2 Mart 2018 Cuma

‘26 Şubat’ (2) - Meriç Velidedeoğlu

Değerli dostlar, başlığı oluşturan günün sabahında, kimi yurtlardaki minilere, bir “video” izletmişler; boyunlarında Erdoğan’ın resmi olan atkılar bulunan minikler, “Mazlumların umudu”, “Müslümanların sesi”, “Ümmetin gururu” diye haykırtılıyormuş!.. (Cumhuriyet, 26.2.2018) 

Erdoğan’ın doğum günlerini, kamusal, toplumsal, dahası miniklerle kutlamak için iyi bir başlangıç; ardından, “Arabesk” ustalarının ziyareti, görsel olarak tarihe not düşürecek toplu fotoğraf... 

İyi olmuş, “hoş” olmuş da, “Müslümanların sesi” olan böyle birinin, doğum gününde özyaşam öyküsüne, yine de, değinmek gerekmez miydi? 

Bu köşede, iki yıl önce, “26 Şubat” başlığıyla yer alan yazıda dile getirmiştim bu “yaşam öyküsü”nün kimi dönemlerini; dolaysiyle o yazıdan -izninizle- birkaç alıntı yapayım diyorum; bugünkü varsıllığına (zenginliğine) nasıl ulaştığına ya da ülkemizin ve adının karıştırıldığı kimi “uluslararası yolsuzluk” söylemlerine, davalara değinmeden.
 
İlk “26 Şubat” yazısı, “1985” yılından başlamıştı; Erdoğan bu tarihde “Refah Partisi”nin (RF) İstanbul İl Başkanı’dır; Türkiye’ye davet ettikleri kökten İslamcı bir “terör örgütü” olduğu da bilinen, “Hizbi İslam”ın lideri “Gulbettin Hikmetyar”ın ayaklarının dibine çökerek oturup çektirdiği resim ve böyle bir ilişki, gençliğinde ne tür bir eğitimden geçtiğinin de ortaya konuşudur. 

Bugün, “TC Devleti”nin başında olan bir kişi olarak Erdoğan, Anayasa’da yer alan, “demokratik hukuk devleti” belirlemesini, yalnızca, “hukuk devleti” diyerek kullanır, söz konusu edildiğinde de hep geçiştirir, “...öyle, böyle yok, ‘hukuk devleti” diyerek kapatır konuyu. 

Haklı... “Demokrasi”, kendisine göre “istediği durakta inip binilen bir ‘tramvay’ ” olduğuna göre ne demesi gerek? 

“Demokrasi” konusunda bu “ciddiyetten” uzaklaşma, ne yazık ki, “terör” konusuna da bulaşacaktır; pek söz edilmez, AKP iktidarının Diyarbakır’da düzenlediği (Ağustos 2014), “Yeni Türkiye’nin Açılan Kilidi” adlı çalıştayından. 

Uzun bir konuşma yapan, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay,“açılan bu kilitle”, Türkiye’ye neler sunulduğunu (!) şöyle anlatıyor: “Yeni bir yol haritası üzerindeyiz. Yeni yol haritası, sonuca götürücü olacaktır. Yasal düzenlemeler yapılacak. Biz kararlıyız (...) Çözüme en yakınız. Biz başaracağız!” Ve şunu da ekleyerek: “Güvenlik birimlerimiz, çözüm sürecinin hassasiyeti nedeniyle çok temkinli, çok dikkatli. Çünkü, bizim talimatımızdır bu!” 

Türkiye’nin tüm güvenlik güçlerinin, “çok temkinli, çok dikkatli oluşuyla”, iyice rahatlayan terör örgütü, vurucu saldırılarını başlatabilmek için, gereken düzenlemeleri yapmaya girişir; “kentlerde hendekler kazar, evlerde birinden diğerine geçen tüneller kazar; silahları depolar, siperler oluşturur; patlayıcı yapmak için tonlarca kimyasal maddeyi kırsal alana gömer; bir iç savaş hazırlığı gibi...” Gizlilik yok; apaçıkça; “TC Devleti”ni yönetenlerin gözleri önünde... 

Ve Erdoğan, bu “Çözüm Süreci”nde, örgütün de “onurlu-gururlu” olmasından söz ediyordu... (*) 

Ve değerli dostlar, “demokrasi”ye “tramvay” dediğinde, yalnızca dilimize dolamıştık... Yığınla “tramvaylar” üretti!.. 

Bu durumu, Sayın Erdal Atabek, köşesi “2000’li Yıllar”da, “Kırık Camlar Kuramı” ile nasıl açıklandığını, “26 Şubat” günkü “İktidar Cinayetleri” başlıklı yazısında, bilimsel bağlamda dile getirdi: “Bir mahallede bir ev. Evin bir penceresinin camı kırılır. Yerine takılmayınca, bir camı daha kırılır. Ev serserilerin mekânı olmaya başlar. Sonra orası, suçluların barındığı bir mahalle olur, ‘Kırık Camlar’ kuramı bu. Kırılan ilk cam.” 
Evet böyle; “ilk tramvay!”...

Meriç Velidedeoğlu / CUMHURİYET
 
(*) M. Velidedeoğlu, “26 Şubat 2018” (Cumhuriyet)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder