Ağustos ayının gündemi dövizdeki artış ve futboldu. Baş döndüren hızla yükselen dolar, Avro, sterlin ekonomik dengeleri altüst etti.
9 günlük bayram tatili vardı, kimse pek anlamadı dövizin ülke insanı üzerinde açtığı yarayı. Şimdi tatil bitip, yaş sebze meyve hali açıldığında Ayşe Teyze, günlük ihtiyaçları için markete, pazara gittiğinde göreceğiz Hanya’yı-Konya’yı.
Elbette bu ekonomik krizin ucu futbola da değecek. Özellikle de yabancı oyuncularla - doğal olarak - Avro ve dolar bazında anlaşma yapan 4 büyükler dört dönüyor kulübü çevirmek için. Düşünsenize sadece bir futbolcuya 3.5- 4 milyon Avro garanti para verin maç başı para, yetmedi, ev kirası, uçak biletini de dövize endeksleyin, sonra, “battık” edebiyatı yapın! Allah’tan Suudi Arabistan son günlerde futbola merak sardı da Türk futbolu biraz soluklandı. Al Hilal Gomis’e 6, Al Naser Giuliano’ya 10, Al Ahli Josef de Sousa’ya 12 milyon Avro ödemese bu ekonomik durgunlukta kimse transfer yapamazdı.
Arap piyasasını Fenerbahçe çok iyi kullandı, Galatasaray ise zarardan kâr etti, ama en azından UEFA’nın FFP kıskacından kurtuldu. Peki, Suudi Arabistan’da böyle bir futbol ekonomisi var mı? Jorge Jesus olmak üzere dünyaca ünlü teknik adamların cirit attığı çöl ikliminin, bu paraları harcaması normal gibi gözüküyor. Bir de iletişim firmaları ve Wolkswagen’in sponsorluklarını almışlar. O yüzden, kimse bu transferlerde bir bit yeniği aramasın. Eskilerin dediği gibi yağı bol bulan Arap orasına burasına sürermiş kim ne karışır!
***
Söz yabancıdan açılmışken, Türkiye’de ithal sporcu pazarı giderek genişliyor. Profesyonel futbol, basketbol, atletizm, masatenisi, yüzme derken, amatörlere de sıçradı yabancı merakı. Geçenlerde Diyarbakır’dan bir amatör takım 2 Kolombiyalı transfer etmiş. Arkasındaki AKP’li belediyenin desteğine güvenip basmış dolarları 2 Latin’e. Ne güzel değil mi, altyapıdaki çocuğa krampon verme, soyunma odasına sıcak duş alsınlar diye termosifon koyma, yabancı oyuncu ithal et. Biraz araştırdım şu an amatör takımlar altyapılarında 2, (A) takımlarında 2 olmak üzere 4 yabancı transfer edebiliyorlar. Tam, “Böyle yapacaklarına Türkiye’ye gelen ve kalıcı olup ülkenin bir parçası haline gelmek isteyen göçmenlere bu şansı verseler hiç olmazsa biz de Almanya gibi güzel bir altyapı mozaiği oluştururuz” diye düşünürken TASK Başkanı Ali Düşmez, konuyla ilgili çalışmanın yapıldığını, insan hakları gereği ülkedeki yabancılara da alt yapı eğitimi vermek zorunda olduklarını söyledi. Özellikle de göçmenlere...
***
Döviz, yabancı, transfer derken Süper Lig’in ilk 2 haftasındaki ‘gariplik’ler gözden kaçtı. Daha doğrusu gözden kaçmadı da kimsenin yüreği yetmedi yazmaya. Mesela BaşakşehirFK’nin kaptanı Emre Belözoğlu yine sinirlerine hâkim olamayıp saydırdı canlı yayında. Dudak okumaya göre, “Ooo bizim çocuklar da tribünde” demiyorsa Emre,TFF ve PFDK cezasını kesmeli. Ama kesemez! Çünkü, bir muhalefet milletvekili arkadaşımızın dediği gibi, “Hakları milletvekilinden daha iyi korunan biri varsa o da Emre Belözoğlu’dur..”
***
Laf, eski İBB Spor’a yani Başakşehir’e gelmişken, yazıyı İstanbul Büşükşehir Belediyesi ile noktalayalım. Toplu taşım araçlarını kullananlar şahittir, İstanbul’daki metrobüs ve metro hatlarının yürüyen merdivenleri, asansörleri sürekli arızalı. Engelli kardeşlerimiz, iyiliksever yurttaşlar olmasa, bir yerden bir yere gidemeyecek. Sorduk, ödenek bekleniyormuş bazı yenilemeler için. Yine böyle bozuk bir taşıma ağı ile eve vardığımda adıma gönderilen bir bayram tebriği aldım. İBB’nin ‘atama’ Belediye Başkanı Mevlüt Uysal Kurban Bayramı’nı kutluyor. Zarf kuşekâğıdı, tebrik 1. hamur, İstanbul’da en az 15 milyon kişiye gittiğini varsayar, üzerine PTT ücretini de eklersek o para ile bu merdivenler tamir olur mu olmaz mı siz düşünün? Ama tebrik kartı ile yerel seçim öncesi göz boyamak daha cazip olmalı!
Daha bitmedi, İBB’nin bir skandalı daha gözümüze çarptı. Kent genelinde BELTUR adı altında kafeteryalar dikkatinizi çekmiştir. Nurettin Sözen döneminde, “Sosyal Belediyecilik” hizmeti olarak temelleri atılmıştı. Ama kazın ayağı öyle değil. 1 bardak çaya 2.5 TL alıyorlar. Çayın maliyeti eğer mekânın kira sorunu yoksa su, şeker, toz çay düşünüldüğünde taş çatlasa 20 kuruş. Kâr, yüzde binin üzerinde. Gel gelim aynı çayı yine BELTUR işletmesindeki vapurlarda 1 TL’ye içiyorsunuz. Eğer vapurdaki çay ocakları suyu denizden çekip fiyatı düşürmüyorsa İstanbulludan oy istemeye hazırlanan AKP’yi zor günler bekliyor demektir!
Arif Kızılyalın / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder