Anlamak çok zor. ABD’nin hep gergin olduğu Kuzey Kore ile Rusya arasındaki ilişkileri “düzeltmek” için iki ülkenin devlet başkanlarıyla karşılıklı görüşmeye hazır olduğunu duyuran ABD Başkanı Donald Trump’ın İran’a yönelik “fanatik düşmanlığının” nedeni ne olabilir?
İçe kapanık bir politika izleyeceğini söyleyerek, vergi mükellefi Amerikalının “dışarıya” harcanan parasının ülkede kalmasını amaç edindiğini her fırsatta dile getirirken, öte yandan İran’la sıcak çatışmaya bile dönüşecek bir gerginliği sürdürmesi anlaşılması zor bir tutum gerçekten. Üstelik İran, nükleer programını sadece barışçıl amaçlarla kullanacağı konusunda, Trump’dan önceki başkan Barack Obama ile batı ülkelerini ikna etmişti. Yani, elindeki nükleer gücü gerekirse kullanacağını söyleyen Kuzey Kore olmuştu hep. Ama Trump, her ne kadar “yok ederiz” diye tehdit etmiş de olsa Kuzey Kore’ye İran’a olduğu kadar öfkeli olmadı hiç.
Bunun nedenleri arasında Çin faktörü var kuşkusuz. ABD (Trump) Çin aracılığıyla, Kuzey Kore’nin “normal sınırlara” çekilebileceğine inandı hep. Çin ile giriştiği ticaret savaşında Kuzey Kore’nin aradan çıkarılması, ABD’nin Kuzey Kore’ye yumuşamasını kolaylaştıran bir başka etken elbette.
İran ise öyle değil tabii ki. İran’ı, ABD’nin isteği üzerine “etkileyecek” Çinvari bir ülke yok. Dolayısıyla ABD’nin (Trump’ın) İran’a karşıtlığı daha keskin. İran ticaret burjuvazisi bir hayli güçlü, bölgesinde siyaseten etkili bir ülke İran. Şimdi vazgeçmiş olsa da uzun zaman “devrimini ihraç etmeye” de çalışmış bir rejimi var. Tabii hepsinden önemlisi nükleer bir güç. İran, bu gücü barışçıl amaçlar için kullanacağını söyleyerek kendi nükleer programını Obama ile batı ülkelerinin yanı sıra Rusya’ya kabul ettirme başarısını da gösterdi.
İran ABD, İngiltere, Çin, Fransa, Rusya ve Almanya ile yapmış olduğu Nükleer Anlaşma’ya ters düşecek hiçbir tutum almadı. Bu nedenle, Trump’ın “anlaşmayı bozalım” önerisine Batı ülkeleri yüz vermediler hiç. Anlaşmanın sürmesinden yana olduklarını, ABD çekilse bile kendilerinin anlaşmadan yana olmaya devam edeceklerini söylediler defalarca.
Bunun nedenleri arasında Çin faktörü var kuşkusuz. ABD (Trump) Çin aracılığıyla, Kuzey Kore’nin “normal sınırlara” çekilebileceğine inandı hep. Çin ile giriştiği ticaret savaşında Kuzey Kore’nin aradan çıkarılması, ABD’nin Kuzey Kore’ye yumuşamasını kolaylaştıran bir başka etken elbette.
İran ise öyle değil tabii ki. İran’ı, ABD’nin isteği üzerine “etkileyecek” Çinvari bir ülke yok. Dolayısıyla ABD’nin (Trump’ın) İran’a karşıtlığı daha keskin. İran ticaret burjuvazisi bir hayli güçlü, bölgesinde siyaseten etkili bir ülke İran. Şimdi vazgeçmiş olsa da uzun zaman “devrimini ihraç etmeye” de çalışmış bir rejimi var. Tabii hepsinden önemlisi nükleer bir güç. İran, bu gücü barışçıl amaçlar için kullanacağını söyleyerek kendi nükleer programını Obama ile batı ülkelerinin yanı sıra Rusya’ya kabul ettirme başarısını da gösterdi.
İran ABD, İngiltere, Çin, Fransa, Rusya ve Almanya ile yapmış olduğu Nükleer Anlaşma’ya ters düşecek hiçbir tutum almadı. Bu nedenle, Trump’ın “anlaşmayı bozalım” önerisine Batı ülkeleri yüz vermediler hiç. Anlaşmanın sürmesinden yana olduklarını, ABD çekilse bile kendilerinin anlaşmadan yana olmaya devam edeceklerini söylediler defalarca.
İran’ın söz konusu anlaşma yoluyla petrol/doğalgaz piyasasına güçlü bir dönüş yapması ABD dostu körfez ülkeleri ile gerici Arap rejimlerinin elbette memnun kalacakları bir durum değil. Başta Suudi palavra krallığı olmak üzere birçok ABD uydusu Arap/Müslüman ülke İran’ın bu anlaşmayla “dünya ailesine” katılmasını benimsemiş değil. “Kabul edilmiş” bir İran bu ülkeler için her sorunda sorumlu gördükleri İran argümanını çürüten bir duruma yol açtı.
Trump’ın elinden gelse hemen bozacağı anlaşma şimdilik, ABD’li yetkililerin “anlaşmayı iptal etmeyeceğiz” demesiyle “güvence”de. Ama bir süre sonra ne olacağı konusu belirsiz. Bu anlaşma, ABD tarafından mutlaka iptal edilecek, görünen o.
Bundan neredeyse emin olduğu için İran’dan da karşı adımlar geliyor kuşkusuz. Batı ülkelerinin anlaşmaya sahip çıkmaları elbette İran için yeterli değil. Bu nedenle şimdi İran eğer ABD nükleer anlaşmadan çekilirse, kendisinin de Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması’ndan (NPT) çıkacağını duyurdu. İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreteri Ali Şemhani bu konudaki görüşlerini dün açıkladı.
Çıkabilir mi peki? Tabii çıkar. Egemen ülke nihayetinde, NPT’den herhangi bir fayda görmedik demesi yeter çıkması için. ABD bundan memnun kalır kuşku yok, ama İran’ın nükleer programını kabul etmiş olan İngiltere, Çin, Fransa, Rusya ve Almanya’nın tutumu ne olur? Çünkü NPT sayesinde, bu anlaşmaya imza atan ülkelerin birbirlerini denetlemesi kolay. Dünyaya verilmiş bir söz var demektir NPT’ye katılım. İran’ı bu anlaşmadan koparacak bir tutum alması Trump’ın işine yarar. İran’ı tecritte eli kolaylaşır. Anlaşma yaptığı ülkelere İran’ın, aslında samimi olmadığını NPT’den ayrılmakla kanıtladığını varsayar.
Umarım İran, Trump’ın tahriklerine kapılıp böyle bir tutum almaz. Çünkü ABD ve artı 5’le yaptığı anlaşmada, anlaşmanın kurallarını ihlal eder bir tutumu yok, sürdürme konusundaki kararlılığını da herkes biliyor. Eğer NPT’den çıkarsa, artı 5’le yaptığı anlaşmayı da tehlikeye düşürme ihtimali var. Bu bölgede gerginliğin daha da artmasına yol açacak bir gelişme olur.
Anlaşmaya taraf olan Rusya ile batı ülkelerinin ABD’ye karşı bu konudaki tutumları net. ABD’ye (Trump’a) destek yok. Yani İran’la yapılan anlaşmanın bozulması konusundaki tutumunda ABD (Trump) son derece yalnız.
Kuzey Kore ve Rusya ile ilişkileri normalleştirmek Trump’ı rahatlatır belki ama İran faktörünü göz ardı etmese iyi olur.
Uykusunun kaçacağını bilmeli.
MUSTAFA K. ERDEMOL / BİRGÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder