Çok değil, bundan 5 yıl öncesine kadar bu memlekette RTÜK başta olmak üzere “kurgu komiserliği”nin en öncelikli hassasiyeti, dizilerde “şiddeti teşvik” motifli içeriklerdi. Bunda o kadar uç ve abartılı noktalara gidilmekte, öylesine “vur deyince öldür”meye varan kararlar karşımıza çıkmaktaydı ki “bu kadar da olmaz” demekten öte söyleyecek söz bulamıyorduk.
Mesela 2013 başında bir sitkom (“Alemin Kralı”), kadına yönelik baskıları teşvik ettiği, kadın istismarını normalleştirdiği iddia edilen içeriği nedeniyle 340 bin lira para cezasına çarptırılmıştı. Üstelik dikkatle bakıldığında kurguda söz konusu olan, aslında gerçek hayatta yaygın bir pratiğin (kadın istismarı) mizaha/komediye vurularak “yanlışlanması” idi.
Ancak RTÜK bunu “düz, dümdüz bir okuma” doğrultusunda yorumlayıp cezayı kesti.
O günler çok gerilerde kaldı. Şimdi “şiddeti teşvik”, dizilerin normali, neredeyse “olmazsa olmaz”ı.
Dinbaz iktidar öyle bir siyasalkültürel iklim yarattı ve yaygınlaştırdı ki memlekette, “şiddeti teşvik” artık zımnen resmi kabullere mazhar bir kurgusal tematik dizilerde... En dişe dokunur, içeriği ilgiye, dikkate, analize değer örneklerde bile hem bireysel, hem kitlesel ölçekte şiddeti, silahı, silahlı çatışmayı merkezileştirmeden yol alınamıyor.
Savaş hikâyelerinin, terör/karşıterör kurgularının, etnofobik, sosyal ırkçı, şoven içeriklerin güncel ve tarihi dizi formatında özgürce serpilip gürbüzleştiği, tam anlamıyla altın çağını yaşadığı bir dönemdeyiz. Hatta neredeyse “yasallaştığı” dönemdeyiz.
Buna karşılık “yasaklar” yok mu?.. Var tabii ki...
Savaşı yasallaştırdığı ölçüde şarabı da “yasak”laştıran bir siyasi irade doğrultusunda şekillenmekte kurgular!..
Aynı irade, evli olarak kurgulanmış olsalar bile kadınla erkeğin öpüşmesini de yasaklıyor, onları gözetleyip yakaladığında cezayı şak diye kesiyor.
Evet, “yeni-normal” bu: Dizilerde öpüşmek yasak, dövüşmek serbest.
Sevişmek yasak, savaşmak serbest.
Şarap yasak, şiddet serbest. Şarabın, bırakın bir kadehle gösterilmesini, adı bile yasak! “Doğu’nun büyük şiiri”nin büyük şairi Hayyam’ın dizelerinde geçen şarap sözcüğünün dahi “haram sayılıp” kurguda bip’lendiği ekranlarda, adeta pornografik mahiyette karşımıza çıkan silahlı çatışma, öldürme-öldürüşme sahnelerine bangır bangır şarkılar, türküler coşkuyla eşlik ediyor.
Hayattan, aşktan ve kadından kendi korkularını emzire emzire alabildiğine korkunçlaştığı söylenebilecek bir iktidarın ölümcül siyaseti, kurgusal yansımalarını böyle buluyor.
Şiddeti yücelten, savaşı fetişleştiren, silahı idealize eden politik kültür, popüler kültür üzerinde böyle yönlendirici oluyor.
“Kültürel iktidar” olamadılar, doğru, ama kültür, popüler kültür “üzerinde” böyle iktidar oldular.
Tayfun Atay / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder