Alberto Manguel, Okumanın Tarihi’nde ün kazanmış kimi okurlardan söz eder: “On dokuzuncu yüzyılda yaşamış Eloise Bertrand adlı, güncesi Franko-Prusya savaşından zarar görmeden çıkmış olan ve Nerval okumaları konusunda notlar tutmuş Fransız bir öğrenci kız; Londra’da Court Tiyatrosu’nda The Vicar of Wakefield (Wakefield Papazı) adlı oyun sırasında suflörlük yapan Douglas Hyde; Proust’un kâhya kadını olan ve efendisinin uzun romanının büyük bir bölümünü okumuş olan Celeste.”
Bu adların kitaba, okumaya düşkünlükleri edebiyat tarihine geçmiş demek ki. Manguel’in bu listesine eklenecek başka adlar da var elbette. Örneğin Andre Maurois, kendisine, Montaigne’in dostu olan Grenoble’lı bir odun satıcısından söz edildiğini belirtir, “Bu adam, cebine üstadının bir kitabını yerleştirmeden katiyen seyahate çıkmazmış” der. Francis Bacon’ı da ünlü okurlardan saymak gerekmez mi? Bacon da Montaigne’i severek okurdu. Nurullah Ataç, “Denemeleri onunkine benzesin diye, hiç olmazsa onunkilerden heves edip yazmış” diyor Bacon için. Montaigne’in ünlü okurlarından biri de filozof Pascal’dır. Hayranı olduğu bu büyük yazarın eserleri elinden düşmezdi Pascal’ın.
Merhaba Montaigne
18. yüzyılın en önde gelen Fransız eleştirmenlerinden C.A. Sainte-Beuve de Montaigne için şunları söyler: “Ciddi olarak neden bahsederse etsin muhakkak sonunu güzel bir şekilde bağlar. Kullandığı usul hakkında bir hüküm vermek için kitabından bir sayfa açmak, herhangi bir mevzu üzerinde konuşurken onu dinlemek kafidir; neşelendirmediği, geliştirmediği hiçbir mevzu yoktur.”
Montaigne’e ilişkin olarak yapılan değerlendirmelerde, okurları üzerindeki etkisinin büyüklüğüne özellikle vurgu yapılıyor. Etienne Pasquier, onu okuduktan bir süre sonra “ruhumuzun” onunla dolduğunu hissetmemenin olanaksız olduğunu düşünmekte haksız sayılmaz pek.
İyi de Montaigne’in kendisi nasıl bir okurdu acaba? Tat almaktan hoşlanan, araştırıcı bir okur olarak biliniyor. Dediği şu: “Kitaplardan yalnız insanca bir eğlenceyle tat almaya çalışırım.”
Montaigne’in, Sainte-Beuve’un “tarikat” olarak nitelendirdiği ciddi bir tutkunlar kitlesi var. O kadar çok sevilmiş ki, Beuve bunlardan birinin, Montaigne’e ilgili hemen her ayrıntıyı bulup çıkarmayı, ona ilişkin en küçük belgeyi bulmayı yaşamının adeta amacı yapmış olan Doktor Payen olduğunu belirtir. Montaigne’in manevi kızı olduğu söylenen Gournay de yaşamını Montaigne adamıştır, diyor Beuve.
Yazdıklarıyla, düşünceleriyle adı etrafında bir efsane oluşan Montaigne’in çok tembel olarak bilinmesi şaşırtıcı geliyor insana.
Kolomb da iyi okurdu
Bir macera adamı olan Kristof Kolomb’un da iyi bir kitap okuru olduğu belli. Az okumuştur ama öz okumuştur gerçekten de. Okuduğu kitapların beş tanesinden haberdarız. Papa II. Pius’un “Historia rerum ubique gestarum”unun 1477 Venedik baskısı, d’Ailly’nin “İmago Mundi”sinin 1483 baskısı, Marco Polo’nun “Devisement du Monde”unun 1485 baskısı, Yaşlı Plinus’un “Doğal Tarihi”nin 1489 baskısı, bir de Plutharkos’un tam metni 1470’de Latince’ye çevrilmiş olan Hayatlar adlı kitabı. Okuduğu kitaplar arasında en beklenmedik olanın bu son kitap olduğu söylenir.
Amerika’nın 1920’li yıllardaki en ünlü bankeri J.Pierpont Morgan da sıkı kitap okurlarındandı. Kütüphanesinde Kıpti dilinde yazılmış eserlerden, Kolomb’un Amerika’yı keşfinden önce rahiplerce yazılmış eserlere kadar çok sayıda değerli kitap bulunurdu. Shakespeare’in bazı kitaplarının ilk baskılarının yanı sıra Gutenberg’in matbaasında basılmış bir de Kitabı-ı Mukaddes vardı ki, paha biçilmez.
Samuel Taylor Coleridge on kardeşin en küçüğüydü. Dolayısıyla ağabeylerinin fazla ezdiği bir çocuktu. Ağabeylerinin baskısından kitaplara sığınarak kurtuldu denir. Thomas De Quincey’in kitaba da okumaya da düşkünlüğü dillere destandır. Kendisine kalan mirasın büyük bir bölümünü beş bine yakın kitaptan oluşan kütüphanesine harcadığı bilinir.
Doğu’dan da var elbette
Manguel’in Okumanın Tarihi çok zevkli bir kitaptır. Keyifle okumuştum ama elimden düşürmediğim kitabında Doğu’dan çok az örneğe yer vermesine alınmıştım doğrusu. Örneğin, Doğu’dan da ünlü okur sıfatını hak eden kimse yok mu? Olmaz mı? Elbette var. Ben de bildiklerimi anımsatayım.
Amerika’nın 1920’li yıllardaki en ünlü bankeri J.Pierpont Morgan da sıkı kitap okurlarındandı. Kütüphanesinde Kıpti dilinde yazılmış eserlerden, Kolomb’un Amerika’yı keşfinden önce rahiplerce yazılmış eserlere kadar çok sayıda değerli kitap bulunurdu. Shakespeare’in bazı kitaplarının ilk baskılarının yanı sıra Gutenberg’in matbaasında basılmış bir de Kitabı-ı Mukaddes vardı ki, paha biçilmez.
Samuel Taylor Coleridge on kardeşin en küçüğüydü. Dolayısıyla ağabeylerinin fazla ezdiği bir çocuktu. Ağabeylerinin baskısından kitaplara sığınarak kurtuldu denir. Thomas De Quincey’in kitaba da okumaya da düşkünlüğü dillere destandır. Kendisine kalan mirasın büyük bir bölümünü beş bine yakın kitaptan oluşan kütüphanesine harcadığı bilinir.
Doğu’dan da var elbette
Manguel’in Okumanın Tarihi çok zevkli bir kitaptır. Keyifle okumuştum ama elimden düşürmediğim kitabında Doğu’dan çok az örneğe yer vermesine alınmıştım doğrusu. Örneğin, Doğu’dan da ünlü okur sıfatını hak eden kimse yok mu? Olmaz mı? Elbette var. Ben de bildiklerimi anımsatayım.
Müslüman dilbilimci Ebu İshak el-Harbi (ölümü 285/898) hatırı sayılır bir kitap meraklısıydı. Çalışmaları sırasında çok fazla kağıt, mürekkep kullandığını da söylerler. Evinde, sadece filoloji ile hadislerle dolu tam 12 bin not defteri vardı ki bu azımsanacak bir rakam değildir. “Bu kadar kitabı neyle topladın?” diyenlere yanıtı şudur: “Kanımla, canımla”.
Ortaçağ İslam dünyasının en önemli kitap tutkunlarından biri de kuşkusuz Ebu Ali bin Sivar el-Katib’dir. (Bir başka kaynağa göre bu kişi Ebu’l-Kasım el-Büsti de olabilirmiş, belirteyim). El-Katib’in uluslararası üne sahip kitaplığı, İslam’da vakıf olarak kurulan ilk kitaplık özelliğini de taşıyordu. Ne yazık ki 1090 yılında Bedeviler tarafından yok edildi. Cahiz’in bir kitap kurdu olduğunu söylemeye gerek yok, biliniyor. Kitapları yazarak çoğaltan Varraklar’ın dükkânlarını kiralar, geceleri orada bulunan kitapları okurdu Cahiz.
Salah Birsel, bizde de adı edebiyat tarihine geçmiş kitap tutkunlarının olduğunu yazar, Halley Kimi Kurtarır’da. Birsel, Refi Cevat Ulunay’ın sözünü ettiği Mazhar adlı kişinin tam bir kitap delisi olduğunu söylüyor. Neyi var neyi yok kitaba yatırırmış Mazhar Bey. Birsel, Ulunay’ın şöyle yazdığını aktarıyor: “Zavallı Mazhar Bey, üstte yok, başta yok. Ama yine kitaba para bulur. Dahası, Sahaflar’da son meteliğine kadar kitaba verdikten sonra, cebinde yol parası da kalmadığı için, kitapları yüklenerek Bakırköyü’ne kadar yaya gittiği de olurdu.”
Salah Birsel, kendi tanıdığı bir başka kitap delisi Saim Nihat Bilga’dan da söz eder: “...yemez içmez parasını kitaba yatırırdı. Kimi zaman sahaflığa kalkışıp evlerden çuvallarla kitap satın aldığı da olurdu. Bunların içinden işine yarayacakları ayırır, gerisini şuna buna dağıtırdı. Böylece oldukça zengin bir tiyatro kitapları koleksiyonu elde etmişti.”
Çok daha uzatılabilir bu örnekler. Kitaba okumaya düşkünlük yerküremizde sadece belli bölgelere özgü değil elbette. Bunun Batı’sı Doğu’su yok ama Manguel Batı’da daha fazla kitap tutkunları var deyince Doğud’akileri de ben anımsatayım istedim.
Ortaçağ İslam dünyasının en önemli kitap tutkunlarından biri de kuşkusuz Ebu Ali bin Sivar el-Katib’dir. (Bir başka kaynağa göre bu kişi Ebu’l-Kasım el-Büsti de olabilirmiş, belirteyim). El-Katib’in uluslararası üne sahip kitaplığı, İslam’da vakıf olarak kurulan ilk kitaplık özelliğini de taşıyordu. Ne yazık ki 1090 yılında Bedeviler tarafından yok edildi. Cahiz’in bir kitap kurdu olduğunu söylemeye gerek yok, biliniyor. Kitapları yazarak çoğaltan Varraklar’ın dükkânlarını kiralar, geceleri orada bulunan kitapları okurdu Cahiz.
Salah Birsel, bizde de adı edebiyat tarihine geçmiş kitap tutkunlarının olduğunu yazar, Halley Kimi Kurtarır’da. Birsel, Refi Cevat Ulunay’ın sözünü ettiği Mazhar adlı kişinin tam bir kitap delisi olduğunu söylüyor. Neyi var neyi yok kitaba yatırırmış Mazhar Bey. Birsel, Ulunay’ın şöyle yazdığını aktarıyor: “Zavallı Mazhar Bey, üstte yok, başta yok. Ama yine kitaba para bulur. Dahası, Sahaflar’da son meteliğine kadar kitaba verdikten sonra, cebinde yol parası da kalmadığı için, kitapları yüklenerek Bakırköyü’ne kadar yaya gittiği de olurdu.”
Salah Birsel, kendi tanıdığı bir başka kitap delisi Saim Nihat Bilga’dan da söz eder: “...yemez içmez parasını kitaba yatırırdı. Kimi zaman sahaflığa kalkışıp evlerden çuvallarla kitap satın aldığı da olurdu. Bunların içinden işine yarayacakları ayırır, gerisini şuna buna dağıtırdı. Böylece oldukça zengin bir tiyatro kitapları koleksiyonu elde etmişti.”
Çok daha uzatılabilir bu örnekler. Kitaba okumaya düşkünlük yerküremizde sadece belli bölgelere özgü değil elbette. Bunun Batı’sı Doğu’su yok ama Manguel Batı’da daha fazla kitap tutkunları var deyince Doğud’akileri de ben anımsatayım istedim.
MUSTAFA K. ERDEMOL / BİRGÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder