18 Haziran 2018 Pazartesi

Sayın Genel Başkan kekten söz etmek geyik muhabbeti değildir: Kek edebiyatın da politikanın da vazgeçilmezidir.- MUSTAFA K. ERDEMOL

ABD’de, İngiltere’de kek yüzünden ne tartışmalar çıktı bilseniz. Hiç de geyik muhabbeti değildi. Bizim tartışmamız da bu tür muhabbet değil.

AKP Genel Başkanı “146 vaadimiz içinden sadece millet kıraathanelerindeki keklere takılmışlar. Asıl kek bunlara denir. Bu kadar geyik yeter” demiş de olsa kek muhabbeti öyle kolay kolay bitmez. Çünkü Genel Başkan bilmiyor belli ki ama kek, sadece bizim politik yaşantımızda değil, bir çok ülkenin siyasetinde de adından söz ettirmiş önemli bir taam.
Ona değineceğim ama öncelikle Genel Başkan’a kötü bir haberim var; kıraathanelere gelenlere ikram olarak sunulacağını söylediği kek, hiç de “yerli ve milli” değil. Kek uzun bir tarihi geçmişe sahip. Viking kökenli Kaka kelimesinden türemiştir. Batı dillerine Cake olarak bu terimden devşirilmiştir. İçkinin “milli” olanının ayran olduğunu keşfeden Genel Başkan’ın kekin kökü dışarıda bir gıda olduğunu bilmemesi oldukça tuhaf.

Tamam, biz de bir hayli severiz ama Avrupa ile Avrupa etkisinin güçlü olduğu Kuzey Amerika gibi bölgeler her zaman kekin merkezi olmuştur. Batı tarzı kek Asya’da çok az yapılır örneğin. Japonya’da Kasutera adı verilen o küçük kekler bunların arasındadır. İsviçre’de bir ara çok eski köy kalıntıları arasında kek yapımında kullanılan taş aletler bulundu. O zamanlar yapılan kekler günümüzün mayasız ekmeğinin atası sayılıyor. Bir çok şeyin olduğu gibi meyveli keklerin de öncüleri Romalılardı. Ünlü İngiliz şair, ki çoook büyüktür, Chaucer özel günler için yapılan keklerden söz eder bir kaç şiirinde. Yani bize bir hayli uzak bir kültürün ürünüdür kek.

Tarihi bu kadar eski olan kekin kimi ülkelerin gündemini uzun süre meşgul ettiği de oldu. Sofralardan kalkıp siyasi çekişmelerin, insan hakları ihlali tartışmalarının ortasında buldu kendisini bu masum ürün.

Amerika’da kek yapımcıları ayağa kalkmıştı
Donald Trump’ın seçim kampanyası sırasında kullandığı slogan, malum “Make Amerika Great Again”di (Amerika’yı Yeniden Büyük Yap). Bu slogan aslında birçok kesime ilham kaynağı oldu. Çok da çeşitleri çıktı. Bunlardan biri de “Make America Cake Again”di, yani “Amerika Kekini Yeniden Yap”. Çünkü ABD’li fırıncılar ülkenin mutfak tarihine ilginin az olduğunu, bu ilgisizlikten kekin de payını aldığını düşündüklerinden bu sloganla bir kampanya başlattılar.

Kekin, fırıncıların da kabul ettikleri sevimsiz bir tarihi de var. Amerikan Devrimi olarak da adlandırılan 1775 - 1783 yıllarında İngiltere ile Kuzey Amerika’daki 13 koloni arasında geçen Bağımsızlık Savaşı’ndan önce İngiliz kadınlar askere çağrılan İngiliz askerleri için yaparlardı keki. Yoğun, doğal maya kullanılmış, sakızlı ya da baharatlı keklerdi bunlar. Ama daha sonra Amerikan mutfağının da vazgeçilmezi oldu.

Fırıncılar obezite başta olmak üzere birçok sağlık sorununa yol açan fast food tarzı beslenme alışkanlığının kek yapımını da unutturduğunu düşünüyorlardı. Bu nedenle herkesi yeniden kek yapmaya çağırıyorlardı.

İyi de yapıyorlardı tabii. Çünkü zaten eskisi gibi çok yapılmayan kekler her fırında yapılıyor olsa Colerado’da yaşanan kek kaynaklı o olay yaşanmayacak, kadın örgütleri de o olaya dahil olmayacaktı. Çünkü Kek’in kadın hakları ile de ilgisi var dolaylı olarak.

Olay şu; Colerado’da bir pastane sahibi, düğünleri için kendisinden “düğün keki” yapmasını isteyen gay bir çiftin bu talebini “dini görüşlerim buna izin vermiyor” diyerek reddedince konu yargıya taşındı. Mahkeme pastane sahibini haklı bularak gay çiftin davasını reddetti. Pastane sahibinin tutumu homofobik bir tutum kuşkusuz. Gay örgütleri haklı olarak mahkemenin kararına karşı çıktılar. Bunun düpedüz bir insan hakkı ihlali olduğunu savundular.

Kadın örgütleri de tepki gösterenler arasındaydı. Onlarınki hem gay çifte destek vermek hem de “dini gerekçelere” dayandırılan tutumlara yasal bir koruma verilirse yarın bunun kadınlara da uygulanabileceğini vurgulamak için protestolarda yer aldılar. Kısacası “kek herkes için üretilmesi gereken bir ürün, ayrımcılığa konu edilmemeli” diyorlardı.
Fırıncıların kek üretimi için başlattıkları kampanya 2016’daydı, Colerdo olayı daha iki hafta önce oldu. Kek kaynaklı toplumsal hareketlilik demek ki her zaman karşılaşılabilen bir durum.

İngiltere’de Kek yüzünden kıyamet koptu 
İngiltere’de yapılan halk oylaması sonucu AB’den ayrılma kararı çıktıktan sonra Brexit adı verilen “ayrılma süreci”nin nasıl gerçekleştirileceğinin tartışıldığı sıralardı. Muhafazakâr Partili bir milletvekilinin parlamentoda süren tartışmalar sırasında can sıkıntısından düştüğü notlar bir televizyon kamerasına yakalandı. Notta “Kek al ve ye” cümlesi de vardı. AB gibi bir ortaklıktan alınabilecek ne varsa onu almak anlamı çıkarıldı bu nottan. Ortalık karıştı. En sonunda muhafazakâr hükümet milletvekilinin notundaki ifadenin İngiltere’nin Brexit sürecindeki görüşünü yansıtmadığını açıklamak zorunda kaldı. Ama Lüksemburg Başbakanı Xavier Bettel çok kızdı bu duruma; İngilizlerin durumunu, bir benzetmeye başvurarak, “Keklerini alıp yemeyi, üstelik fırıncının kendilerine gülümsemesini istiyorlar” cümlesiyle değerlendirdi. Yani “AB’den ayrılırken bile fırsatçılık yapıyor İngiltere” demeye getirdi Başbakan.

İngiltere Kek’i etrafındaki ekonomik tartışmalar
Kek deyip geçmek kolay değil derken bir bildiğim var ki söylüyorum bunu. Geçen yıl İngilizler neyi tartıştılar biliyor musunuz? Jöleden yapılmış, portakal, çikolata karışımı bir kek vardır İngiltere’de. Jaffa Cake denir. Şimdi bu aslında kek midir, bisküvi midir diye kapıştı taraflar birbirleriyle.

Ne gerek var denir ama kazın ayağı öyle değil. Çikolata kaplı bisküvilerden vergi alıyor İngiliz hükmeti, aynı şekilde üretilen keklerdense almıyor. Üreten firma (adını vermeyeyim ne olur ne olmaz) Jaffa Cake’i kek olarak tanımlıyor haliyle. Şimdi onun rakip firmalar tarafından bisküvi olarak tanımlanmasından zarar göreceğini düşünüyor. Mahkemeye düştü iş. Davaya bakan yargıç Jaffa Cake’in kek benzeri nitelikleri ve bisküvi gibi özellikleri olsa da aslında kek olduğu kararına vardı. Firma nasıl rahatlamıştır tahmin edebilirsiniz.


Emily Dickinson yapsın parmaklarınızı yersiniz


Emily Dickinson 1830 – 1886 yılları arasında yaşamış, ABD’nin en büyük şairlerindendi. Ama çoğu kimse onun gelmiş geçmiş en muhteşem ahçılardan biri olduğunu belki bilmez. Günün çoğunu mutfakta geçirirdi. Hem ailesine hem de arkadaşlarına inanılmaz güzel kekler yapardı. Bir tarifini uygulayayım dedim beceremedim ama Dickinson mutfakta harikalar yaratırdı. Önemli bazı şiirlerini de mutfakta kek yaparken yazmışlığı vardır. Bir şiirini bir arkadaşının verdiği Hindistan Cevizli Kek tarifinin bulunduğu kâğıdın arkasına yazdı örneğin. (E. Cummings’in de kek üzerine yazdığı bir iki mısra vardır, ama bulamadım maalesef).

Uzatmayayım. Kek hem siyasal tartışmaların hem ebedi konuların malzemesi olmuş son derece yararlı bir üründür. Öyle “kekle ilgili geyik muhabbeti bitsin artık” demekle bitmez bu konu.

Hem bu “muhabbeti” genel başkan başlattı. Biz kıraathanelerde “yerli ve milli” olarak bazlama, gözleme olur diye umuyorduk.

“Kek” ikramından söz eden o.

MUSTAFA K. ERDEMOL  / BİRGÜN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder