Gece Letizia’ya yaşadıklarımı anlattığımda, “Bana baştan danışsaydın” dedi; “Yanına bir erkek almadan asla gitme derdim. Corleone’de sokaklar erkeklerindir. Kadınlar dışarıya sadece sabah saatlerinde bir başlarına okula gitmek veya ev alışverişi için çıkar!”
“Babaların babası/capo dei capi” Corleone’li Toto Riina ölünce, gözümün önünde bir Sicilya kartpostalı gibi, Corleone’nin inişli çıkışlı yollarında kepenklerini indirmiş evler canlandı...
Hayatta kalmak isteyenlerin uymak zorunda kaldıkları “omerta/
görmedim-duymadım-bilmiyorum üç maymun kuralı”nın ifadesi olan o manzara her şeyi anlatıyordu.
Bugün Pablo Escobar’la karşılaştırılan Toto Riina, bu “üç maymun kuralı” sayesinde çeyrek yüzyıl mesela göz önünde “kaçak” yaşamıştı. Bu sürede eşi hastanelerde doğum yapmış, kendisi “300 mafya cinayetine” imza atmıştı. Ta ki Falcone adlı bir savcı çıkıp, Riina’nın işbirlikçilerini konuşturana dek bu kural bozulmadı. “Omerta”nın çözülmesiyle birlikte, “maksi dava” diye anılan bir davada, “mafyanın çatısı” çökertildi ve önde gelen babalar içeri alındı.
İşbirlikçi savcılara alışık Riina bunu hazmedemedi, karşılığını Falcone ve Borsellino’yu havaya uçurarak verdi.
Devlete açılan savaşı sineye çekmeyen İtalyan yargısı, bunun üzerine nihayet Riina’yı tutukladı ve “müebbet”e mahkûm etti.
Küreselleşmeyle yayıldı
Demir parmaklıklarda kaldığı çeyrek yüzyılda nedamet getirmeyen ve “baba” sıfatını koruyan Riina, 87 yaşında, sonunda kanserden öldü.
Ne ki Riina’nın ölümü, mafyanın ölümünü müjdelemiyor. Mafya sürekli nitelik ve boyut değiştiriyor. Riina’nın hapis yıllarında Sicilya mafyası zayıfladı ama İtalya’da başka suç örgütleri öne çıktı. Uyuşturucuda başı çeken Calabria mafyası “Nndrangheta” örneğin, bugün çok daha güçlü. Napoli’deki “Camorra” örgütü de Güney Amerika’nın uyuşturucu tekelleri ile aşık atıyor. Öyle ki İtalya’da artık TV dizilerine mafya değil “Camorra”nın maceraları konu oluyor. “Gomorra” adıyla konuyu işleyen bir dizi -misal- reyting rekorları kırıyor.
Mafya beri yandan dünya çapında dal budak sararak güç kazanan ve lokalleşen bir organizasyon halini aldı.
Rus mafyası, Ukrayna mafyası, Balkan mafyası, Türk mafyası.. yakın çevremize bakmak yeterli. Çeyrek yüzyıl önce Corleone’de mercekle mafya arayan ben, birkaç yıl önce Nişantaşı’nda evimin önünde Kalaşnikov’la birbirini tarayan babalar hesaplaşmasına tanık oldum. Küreselleşme mafyayı da kapımıza dek getirdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder