19 Kasım 2017 Pazar

Önce ekmek vardı, bir de söz...- Mine G. Kırıkkanat

Oktay Akbal’ın ilk öykülerinden oluşan başyapıtı, insanın derisini delip yüreğine saplanan Önce Ekmekler Bozuldu başlığıyla 1946 yılında yayımlanan incecik bir kitaptır. Zaten ilk tümcesi, “Önce ekmekler bozuldu, sonra her şey...” ifadesiyle öylesine mutlak bir gerçeği yakalamıştır ki, yüzyıllar geçse Türkiye’nin zayıf toplumsal belleği bile unutamaz. 



Akbal, aynı ustalık ve şiirsel bir güzellikle devamını getirdiği öyküde savaş koşullarıyla açıklar ekmeğin bozulmasını.
Ama o ilk tümcede yakaladığı mutlak gerçeğin ne denli evrensel bir güncellik taşıyacağını kuşkusuz öngörmemiştir: Tüm dünyada önce ekmekler bozuldu, sonra her şey ve savaş zamanında bile değil, en uzun dedikleri barış sürecinde işlendi insanlığa karşı bu cinayet...
Randıman diye entansif tarıma geçip toprağı ve suyu kimyasallarla kirlettiler, hem böcek ilaçlarıyla zehirli, hem de kısır bir buğday türü yaratıp, aşırı oranda içerdiği glüten bağışıklık sistemini altüst eden tek tip, kalitesiz bir una mahkûm ettiler ekmek sanayini.
Son buluşları ne, biliyor musunuz?
Zaten tohumluk vermeyen o kısır buğday türünü, hep randıman gerekçesiyle, biçerdöverlerin boyuna ayarlamak için cüceleştirdiler!
***
Dünyada pek çok insan artık hem sağlığımız, hem de beslenme kültürümüzle oynayan bu gelişmelere isyan ediyor.
Roland Feuillas, işte böyle bir isyandan doğan yepyeni bir ekmek bilincinin dünyadaki zanaatkâr imzası.
Eurocopter, Airbus ve Avrupa Uzay Ajansı’yla çalışan bir bilgisayar şirketinin baş mühendisi ve sahibiyken, 2004 yılında her şeyi bırakıp Fransa’da Kathar Şövalyelerinin yaşadığı topraklarda küçücük Cucugnan köyüne yerleşen Roland Feuillas anlatıyor:
“Topluma sunabileceğim en temel değerin, ekmek olduğunu düşündüm. Çünkü her şeyden önce ekmek ve söz vardı. İnsanlar, iyi ekmekten kötü ekmeğe geçince söz de kötüleşti, öz de... İşte kaybedilen bu temel değeri yeniden bulmaya ve paylaşmaya karar verdim.”
Eşi Valerie’yle birlikte her şeyini satıp savıp Cucugnan’a yerleşen Roland Feuillas, bugün dünyanın en iyi ekmek ustalarından biri.
Gülün Öteki Adı* kitabımı okuyanlarınız, Fransa’nın güneyindeki Kathar topraklarının isyancı ruhunu bilir. İşte o ruha sahip pek çok köylü, artık Roland Feuillas’la sanayi tarımından vazgeçip doğaya saygılı, sağlığa yararlı geleneksel tarıma geçtiler. 

***
Aralarında Siyes buğdayının da bulunduğu, altı çeşit buğday ekiyorlar. O buğdaylar köyün ortaçağdan kalma Kathar değirmeninde öğütülüyor, dağlardan gelen kaynak suyu, Fransa’nın hâlâ elle toplanan ünlü ‘tuz çiçeği’ gri deniz tuzu ile birleşip; bir önceki hamurdan ayrılan yaş mayayla bizzat Roland Feuillas tarafından yoğruluyor. Özellikle de fazla yoğrulmuyor, çünkü hamur ne kadar az ellenirse o kadar iyi oluyor.
Sonra fırıncı Feuillas, üç hilal çizip odun ateşinde pişirdiği ekmekleri internetten tüm dünyaya satıyor. Değirmeni ve fırını tam kapasite çalıştığı için, ancak belli sayıda kurumla çalışıyor, daha fazla sipariş almıyor.
Ama ekmek okulunda 500 fırıncı yetiştiriyor. Barack Obama’yla yazışıyor. Amerikalı şef Dan Barber’a ekmek dersi veriyor. Ekmek üstüne bir kitap yazıyor. Bir de hakkında çevrilen filmler var...
Türkiye’nin sünger ekmek dramı, elbette ki AKP hükümetinin yerli buğday satışını yasaklaması ve ülkeyi iğrenç, ilaçlarla zehirli, aşırı glütenli, sanayi tipi kısır buğday türüne mahkûm etmesiyle başladı.
Ama dramın temelinde, ekmeğe âşık ve buğday kalitesini savunacak zanaatçıların olmaması yatıyor! 

Mine G. Kırıkkanat / CUMHURİYET
 
*Kırmızı Kedi Yayınevi, 2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder