Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan on
yıldır atıl duran ve yıkılmasına karar verilen Atatürk Kültür
Merkezi’nin yerine bir yenisinin yapılacağını açıkladı ve bu yeni
merkezin yalnız elitlere değil, ama aynı zamanda halka hizmet vereceğini
belirtti.
Ardından da yeni binanın mimarı Murat Tabanlıoğlu tasarladığı yapının özelliklerini kamuoyuna anlattı.
Tabanlıoğlu, Berlin’den esinlendiğini belirttiği at nalı şeklindeki 2500 kişilik büyük opera ve bale salonundaki temsillerin geceleri dev bir ekrana dönüşecek olan binanın cephesinden Taksim meydanındakiler tarafından seyredilebileceğini vurguladıktan sonra, binada aynı zamanda 800 kişilik bir büyük tiyatro salonu, oda tiyatroları, kütüphaneler, kafeler ve restoranlar olacağını söyledi.
Yapılan açıklamalarda, merkezin adının yine Atatürk Kültür Merkezi olarak kalacağı söyleniyorsa da, bu konuda şimdiden kesin bir şey ileri sürmek yanlıştır. Burası ne de olsa Türkiye belli mi olur, bakarsınız yeni bir seçim anketinin sonuçları yeni ilhamlar estirmiş!..
Bina ile ilgili açıklamalar, genelde olumlu karşılandı.
Artık lafların ve açıklamaların ötesinde uygulamaya bakmanın zamanıdır.
Böylesine devasa bir kültür merkezi yapmak kolay değil. Bir kültür merkezi yalnız muhteşem opera ve balo salonlarından tiyatro sahnelerinden, sergi, kütüphane, kültür ve rekrosyon alanlarından oluşan bir binadan ibaret değildir.
Herkes “kültür sanat merkezi” yapamaz.
Kültür ve sanat merkezi yaptıracak olan iktidarın bir kültür ve sanat görüşü, o görüşü yansıtan bir kültür ve sanat politikası olması gerekir.
Taksim’in göbeğinde, yeşil düşmanı, AVM dostu olup elli metre ötesinde, kültür ve sanat tutkunu, AKM dostu olmak mümkün değildir.
Herkes kültür merkezi yapamaz.
Kültür merkezi yapabilmek için balenin baldır bacaktan ibaret olmadığını bilip operayı şişman kadının ikide bir şarkı söylediği, izleyenlere elitlik bulaştırdığı vehmedilen bir garabet olarak görmeyi aşmış olmak gerekir.
Bir kültür merkezi yapabilmek için, insanın yaratıcı yeteneğine ve emeğine saygı duymak, sanatçıdan, kültür adamından biat bekleyen bir dünya görüşünün ötesine geçmiş olmak gerekir.
Bir kültür merkezi yapabilmek için, ülkenin o merkezde icrayı sanat eyleyecek, seçkin sanatçılarını iyi kötü bilebilmek, hiç değilse kendi cehaletinden dolayı, onları yok saymayacak bir düzeye ulaşabilmiş olmak gerekir.
Hamervah karşısında “Şeytan bunun neresinde” diyerek, yoldaş sazını savunmak zorunluğunu duymuş ozanın ülkesinde kültür merkezi yapmak için, kimi müzik enstrümanlarına düşmanlık duygularıyla olmadık ithamlarda bulunacak kafa yapısından sıyrılmış bir iktidarın işbaşında olması zorunludur.
Kültür merkezi yapmak zordur, herkes kültür merkezi yapamaz.
21. yüzyılda, arkasında rönesansın, aydınlanmanın, laikliğin birikimi olmayanlar, köylü çocuklarının eline flütü, kemanı, klasikleri tutuşturmaktan çekinen, okumuş ve aydınlanmış kafadan ürken, onu şeytan görenler kültür merkezi açamazlar.
Bir yandan hapishaneleri düşünce suçluları ile dolduranlar kültür merkezi açamazlar. Çünkü o merkezlere gidecek olanlar ya daha önce hapishanelere doldurulmuşlardır ya da daha sonra hapishaneye doldurulmaya adaylardır.
Evet, kültür merkezi yalnız bir binadan, salondan, sahneden, kütüphaneden, kafeden ibaret olmayıp bir dünya görüşünü, bir yaşam biçimini, bir insanlık algısını, bir ruhu, kültür birikimini yansıtan toplumun nabzının attığı bir yerdir.
Yukarıda saydığımız niteliklere sahip olmayanlar kültür merkezi yapamazlar.
Onlar olsa olsa kültür merkezi yıkarlar.
Ali Sirmen / CUMHURİYET
Ardından da yeni binanın mimarı Murat Tabanlıoğlu tasarladığı yapının özelliklerini kamuoyuna anlattı.
Tabanlıoğlu, Berlin’den esinlendiğini belirttiği at nalı şeklindeki 2500 kişilik büyük opera ve bale salonundaki temsillerin geceleri dev bir ekrana dönüşecek olan binanın cephesinden Taksim meydanındakiler tarafından seyredilebileceğini vurguladıktan sonra, binada aynı zamanda 800 kişilik bir büyük tiyatro salonu, oda tiyatroları, kütüphaneler, kafeler ve restoranlar olacağını söyledi.
Yapılan açıklamalarda, merkezin adının yine Atatürk Kültür Merkezi olarak kalacağı söyleniyorsa da, bu konuda şimdiden kesin bir şey ileri sürmek yanlıştır. Burası ne de olsa Türkiye belli mi olur, bakarsınız yeni bir seçim anketinin sonuçları yeni ilhamlar estirmiş!..
***
Bina ile ilgili açıklamalar, genelde olumlu karşılandı.
Artık lafların ve açıklamaların ötesinde uygulamaya bakmanın zamanıdır.
Böylesine devasa bir kültür merkezi yapmak kolay değil. Bir kültür merkezi yalnız muhteşem opera ve balo salonlarından tiyatro sahnelerinden, sergi, kütüphane, kültür ve rekrosyon alanlarından oluşan bir binadan ibaret değildir.
Herkes “kültür sanat merkezi” yapamaz.
Kültür ve sanat merkezi yaptıracak olan iktidarın bir kültür ve sanat görüşü, o görüşü yansıtan bir kültür ve sanat politikası olması gerekir.
Taksim’in göbeğinde, yeşil düşmanı, AVM dostu olup elli metre ötesinde, kültür ve sanat tutkunu, AKM dostu olmak mümkün değildir.
Herkes kültür merkezi yapamaz.
Kültür merkezi yapabilmek için balenin baldır bacaktan ibaret olmadığını bilip operayı şişman kadının ikide bir şarkı söylediği, izleyenlere elitlik bulaştırdığı vehmedilen bir garabet olarak görmeyi aşmış olmak gerekir.
Bir kültür merkezi yapabilmek için, insanın yaratıcı yeteneğine ve emeğine saygı duymak, sanatçıdan, kültür adamından biat bekleyen bir dünya görüşünün ötesine geçmiş olmak gerekir.
Bir kültür merkezi yapabilmek için, ülkenin o merkezde icrayı sanat eyleyecek, seçkin sanatçılarını iyi kötü bilebilmek, hiç değilse kendi cehaletinden dolayı, onları yok saymayacak bir düzeye ulaşabilmiş olmak gerekir.
Hamervah karşısında “Şeytan bunun neresinde” diyerek, yoldaş sazını savunmak zorunluğunu duymuş ozanın ülkesinde kültür merkezi yapmak için, kimi müzik enstrümanlarına düşmanlık duygularıyla olmadık ithamlarda bulunacak kafa yapısından sıyrılmış bir iktidarın işbaşında olması zorunludur.
***
Bir kültür merkezi yaptırabilmek için, her şeyden
önce, o ülkede, o kentte, daha önce kültür merkezlerinden kimlerin
yararlandığını az çok bilecek ve bu yararlananları “halk”tan ayırmayacak yapıda bir iktidar gereklidir. Kültür merkezi yapmak zordur, herkes kültür merkezi yapamaz.
21. yüzyılda, arkasında rönesansın, aydınlanmanın, laikliğin birikimi olmayanlar, köylü çocuklarının eline flütü, kemanı, klasikleri tutuşturmaktan çekinen, okumuş ve aydınlanmış kafadan ürken, onu şeytan görenler kültür merkezi açamazlar.
Bir yandan hapishaneleri düşünce suçluları ile dolduranlar kültür merkezi açamazlar. Çünkü o merkezlere gidecek olanlar ya daha önce hapishanelere doldurulmuşlardır ya da daha sonra hapishaneye doldurulmaya adaylardır.
Evet, kültür merkezi yalnız bir binadan, salondan, sahneden, kütüphaneden, kafeden ibaret olmayıp bir dünya görüşünü, bir yaşam biçimini, bir insanlık algısını, bir ruhu, kültür birikimini yansıtan toplumun nabzının attığı bir yerdir.
Yukarıda saydığımız niteliklere sahip olmayanlar kültür merkezi yapamazlar.
Onlar olsa olsa kültür merkezi yıkarlar.
Ali Sirmen / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder