2 Aralık 2017 Cumartesi

Çikinova işler, çikinova düzen, çikinova yaşam…- Nilgün Cerrahoğlu

İran petro dolarlarını aklamak ve uluslararası sisteme sokmak için yapılan “altın ticareti” bir yerde tıkanıp miyadını dolduruyor…
Bunun yerine ilaç, gıda, vs.. gibi malları içeren yeni bir “hayali ihracat” planı gündeme geliyor.
Reza Zarrab konuyu Halk Bank’taki muhatabı Hakan Atilla’ya açıyor.
Ama ne ki gariban Atilla’da jeton düşmüyor: “Nasıl olur? Uluslararası kurallar… nasıl yaparız?” diye itiraza girişiyor:
Reza’dan Hakan Atillla’ya yanıt: “Çikinova yapacağız!”
“Çikinova” Zarrab’ın çevirdiği alengirli, yasadışı, kirli dolaplara kendisinin verdiği bir “kod” isim.
Cukkalanan milyar Avro/dolarlar; Ali’nin külahının Veli’ye, Veli’ninkinin Ali’ye giydirildiği ilişkiler ağı ve bir muhasebeci titizliğiyle tutulan rüşvet cetvelleri...
New York’taki savcı arkadan soruyor: “Süleyman Aslan ve Zafer Çağlayan dışında başka kimseye rüşvet verdiniz mi?”
“Hayır!”
“Niçin?”
“Türkiye’nin ekonomi bakanına rüşvet veriyordum. Halk Bankası genel müdürüne veriyordum. Onun dışında niye başkalarına da vereyim ki?”
Reza Zarrab’ın “çikinova dünyası” için son derecede bire bir, ayakları yere basan, gayet makul bir cevap. “
Dava”nın en ilginç yönlerinden biri bu: Reza Zarrab denen roman kahramanı karakteri çözümlemek...


Kafasında dolaşan tilkiler
Zarrab’ın kafasında aynı anda kuyruklarını birbirine hiç değdirmeyen 9 tilkinin dolaştığını kolaylıkla görebiliyoruz.
Dünyayı “çikinova sistemi” için her dem meşru bir tiyatro sahnesi olarak algılıyor. Her durumdan bir şekilde sıyrılabileceğini düşünüyor. O yüzden yakası açılmadık teklifleri en doğal olaymış gibi her merciye yapabiliyor.
Sanırım koskoca Türk-İran sistemini rahatça parmağına dolayıp, altından girip üstünden çıkabilmesinin baş nedeni sade dönemin İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad’la kurduğu ayrıcalıklı ilişkiler değil.. bilhassa bu karakter yapısından kaynaklanıyor.
Mahkemeden “tek kişilik”canlı yayınla bize bu değerli bilgileri ulaştıran gazeteci Cüneyt Özdemir, Reza’nın mahkeme salonundaki rahatlığına oysa ki çok takılmış ve pek şaşmış.
“Zerrab ambargoyu nasıl deldiğini, İran’ın paralarını uluslararası sisteme nasıl soktuğunu, mahkemede beyaz bir pano üzerinden kendinden emin bir tarzda mavi, kırmızı, siyah kalemlerle çizerek anlatıyor” diyen Özdemir ekliyor:
“ABD yargısı tarafından belli ki önden çalıştırılmış. Çizimler kendisine bu salona girmeden önce defalarca yaptırılmış. Çünkü Zarrab sanki mahkemede değil de, bir şirketin yönetim kurulu toplantısında gibi hareket ediyor!”
Ayol Zarrab kalibresindeki birinin “çikinova sunumu” için ön egzersize mi ihtiyacı var?
Adam suyun içinde yüzen balık gibi alışık bu işlere.
Türkiye ve İran’da hükümetin en üst düzey üyelerine kim bilir kaç kez bu sunumları yapmış? 


Orduya bedel gazetecilik
Özdemir’in benzer yorumlarını, kendisine hiç yakıştıramadığım ölçüde “naif” buldum. Ama yaptığı gazetecilik doğrusu on numara beş yıldız. Tek başına bir orduluk TV gazetecisine bedel gibi çalıştı. Eskiden koca koca ekiplerle yapılan yayınları iPhone’uyla gerçekleştirerek YouTube’da dolaşıma soktu.


Özdemir’e “şapo”, helal olsun derken… içim hiç sızlamadı değil.
Çok değil bundan 4-5 sene öncesine dek bu “dava”, büyük TV kanalları arasında yarışla New York’tan canlı verilirdi…
Bugün o kanallarda davada ne olup bittiği değil, sade “kumpas, komplo” haberleri var. Gazetelerde keza bu “küresel davaya” ilişkin magazin dışında ele dişe gelir bir haber yok. Birinci sayfalarda habere kibrit kutusu büyüklüğünde yer ayrılıyor. Davayı New York’tan izleyen “Habertürk”ün örneğin bula bula çıkardığı başlık şöyle:
“2. Gün casual chic”
Zarrab, duruşmanın 2. gününde “rahatşık” tanımlanabilecek beyaz, yakası açık gömlek, koyu renkli bir pantalonla gelmiş…
Habere bakar mısınız?
“Bilgi” kırıntısı bile çünkü artık istenmiyor.
Hiç “bilgi” olmayacak ki, sıfır kilometre beyinlerin boşaltıldığı “boş levha/tabula rasa” üzerinden istenilen propaganda tam gaz yapılabilsin…

Nilgün Cerrahoğlu / CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder