Erdoğan “Reis - bizi - Afrin’e götür” diye seslenenlere inanmak istiyor.
Götüreceğim, demiş yanıt olarak. Afrin deyince akan sular durur, manasına “Afrin deyince bu millet hazır”mış. Erdoğan inanmak istiyor. Arkasında büyük ve inanmış kalabalıklar olduğuna hangi lider inanmak istemez?
AKP için bu, bir ara kısmen gerçekleşmişti. Ama şehit olmaya hazır olmak biçiminde değil.
“Şimdi bizim sıramız geldi” diye tarif etmek daha doğru olur. Kendilerini Tüsiad takımının yanında hayli ezik hisseden tarikat holdingleri biz de süper lige çıkacağız ve onlar kadar biz de kazanacağız diye heyecanlandılar ve Erdoğan’a para için inandılar.
Tüsiad türü zenginlerde inanç biraz zayıf oluyor. Ama onlar da, cool bir tavırla, “evet demişlerdir, bu İslamcılar milleti zekatla geçinmeye ikna edebilirler ve üstelik devlette yuvalanıp işimizi yavaşlatan birtakım bürokratları da din, iman diye diye süpürebilirler. Kırk yıldır istediğimiz bu değil miydi?” Doğrusu, inanmışlık sayamasak da çok güçlü bir destekti.
Emperyalistlerin de kendisine inandığını, Büyük Ortadoğu’nun ortağı yapıldığını anlattı adamcağız uzun süre. Sonra Medeniyetler İttifakının eş başkanı mı ilan etti kendini, nedir… Ama emperyalistler de inanç hepten yoktur. Biri olmadı mı; sifonu çekerler, olur biter. Sıradaki gelir.
Erdoğan’a inananlar arasında bu sıralar memleketten müsaade isteyen Belge tipi liberaller var mıydı? Bana sorarsanız, bunlar yobazlar kalabalığından demokrasi çıkacağına, tarikatların sivil toplumu oluşturabileceğine falan inanmış olamazlar. Daha kötüsü! Bunlar dünyanın bu zamanında egemenlerin isteklerinin önünde durulmaması gerektiğine, anlattıkları büyük dönüşümden parsa kapmaya çalışmanın daha rasyonel olduğuna kanaat getirmişlerdi. Ulus-devlet demode olmuştu, sosyalizm ölmüştü, sınıf kavramı açıklayıcı değildi, parti olmayan partiler, sendika olmayan sendikalar çağına geçiş için paranın ve dinin ittifakı iyi giderdi. Bu ittifakın ihtiyaç duyduğu ideoloji de Kuran’dan çıkmayacağına göre liberal aydının paraya para demeyeceği fırsatlar zamanının şafağı söküyordu. Belge ve benzerleri taammüden ve hiç inanmadan iş gördüler.
Peki Erdoğan’a geniş halk kitleleri, yığınlar, yani oy veren veya meydanları tıka basa dolduranlar inandı mı hiç?
Bu soruya hayır demek haksızlık olur. Elbette belli ölçülerde inandılar. Ama olayı tersinden abartmanın da manası yok. Bunlara, oy vereceğin parti kazanamayacak, artık bitti dense, anında “ben anlamıştım zaten” derler. Zaten çok ileri gitmişti, bu kadar da olmaz ki diye bütün kahvehanelere, bütün cami avlularına dağılırlar…
Bunların “her daim Reisin yolundayım” diyenleri, ben dersem hakikaten hakaret sayılır, kendi tabirleriyle “g… kılı” sınıfındandır. İtaat ve inanmışlık bekleyen bir lider bundan hoşnutluk duyabilir. Ama her lider bilir ki söz konusu güruh bir kuru kalabalıktır. Kaç milyon olurlarsa olsunlar üflesen dağılırlar. Sayılarından bağımsız olarak siyasi ve toplumsal bir güç oluşturmazlar. Binde, on binde birleri kadar ama ne yaptığını bilen bir güçle karşılaşınca dağılıp giderler. Bunu her lider bilir.
Başka, başka… Düşünüp duruyorum ve Erdoğan’ın da her lider gibi çok arzu edeceği inanmış kalabalıklarla, bunca yıllık siyaset hayatında kaç dakika buluştuğunu tam kestiremiyorum. Parayla satın almak, terbiye etmek, çıkar ortaklığı… bunlar “inanarak bağlanmayı” anlatmıyor.
Hiç yok demiyorum ve kuşkusuz dinselleşmenin bir ölçüde böyle bir bağ yarattığını reddetmiyorum.
Ama onun da nereye kadar süreceği bellidir. Evladının mezarının başında bir sandalyeye çökmüş şehit babası, şehitlik mertebesi için sırıta sırıta sıraya girdiklerini ilan eden devlet erkanının yalanını görmüyor olabilir mi? Afrin deyince herkes hazırmış! Afrin’in sıradan insanların ve onların ülkelerinin çıkarlarıyla uzak yakın bir alakasını kurabilen ve kurduğu ilişkiye inanan bin kişi çıkmaz!
O yüzden Erdoğan Suriyeli paralı askerlerden sonra paralı korucu aşiretlerine yüzünü çevirmektedir. Bir düzenli ordu, isterse Hulusi Akar’ınki olsun, toplumu ikna ihtimali sıfır çeken bir operasyonu yürütemez. AKP’nin, artık parayla savaştırmaktan başka kabiliyeti kalmamış bulunuyor. Parayla bağırttırıyorlar: “Reis – bizi – Afrin’e götür.”
Tayyip Erdoğan, bunlar seni kandırıyor. Seni kandırmaları için bunlara para veriyorsun. Fazla sürebileceğine sen inanıyor musun?
Aydemir Güler / SOL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder