5 Ağustos 2018 Pazar

Adnancı mafyanın sindirdiği yargı! - Mine G. Kırıkkanat

Adnan Hoca mafyasının gençken iyi okullardan derlediği bendeleri arasında doktorlar, mühendisler, akademisyenler vb. olduğu gibi bir de avukat ordusu vardır. 

Beni sanık olarak yargılattıkları davalara bizzat giren Ahmet GündelFatih DoğanGülcan KarakaşTuğba BalNihan Toklu dışında; medyada adları yayımlanan Sinem MollahasanoğluNecati ÖzdemirPelin DurmuşAyfer BayerAysu YılmazAtanur Demir ve Heyam Fidan; kuşkusuz ordunun vitrin kurmayları olup, geri planda daha onlarcası çalışmaktadır. 

Bir davayı kaybedeceklerini anladıkları zaman, bazıları karşılarında devleti temsil eden namuslu yargıçlarla başka bir ülkenin adalet sarayında derdest edilmeleriyle sonuçlanacak bir cüretle kavgaya girmekten çekinmeyen bu avukatlar ile müvekkilleri Adnan Oktar’a yöneltilmesi gereken suçlardan çok ciddi ikisi; “adliyeleri aşırı sayıda gereksiz davayla işgal ederek devleti mali zarara uğratmak” ve “yargıyı haraç aracı olarak kullanmak” olmalıydı! 

Uluslararası hukukta, ota çöpe dava açanlara “litigius” denir. Türkçesiyle “manik davacı” diyebileceğimiz bu kişiler, daha şikâyet aşamasında soruşturma savcısı tarafından engellenerek yargıyı boğmaları önlenir. Ama Adnan Hoca mafyasının, ya “bana bulaşmasın” korkusuyla topu mahkemeye atan ya da bir şekilde pasifize edilen Cumhuriyet savcıları sayesinde, yalnız İstanbul Anadolu Adliyesi’nde 5 binden fazla dava açtığı söyleniyor!
***

Bu davaların yarısı, sosyal medyada çıplak popolarını, silikonla şişirilmiş memelerini bizzat yayımlayan Adnancı dişilere alaycı yorum yazanlara, bu yorumu sadece paylaşmakla yetinenlere; diğer yarısı da Adnan Oktar’ın “yüksek” şahsiyetini ciddi yorum ve yazılarla konu edenlere açılır. Ezici çoğunluğu, ceza davasıdır. 

Oysa ceza davalarında, yargılama giderleri kamu üzerine bırakılır. Ve sanığın avukatı varsa, 2180 TL’lik maktu vekâlet ücreti de hazineden ödenir. 

Adnan Oktar’ın avukatları, bu ülkede binlerce masum ve düzgün insanın hayatını hapis ya da para cezasına çarptırılmak korkusuyla kararttı.

Ama bu avukatlar, kedicik popoları ve çakma mehdinin olmayan onuru adına açtıkları binlerce davayla; sizin benim vergilerimiz demek olan hazineye de milyarlarca liraya mal oldu! 

Bu suç değil midir? 

Gelelim Adnancıların “hukuki” gelir kaynağı, “yargıyı haraç aracı olarak” kullandıkları vurgun tezgâhına… 

Cumhuriyet savcılığına şikâyet başvurusu yapıldığında, savcı soruşturmayı kabul ederse -ki, Adnancıların ciddiyetten uzak şikâyet dilekçelerini reddeden cesur ve dürüst savcı sayısı çok az- dosyayı mahkemeye havale etmeden önce, tam da yargıyı eften püften davalarla boğmamak için kurulan Uzlaştırma’ya gönderir. Uzlaştırmacının amacı, zanlının müştekiye tazminat ödemesi karşılığında dosyayı kapatmaktır. Zanlı uzlaşmayı reddederse, dosya yargıya intikal eder. Kabul ederse, müştekiye istediği parayı öder ve dava açılmaz…
***

Adnancı çetenin mağdurları arasında yaygın bir söylentiye göre; haklarında soruşturma açılan çoğu kişi de Adnancı mafyayla başa çıkamayacaklarını düşünerek, kimi mahkemeye, kimi medyanın diline düşmemek için ‘uzlaştırma’ aşamasında üç bin, beş bin ne istenirse vermekte ve haklarında dava açılmasından böyle kurtulmaktadırlar. 

Mahkemelerde süründürülen binlerce davalı mağdur dışında, pek çok dosyada dava açılmadan uzlaşma sağlandığı düşünülürse; Adnancı mafyanın hukuki    ‘uzlaştırma’  mekanizmasından da milyonlarca lira gelir elde ettiği kolayca anlaşılır! 

Böylesi bir tezgâh, “yargıyı haraç aracı olarak kullanmak” ve bu çok ağır bir suç değilse, ağır suç nedir?

Üstelik bu tezgâh doğruysa, kimse böylesine rodajlı bir vurgunun yargı mensuplarının bilgisi haricinde çalıştırıldığını iddia edemez! 

Kuşkusuz çoğu korkup susmakta, bazıları da şaibelidir. 

Şimdi bu zaten FETÖ’nün çürütüp Adnancıların korkutmadıysa korkuttuğu yargıdan, Adnan Oktar ve mafyasının suçlarını ortaya serip cezalandırması bekleniyor… 

Hadi canım siz de! 

Ben gördüklerimi bilirim, devam gelecek haftaya.

Mine G. Kırıkkanat / CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder