Müjdeler olsun! Artık Wolverine Avengers’la birlikte yumruk
sallayacak, X-Men Avatar’la hemhal olacak, Bart Simpson Mickey Mouse’un
kuyruğunu çekebilecek. Bu hem Amerika hem de insanlık adına kutlu bir
haber.
Bunu dün Disney’in 21st Century Fox’u 52,4 milyar dolara almasına borçluyuz. Bu büyük birleşmenin toplam bedeli üstlenilecek borçlarla birlikte 61 milyar dolara ulaşıyormuş. ABD’nin rekabet hukukuna (tekelciliğe karşı yasalara) takılmazsa iki Hollywood devinin envanterindeki süper kahramanların melezlenerek çoğaltılması mümkün olacak. Bu sayede Disney’in cirosunun 75 milyar dolar civarına çıkacağı söyleniyor.
Gerçi kısa bir süre önce benzer bir çiftleşme hikayesi rekabet yasalarına takıldı. AT&T, HBO, CNN gibi kanalların sahibi Time Warner’ı 81 milyar dolara yutmak istedi, Adalet Bakanlığı dur dedi. Ancak Disney-Fox evliliğinde işe kahramanların en süperi el koydu, Beyaz Saray’dan Fox’un patronu Rupert Murdoch’a birleşme sonrası tebrik telefonu gittiği açıklandı.
New York Times birkaç gün önce Bay Başkanın günde 4 ila 8 saat arasında televizyon izlediğini yazmıştı. Bunun büyükçe bir kısmının Fox News olduğu tahmin ediliyor. Murdoch onu Disney’e vermedi, aksine cukkaya indireceği milyarlarla biraz daha tahkim edecek gibi görünüyor. Zira birleşmeden sonra haber kanallarına ve gazetelerine ağırlık verecekmiş. Oğullarından daha işe yaramaz olanının da bunun başına geçeceği söyleniyor. Diğeri oğlunu da Disney’e iteleyecek gibi. New York Times buna Murdoch’ın “Kral Lear anı” adını vererek Shakespeare’in mezarında ters dönmesine neden oldu.
Washington Post’a göreyse Disney’le Fox birleşmesi “eğlence ve medya” sektöründeki yoğunlaşmayı artıracak. Böylece sadece hibritlenmiş süper kahramanlara değil yeni yeni Trump’lara da sahip olabileceğiz.
Kaldı ki birleşmeye ilişkin haberlerde şu bilgi de veriliyor: Disney’in icra müdürü ve başkanı Robert Iger’in 2020 seçimlerinde başkan adayı olacağı konuşuluyormuş. Birleşmeyle birlikte bu plan rafa kalkmış. Bunu Iger’in daha garanti bir işe odaklanacağı şeklinde de okuyabiliriz; yeni yeni süper kahramanların yanında yeni yeni başkancıkları da kurgulayacaklar.
Zira mevcut olanı Murdoch kurguladı. Arkasına emlak baronlarını, finansçıları ve bilumum paraziti aldığına kuşku yok. Ama en nihayetinde prodüksiyonu yapan Murdoch’tı. Haziran ayında Guardian gazetesi Murdoch-Trump ikilisinin yetmişlere uzanan romantik ilişkisini uzun uzun yazmıştı. Aslen Avustralyalı olan Murdoch, önce İngiltere’de ardından da ABD’de bu yıllarda gazete yutmaya başladı. 1976’da New York Post’u satın aldıktan sonra, o zaman 30’lu yaşlarında ve yine zengin olan Donald Trump’ın yıldızını aynı gazetenin dedikodu bölümünde, Altıncı Sayfa’da parlatmaya başladığı söyleniyor. Ondan önce Trump sadece zengindi. Ondan sonra zengin ve ünlü oldu.
Uzun süre bu dedikodu bölümünde yazarlık yapan, dolayısıyla yıllar boyunca “Trump projesinde” çalışan bir gazeteci, Susan Mulcahy, 1988’de yazdığı kitapta Trump’ın “patolojik bir yalancı” olduğunu söylüyor. Murdoch içinse bunun bir önemi yok; Trump demek eğlence demek.
Yaratığının buralara kadar gelebileceğini o dönemde hayal etmiş midir bilemem. Ama başkan adaylığını açıklamasından hemen sonra Twitter’da, “Donald Trump bırakın tüm ülkeyi, arkadaşlarını utandırmayı ne zaman bırakacak” diye yazdığını biliyorum. Muhtemelen kendi yaratısının çirkinliğinden korktu.
Ancak Amerikan toplumunun gerçekle fanteziyi ayırt etme yeteneğini çoktan yitirdiğinin ayırdına varması fazla uzun sürmedi. Trump da pekala bir süper kahraman olabilirdi. Seçilmesinden hemen sonra New York’taki bir toplantıda kahramanını sahneye şu sözlerle davet etti: “Şimdi davet edeceğim adam, benim gibi geleneksel akla karşı çıkılması gerektiğine inanıyor, çünkü geleneksel akıl çoğunlukla akıllı değil”. Bu sözlerin ardından sahneden usulca indi, yaratığına hafif, pek de sevecen olmayan bir şekilde sarıldı, sahneyi ona bıraktı. Ve bundan bir yıl kadar sonra cukkaya indirdiği 50 küsur milyar dolar için ondan tebrik telefonu aldı.
Bu alışılageldik bir medya-iktidar ilişkisi meselesi değil. Bu, yalnızca ABD’de ve yalnızca Hollywood’da olacak bir olay. Bu bir prodüksiyon. Tüm dünyaya yutturulan bir prodüksiyon.
Bu prodüksiyon şimdi de Disney’in faresini doğurdu. Farenin ne doğuracağını 2020’de, belki de daha önce görürüz.
Alper Birdal / SOL
Bunu dün Disney’in 21st Century Fox’u 52,4 milyar dolara almasına borçluyuz. Bu büyük birleşmenin toplam bedeli üstlenilecek borçlarla birlikte 61 milyar dolara ulaşıyormuş. ABD’nin rekabet hukukuna (tekelciliğe karşı yasalara) takılmazsa iki Hollywood devinin envanterindeki süper kahramanların melezlenerek çoğaltılması mümkün olacak. Bu sayede Disney’in cirosunun 75 milyar dolar civarına çıkacağı söyleniyor.
Gerçi kısa bir süre önce benzer bir çiftleşme hikayesi rekabet yasalarına takıldı. AT&T, HBO, CNN gibi kanalların sahibi Time Warner’ı 81 milyar dolara yutmak istedi, Adalet Bakanlığı dur dedi. Ancak Disney-Fox evliliğinde işe kahramanların en süperi el koydu, Beyaz Saray’dan Fox’un patronu Rupert Murdoch’a birleşme sonrası tebrik telefonu gittiği açıklandı.
New York Times birkaç gün önce Bay Başkanın günde 4 ila 8 saat arasında televizyon izlediğini yazmıştı. Bunun büyükçe bir kısmının Fox News olduğu tahmin ediliyor. Murdoch onu Disney’e vermedi, aksine cukkaya indireceği milyarlarla biraz daha tahkim edecek gibi görünüyor. Zira birleşmeden sonra haber kanallarına ve gazetelerine ağırlık verecekmiş. Oğullarından daha işe yaramaz olanının da bunun başına geçeceği söyleniyor. Diğeri oğlunu da Disney’e iteleyecek gibi. New York Times buna Murdoch’ın “Kral Lear anı” adını vererek Shakespeare’in mezarında ters dönmesine neden oldu.
Washington Post’a göreyse Disney’le Fox birleşmesi “eğlence ve medya” sektöründeki yoğunlaşmayı artıracak. Böylece sadece hibritlenmiş süper kahramanlara değil yeni yeni Trump’lara da sahip olabileceğiz.
Kaldı ki birleşmeye ilişkin haberlerde şu bilgi de veriliyor: Disney’in icra müdürü ve başkanı Robert Iger’in 2020 seçimlerinde başkan adayı olacağı konuşuluyormuş. Birleşmeyle birlikte bu plan rafa kalkmış. Bunu Iger’in daha garanti bir işe odaklanacağı şeklinde de okuyabiliriz; yeni yeni süper kahramanların yanında yeni yeni başkancıkları da kurgulayacaklar.
Zira mevcut olanı Murdoch kurguladı. Arkasına emlak baronlarını, finansçıları ve bilumum paraziti aldığına kuşku yok. Ama en nihayetinde prodüksiyonu yapan Murdoch’tı. Haziran ayında Guardian gazetesi Murdoch-Trump ikilisinin yetmişlere uzanan romantik ilişkisini uzun uzun yazmıştı. Aslen Avustralyalı olan Murdoch, önce İngiltere’de ardından da ABD’de bu yıllarda gazete yutmaya başladı. 1976’da New York Post’u satın aldıktan sonra, o zaman 30’lu yaşlarında ve yine zengin olan Donald Trump’ın yıldızını aynı gazetenin dedikodu bölümünde, Altıncı Sayfa’da parlatmaya başladığı söyleniyor. Ondan önce Trump sadece zengindi. Ondan sonra zengin ve ünlü oldu.
Uzun süre bu dedikodu bölümünde yazarlık yapan, dolayısıyla yıllar boyunca “Trump projesinde” çalışan bir gazeteci, Susan Mulcahy, 1988’de yazdığı kitapta Trump’ın “patolojik bir yalancı” olduğunu söylüyor. Murdoch içinse bunun bir önemi yok; Trump demek eğlence demek.
Yaratığının buralara kadar gelebileceğini o dönemde hayal etmiş midir bilemem. Ama başkan adaylığını açıklamasından hemen sonra Twitter’da, “Donald Trump bırakın tüm ülkeyi, arkadaşlarını utandırmayı ne zaman bırakacak” diye yazdığını biliyorum. Muhtemelen kendi yaratısının çirkinliğinden korktu.
Ancak Amerikan toplumunun gerçekle fanteziyi ayırt etme yeteneğini çoktan yitirdiğinin ayırdına varması fazla uzun sürmedi. Trump da pekala bir süper kahraman olabilirdi. Seçilmesinden hemen sonra New York’taki bir toplantıda kahramanını sahneye şu sözlerle davet etti: “Şimdi davet edeceğim adam, benim gibi geleneksel akla karşı çıkılması gerektiğine inanıyor, çünkü geleneksel akıl çoğunlukla akıllı değil”. Bu sözlerin ardından sahneden usulca indi, yaratığına hafif, pek de sevecen olmayan bir şekilde sarıldı, sahneyi ona bıraktı. Ve bundan bir yıl kadar sonra cukkaya indirdiği 50 küsur milyar dolar için ondan tebrik telefonu aldı.
Bu alışılageldik bir medya-iktidar ilişkisi meselesi değil. Bu, yalnızca ABD’de ve yalnızca Hollywood’da olacak bir olay. Bu bir prodüksiyon. Tüm dünyaya yutturulan bir prodüksiyon.
Bu prodüksiyon şimdi de Disney’in faresini doğurdu. Farenin ne doğuracağını 2020’de, belki de daha önce görürüz.
Alper Birdal / SOL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder