New York Times’dan Farhad Manjoo’nun geçen hafta yayımladığı “Metin Sonrası Gelecek” makalesi bir süredir devam eden tartışmayı alevlendirdi. Makale kışkırtıcı bir cümleyle açılıyor: “Şu anda yapmaya çalıştığınız, yani bir ekrandan metin okumanın modası geçiyor.”
Basılı gazetelerin internet karşısında düştüğü zor durumun zaten herkes farkında. Gazete alanların sayısı düşüyor, reklam gelirleri azalıyor. Bunun da yapılan gazeteciliğin niteliğine ve basın özgürlüğüne etkileri ortada.
Ancak Manjoo, daha da radikal bir gelişmeye işaret ediyor. Bırakalım basılı gazeteleri, metin artık internette de kendine zor yer bulacağa benziyor.
İnternetin başlarında metin, hâkim unsurdu. Ancak teknolojik gelişme video ve sesin kolayca üretilip tüketilmesini sağladı. Manjoo’nun verdiği istatistiki bilgiler aydınlatıcı. Buna göre yaklaşık 70 milyon Amerikalı podcast dinliyor. 2017’de YouTube’da izlenen videoların toplam uzunluğu 1 milyar saat. Amerikalı gençler günde 2 saatlerini YouTube’da geçiriyor. Instagram kullanıcıları günde ortalama yarım saatlerini fotoğraflara bakmaya değil video izlemeye ayırıyor. Netflix, özgün içerik için 8 milyar dolar ayırmış.
Mesele sadece internette ne tüketildiği değil. Bilgisayar ve akıllı telefonlarla kurulan ilişki de değişmekte. 2020 senesinde internet üzerindeki aramaların yarısının sesle yapılacağı tahmin ediliyor.
Manjoo’nun makalesi haklı olarak bu gelişmenin insanların düşünme şeklini değiştireceğini belirtiyor. Metinle değil görsel-işitsel medyayla şekillenen düşüncenin akıl yürütmeden çok hislere dayanacağı öngörülüyor.
Buna karşın, New York Times’da yayımlanan makalenin abartılı olduğunu düşünenler de var. Bu görüşe göre, internetle beraber insanlar tarihte hiç olmadığı kadar yazıp okuyorlar. İnternet öncesi daktilo kullanabilenlerle bugün bilgisayar veya telefon klavyesine hâkim olanlar arasındaki fark düşünülürse katılmanın mümkün olduğu bir tespit bu.
Yine de insanların internette bir şeyler okumaktan ziyade bir şeyler dinleyip izlediği gerçeği de ortada. Yazılı kültürün yıpranması ve yerini görsel-işitsel medyaya bırakması küçümsenmeyecek bir ihtimal.
Kitap okuma kültürünün yerleşik olduğu toplumlarda, kitap satışlarında henüz alarm zillerini harekete geçirecek bir durum yok. Ancak TÜİK araştırmasına göre televizyon izlemeye günde 6 saat, internete 3 saat ve kitap okumayaysa sadece bir dakika ayıran Türkiye için “metin sonrası gelecek” fikri çok uzak bir geleceği temsil etmiyor olabilir.
Hele bir de buna basın ve ifade özgürlüğünün içinde bulunduğu acıklı hali de eklersek geleceğimiz çok da parlağa benzemiyor.
Özgür Mumcu / CUMHURİYET
Basılı gazetelerin internet karşısında düştüğü zor durumun zaten herkes farkında. Gazete alanların sayısı düşüyor, reklam gelirleri azalıyor. Bunun da yapılan gazeteciliğin niteliğine ve basın özgürlüğüne etkileri ortada.
Ancak Manjoo, daha da radikal bir gelişmeye işaret ediyor. Bırakalım basılı gazeteleri, metin artık internette de kendine zor yer bulacağa benziyor.
İnternetin başlarında metin, hâkim unsurdu. Ancak teknolojik gelişme video ve sesin kolayca üretilip tüketilmesini sağladı. Manjoo’nun verdiği istatistiki bilgiler aydınlatıcı. Buna göre yaklaşık 70 milyon Amerikalı podcast dinliyor. 2017’de YouTube’da izlenen videoların toplam uzunluğu 1 milyar saat. Amerikalı gençler günde 2 saatlerini YouTube’da geçiriyor. Instagram kullanıcıları günde ortalama yarım saatlerini fotoğraflara bakmaya değil video izlemeye ayırıyor. Netflix, özgün içerik için 8 milyar dolar ayırmış.
Mesele sadece internette ne tüketildiği değil. Bilgisayar ve akıllı telefonlarla kurulan ilişki de değişmekte. 2020 senesinde internet üzerindeki aramaların yarısının sesle yapılacağı tahmin ediliyor.
Manjoo’nun makalesi haklı olarak bu gelişmenin insanların düşünme şeklini değiştireceğini belirtiyor. Metinle değil görsel-işitsel medyayla şekillenen düşüncenin akıl yürütmeden çok hislere dayanacağı öngörülüyor.
Buna karşın, New York Times’da yayımlanan makalenin abartılı olduğunu düşünenler de var. Bu görüşe göre, internetle beraber insanlar tarihte hiç olmadığı kadar yazıp okuyorlar. İnternet öncesi daktilo kullanabilenlerle bugün bilgisayar veya telefon klavyesine hâkim olanlar arasındaki fark düşünülürse katılmanın mümkün olduğu bir tespit bu.
Yine de insanların internette bir şeyler okumaktan ziyade bir şeyler dinleyip izlediği gerçeği de ortada. Yazılı kültürün yıpranması ve yerini görsel-işitsel medyaya bırakması küçümsenmeyecek bir ihtimal.
Kitap okuma kültürünün yerleşik olduğu toplumlarda, kitap satışlarında henüz alarm zillerini harekete geçirecek bir durum yok. Ancak TÜİK araştırmasına göre televizyon izlemeye günde 6 saat, internete 3 saat ve kitap okumayaysa sadece bir dakika ayıran Türkiye için “metin sonrası gelecek” fikri çok uzak bir geleceği temsil etmiyor olabilir.
Hele bir de buna basın ve ifade özgürlüğünün içinde bulunduğu acıklı hali de eklersek geleceğimiz çok da parlağa benzemiyor.
Özgür Mumcu / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder