7 Nisan 2018 Cumartesi

YÖK, Rektörlük, göz göre göre katliamın neresinde? - Şükran Soner

Lamı cimi yok, göz göre göre gelmiş, göz yumulmuş bir katliamın sayısız görev suçunu, en hafifi ile sorumsuzluklarını kimseler üstlenmeyecektir. Akademisyenler katliamında henüz işin boyutlarının algılanmasının söz konusu olamayacağı saatlerde, ilk gelen resmi açıklamalar dikkat çekiciydi. Rektör, dekanlık ilk açıklamalarında suç ehliyeti olamayabilecek bir tetikçi imajı verilmesi düşündürücüydü.. 50 yılı aşkın gazetecilik, habercilik yaşamımda ağırlıklı yeri olan üniversiteler üzerindeki oyunlar, çatışmalar, faili meçhul, tetikçisi yakalanabilmiş cinayetler, katliamlarda en başından “akli dengesi yerinde olmayan” tanımını görmüşsem, haksız, hukuksuz desteklenmiş kirli siyasetlerin parmağı olduğunu bilirim..

En hafifi ile gizlisi, özeli, resmi polis, güvenlikçi, istihbaratçıların kol gezdiği, güvenlik sorunu çok yüksek eğitim ortamında, günümüzde üniversel ortamın en doğalı olan demokratik protesto eylemlerinde akıl almaz bir şiddet uygulanırken.. Bildiriye imza atan öğretim üyesi, sesini çıkaran öğrenci.. kaba gücün en şiddetlilerine hedef olup, ağır suç yargılamaları, cezaevlerinde süründürülürlerken.. En yüksek oyla seçilmiş rektör, yönetici adayları tasviye edilip “Tak-şak” ilişkisi içinde Saray’a bağımlı kılınmışlarken. Üniversel, bilim ortamı, koşullarının olması gerekenlerine yüz çevrilip bilimsel gelişmenin kuralları yok sayılarak İktidarlarının istedikleri ortama uygun yapılanmaya sadakat ölçümlemeleri ile her kademede görevlendirmeler öncelik almışken.. 

Tehdit ettiği kişiler, yaşam, güvenlik kaygıları ile Bakanlık, YÖK, Üniversite, Dekanlık içinde tüm eğitim katlarında imzalı dilekçelerle şikâyetçi olmuşlarken. İsmi ortaya çıktığı anda, adı geçen tetikçiye dönük haksız, hukuksuz, idari kayırmacılık, kollamaların bilgileri ortalığa saçılabiliyor. Kimi, giriş sınavlarını bile kazandığı tartışmalı, bilimsel sorumlulukları için her türden kayırmacılık yapılmış, kendisinin idari görevlerine yönelik haksız, hukuksuzluklara ilişkin sayısız şikâyetlerin gerekleri yapılmamış, şikâyet edenlere dönük, imza sahiplerini tehdit ederken “24 kurşuna bakar” diyebilmiş. Tam da öyle olmuş, soruşturmaların kapatılamadığı noktada, ifadeye çağrıldığı kâğıdını alınca, arabasındaki silahı alıp, bulabildiklerini bir bir vurma eylemini gerçekleştirmiş. Gerçek çıkmayan suçlamaları ile görevlerinden olanlar çok...

***

Bizi ilgilendirdiği için dün takır takır vurularak öldürülmüş öğretim üyelerinin cenazelerine ilişkin yüzde 95’lere ulaşmış anaakım medyadaki yaklaşımlardan daha çok ürktüm. İlk günü olayın rengi tam bilinemiyorken dehşet boyutlarını yansıtan haberleri verememezlik yapamamışlardı. Habercilik ölçeklerinde hafif geçiştirenleri ağırlıklı olsa da dehşetin kokusunu alabiliyordunuz. Dünün kuşkusuz iç dünyası içinde öğretim üyeleri, öğrencileri ile birlikte dehşetin yaşandığı ortamda yapılan cenaze törenleri, habercilik boyutları ile sansürleyen, gerçek oluşumları ile yok sayan medyanın en ağırından gerçekleri saklama, karartma, toplumu çarpık güdüleme vizyonunda almış olduğu yolun ağırlığını yaşadık.
 
Hani ekonomi tıkırında, Türkiye dünyada en yüksek ölçeklerle büyüyen ülke konumunda güdümlü haberlerinde, bile hiç değilse arada bir işsiz işçiler, pazarda alışverişte kıvranan halka da kamera uzatılır ya. Acı, dehşet içindeki üniversitenin öğretim üyeleri, öğrenci kitlelerinin yüksek katılımlı cenaze törenlerindeki “göz göre göre” katliama göz yumulması nedenleriyle protestoları bir-iki cümle ile çok az canlı yayında gösterildi. Göz göre göre katliamın gelişine yönelik isyanda anlatılanlar, ortaya konulan suç sorumsuzlukların kanıtları verilmeyerek, karartmaların en ağır örneklerinden bir yandaş dayanışma sergilendi. 

Bundan sonrasını yargı süreçlerinde görebilme umudu ile, kimi öğretim üyelerinin, “Adalete güveniyoruz. Umarız yaşadığımız dehşet, tehdit, baskı ortamlarında yok sayılan seslerimiz, 4 arkadaşımızın akan kanından sonra duyulabilir..” türünden cümlelerine ancak yer verilebildi.. Biliyorsunuz kimi tetikçilerin gözü kara eylemleri, ister terör örgütü, isterse bireysel suçlar kapsamında olsunlar kirli ilişkiler ağının apaçık kanıtlarını oluştururlar. Tam da bu türden cinayetlerde hak-hukuk-adaletin işletilmesi çok daha büyük anlam kazanır. Her türden kollama şemsiyesinde, kasıtlı olmasa bile, suç ortaklıklarının siyaseten ayıplı halleri, suç üstülerin ortaya çıkarılmaması nedenleriyle yaşanan karartmalar çok tehlikelidir. Yaşanmış bütün tetikçisi yakalanmış, asıl suçluları ortaya çıkarılmamış faili meçhuller ilişkilerinin ağır siyasal suç ortaklıklarının sırları işte böyle saklanır...

Şükran Soner / CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder