Tabana dayalı eşitlikçi kalkınma modelinin en yaygın örneklerinden biri kooperatifler ve kooperatifçilik. İnsanlar tek başlarına yapamayacakları işleri “birlikten kuvvet doğar” sözünü dikkate alarak birlikte yapabilmenin yollarını aradılar ve neticede kooperatifler kurdular. Gelişmiş toplumların özellikle de Avrupa ülkelerinde ekonominin hâlâ en önemli itici gücü. Avrupa ülkeleri, ABD, Kanada gibi gelişmiş ülkeler kooperatifçilik hareketini geliştirerek özellikle dar gelirlilerin yaşam düzeylerinin iyileştirilmesinde ve ülke ekonomilerinin kalkınmasında büyük yararlar sağladılar ve sağlıyorlar.
Cumhuriyetin ilk dönemlerinde kooperatifçilik aynı gerekçelerle Türkiye için de kalkınmanın itici gücü oldu. 1935’te bizzat Atatürk’ün desteği ve himayesi ile çıkarılan 2834 ve 2836 sayılı Tarım Satış ve Tarım Kredi Kooperatifleri kanunları kırsal alanda kooperatiflerin gelişip yayılmasında öncü oldu. Hatta Atatürk, Silifke Taşucu’ndaki Tekir Çiftliği Tarım Kredi Kooperatifi’nin kuruluşunu 36 üretici ile birlikte gerçekleştirdi ve 1 no’lu kurucu üye oldu.
Gelelim bugüne... Özelleştirilmesi için düğmeye basılan 14 şeker fabrikası... 1575 köyden pancar alımı yapıyor... Bu fabrikalar için 47 bin 758 çiftçi toplam 1.25 milyon dekar alanda pancar ekimi yapıyor.. Yine bu 14 fabrikada, 4 binin üzerinde çalışanla, 7 milyon ton şeker pancarı işleniyor, 947 bin ton şeker, 322 bin melas, 2 milyon 74 bin ton yaş küspe üretiliyor. Bugüne kadar ağırlıklı olarak kooperatifçilik modeli ile süregeldi. Gösterilen gerekçe TürkŞeker’in zarar etmesi. Daha geçen seneden Orta Vadeli Program açıklanırken 2019-2020 yılları için 10 milyar liralık özelliştirme hedeflendiği ve TürkŞeker’e bağlı fabrikaların öncelikler arasında olduğu belirtilmişti. Kooperatifçiliğin yıllar boyu çıkar ve politika malzemesi olarak kullanıldığı bilinen bir gerçek. Tüm bunlar yüzünden kooperatifçiliğe karşı bir tepki oluşmuşluğu da malum. Ancak Kooperatif çatısı altında çok başarılı şekilde işleyen ve örnek modeller arasında gösterilen şeker fabrikaları da var. TürkŞeker’in neden ve nasıl zarar ettiğini sorgulamak gerekiyordu. Bunun yerine özelleştirme kararı alındı.
Yine dönelim dünya kooperatifçiliğine... 1995 yılında İngiltere’nin Manchester kentinde 7 ilke kooperatifçiliğin evrensel ilkeleri olarak bütün ülkelerce kabul edildi.
Bu maddeler: 1- Gönüllü ve Açık Ortaklık (Serbest Giriş), 2- Demokratik Ortak Kontrolü, 3- 0rtağın Ekonomik Katılımı, 4- Özerklik ve Bağımsızlık, 5- Eğitim Öğretim ve Bilgi, 6- Kooperatifler Arasında İşbirliği, 7- Toplumsal Sorumluluk. Bu ilkeleri hakkıyla yerine getiren kooperatifler büyüdü, üyelerini de zenginleştirdi. Hatta içlerinden bazıları dünyada önde gelen markalar haline geldi. Örneğin Migros, Groupama, Raiffeisen, Rabobank, Eureko... 2013 yılında bir yazımda İspanya’daki Mondragon Kooperatifleri’ni yazmıştım. Hatırlayıp bir göz attım: Her çalışanın ortak olduğu, ömür boyu istihdam garantisi, tüm kayıt ve raporlara eksiksiz erişim, tüm kararlarda eşit ve tek oy, yıllık kârdan eşit pay, sağlık ve emeklilik hakları, yanına bir de ekip biçebileceği küçük bir toprak parçası veren bir kooperatif.
İspanya’nın Bask bölgesinde Mondragon isimli kasabada 1956 yılında küçük bir soba üretim atölyesi ve 24 işçinin katılımı ile başlar süreç. 2 yıl sonra sayı 158’e yükselir. 1959’a önce kendi bankası olan Caja Laboral Popular’ı, sonra da 1969’da hükümetin kooperatifleri sağlık sigortası kapsamı dışında bırakması ile kendi sağlık sigortası kooperatifi Lagun Aro’yu kurarlar. 1982’ye gelindiğinde, Mondragon, 20.000 çalışan- ortak, 85 sınai, 6 tarımsal, 3 hizmet kooperatifi, 45 kooperatif teknik okulu, bir banka, bir araştırma merkezi, bir politeknik, 14 yapı kooperatifinden oluşur hale gelmiştir. Günümüzde ise Mondragon Kooperatifleri’ne bağlı şirketlerde 85 bin işçi çalışıyor. Yıl sonunda elde edilen kârın yüzde 45’i Ar-Ge, yeni iş yaratma ve ilgili yatırım rezervleri olarak saklanırken, yüzde 45’i de işçi-üyelerin hesaplarına dağıtılıyor. Yüzde 10 oranında bir fon ise Mondragon’un idare ettiği sağlık, eğitim, konut ve diğer toplumsal faydaya ayrılıyor.
Bize dönelim...
TEKEL kapandı, 300 bin çiftçi olumsuz etkilendi, fabrikalar yok oldu.
Sümerbank kapandı, tekstilde dışa bağımlılık arttı.
SEKA kapandı, Türkiye’de kâğıt üretilmez oldu. Köyler boşalıyor. Tarım ve hayvancılık bitiyor.
Şimdi sıra şeker fabrikalarına geldi...
Kapatın bakalım...
Özlem Yüzak / CUMHURİYET
Cumhuriyetin ilk dönemlerinde kooperatifçilik aynı gerekçelerle Türkiye için de kalkınmanın itici gücü oldu. 1935’te bizzat Atatürk’ün desteği ve himayesi ile çıkarılan 2834 ve 2836 sayılı Tarım Satış ve Tarım Kredi Kooperatifleri kanunları kırsal alanda kooperatiflerin gelişip yayılmasında öncü oldu. Hatta Atatürk, Silifke Taşucu’ndaki Tekir Çiftliği Tarım Kredi Kooperatifi’nin kuruluşunu 36 üretici ile birlikte gerçekleştirdi ve 1 no’lu kurucu üye oldu.
Gelelim bugüne... Özelleştirilmesi için düğmeye basılan 14 şeker fabrikası... 1575 köyden pancar alımı yapıyor... Bu fabrikalar için 47 bin 758 çiftçi toplam 1.25 milyon dekar alanda pancar ekimi yapıyor.. Yine bu 14 fabrikada, 4 binin üzerinde çalışanla, 7 milyon ton şeker pancarı işleniyor, 947 bin ton şeker, 322 bin melas, 2 milyon 74 bin ton yaş küspe üretiliyor. Bugüne kadar ağırlıklı olarak kooperatifçilik modeli ile süregeldi. Gösterilen gerekçe TürkŞeker’in zarar etmesi. Daha geçen seneden Orta Vadeli Program açıklanırken 2019-2020 yılları için 10 milyar liralık özelliştirme hedeflendiği ve TürkŞeker’e bağlı fabrikaların öncelikler arasında olduğu belirtilmişti. Kooperatifçiliğin yıllar boyu çıkar ve politika malzemesi olarak kullanıldığı bilinen bir gerçek. Tüm bunlar yüzünden kooperatifçiliğe karşı bir tepki oluşmuşluğu da malum. Ancak Kooperatif çatısı altında çok başarılı şekilde işleyen ve örnek modeller arasında gösterilen şeker fabrikaları da var. TürkŞeker’in neden ve nasıl zarar ettiğini sorgulamak gerekiyordu. Bunun yerine özelleştirme kararı alındı.
Yine dönelim dünya kooperatifçiliğine... 1995 yılında İngiltere’nin Manchester kentinde 7 ilke kooperatifçiliğin evrensel ilkeleri olarak bütün ülkelerce kabul edildi.
Bu maddeler: 1- Gönüllü ve Açık Ortaklık (Serbest Giriş), 2- Demokratik Ortak Kontrolü, 3- 0rtağın Ekonomik Katılımı, 4- Özerklik ve Bağımsızlık, 5- Eğitim Öğretim ve Bilgi, 6- Kooperatifler Arasında İşbirliği, 7- Toplumsal Sorumluluk. Bu ilkeleri hakkıyla yerine getiren kooperatifler büyüdü, üyelerini de zenginleştirdi. Hatta içlerinden bazıları dünyada önde gelen markalar haline geldi. Örneğin Migros, Groupama, Raiffeisen, Rabobank, Eureko... 2013 yılında bir yazımda İspanya’daki Mondragon Kooperatifleri’ni yazmıştım. Hatırlayıp bir göz attım: Her çalışanın ortak olduğu, ömür boyu istihdam garantisi, tüm kayıt ve raporlara eksiksiz erişim, tüm kararlarda eşit ve tek oy, yıllık kârdan eşit pay, sağlık ve emeklilik hakları, yanına bir de ekip biçebileceği küçük bir toprak parçası veren bir kooperatif.
İspanya’nın Bask bölgesinde Mondragon isimli kasabada 1956 yılında küçük bir soba üretim atölyesi ve 24 işçinin katılımı ile başlar süreç. 2 yıl sonra sayı 158’e yükselir. 1959’a önce kendi bankası olan Caja Laboral Popular’ı, sonra da 1969’da hükümetin kooperatifleri sağlık sigortası kapsamı dışında bırakması ile kendi sağlık sigortası kooperatifi Lagun Aro’yu kurarlar. 1982’ye gelindiğinde, Mondragon, 20.000 çalışan- ortak, 85 sınai, 6 tarımsal, 3 hizmet kooperatifi, 45 kooperatif teknik okulu, bir banka, bir araştırma merkezi, bir politeknik, 14 yapı kooperatifinden oluşur hale gelmiştir. Günümüzde ise Mondragon Kooperatifleri’ne bağlı şirketlerde 85 bin işçi çalışıyor. Yıl sonunda elde edilen kârın yüzde 45’i Ar-Ge, yeni iş yaratma ve ilgili yatırım rezervleri olarak saklanırken, yüzde 45’i de işçi-üyelerin hesaplarına dağıtılıyor. Yüzde 10 oranında bir fon ise Mondragon’un idare ettiği sağlık, eğitim, konut ve diğer toplumsal faydaya ayrılıyor.
Bize dönelim...
TEKEL kapandı, 300 bin çiftçi olumsuz etkilendi, fabrikalar yok oldu.
Sümerbank kapandı, tekstilde dışa bağımlılık arttı.
SEKA kapandı, Türkiye’de kâğıt üretilmez oldu. Köyler boşalıyor. Tarım ve hayvancılık bitiyor.
Şimdi sıra şeker fabrikalarına geldi...
Kapatın bakalım...
Özlem Yüzak / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder