9 Ekim 2018 Salı

Amerikancılık sağın uzmanlık alanıdır - CAN UĞUR

AKP’nin ekonominin dümenini ABD’li danışma şirketi McKinsey’e vermesinin ardından başlayan eleştiriler kısa sürede ciddi boyutlara ulaştı. Bunun ardından AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan tepkiler nedeniyle geri adım atmak zorunda kalarak şirketle anlaşmayı iptal ettiklerini duyurdu.


Erdoğan bununla da yetinmeyerek yıllardır başvurduğu yöntemi tedavüle sokarak 2. Cumhurbaşkanı ve CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’nün ABD ile Türkiye bayraklarının olduğu bir fotoğrafı kamuoyuyla paylaştı. ABD ile yakın ilişkileri sadece CHP ile ilişkilendirdi. Türkiye’yi ‘Küçük Amerika’ yapma hayaliyle yola çıkan Adnan Mendereslerden, 6. Filo’yu kıble yapıp namaz kılan İslamcılardan hiç söz etmedi. Tarihi emperyalizmle ilişkilerden ibaret olan Türk sağının ABD severliğini ‘unutan’ ya da kitlesine ‘unutturmak isteyen’ Erdoğan’ın söz konusu hamlesini yakın tarih araştırmalarıyla bilinen Araştırmacı yazar Sinan Meydan ile akademisyen Sinan Yıldırmaz ile konuştuk. Alanında uzman iki ismin de ortaklaştığı konu söz konusu mesele Amerikancılıksa Türk sağının eline kimsenin su dökemeyeceği.

AKP’nin Yeni Türkiye kurma çabalarının ‘yeni bir tarih’ inşa etmekten geçtiğine değinen Sinan Meydan şunları söyledi: AKP uzunca bir sür önce yeni bir tarih yazma sürecine girdi. Türkiye Cumhuriyeti’nin tarih anlayışı bunları kesmiyor. Yeni bir rejim kurmak istedikleri çok açık. Bu rejimin de yeni bir tarihe ihtiyacı var. Buna uygun biçimde tarihsel gerçekler kendi bağlarından koparılıyor. Dolayısıyla bu süreçte çarpıtma da var tarihsel belgelerin uydurulması da.


Söz konusu adımların ‘Erdoğan’ın danışmanları tarafından’ atıldığı ve Erdoğan’ın kandırılmış olabileceği yönündeki iddiaları sorduğumuz Meydan’ın yanıtı ise şu oldu: Ben cumhurbaşkanını, danışmanlarının kandırdığı biçiminde basit bir yorum yapılmasına karşıyım. Daha yapısal bir durum var. Çünkü cumhurbaşkanının tarih anlayışı da bunlara cevaz verecek nitelikte. Şimdi 2. Dünya Savaşı döneminde İnönü’nün yaptıklarını tartışırsınız eleştirirsiniz bu ayrı ama siz o dönemin konjonktürünü dikkate almadan bir adım atarsanız buna çarpıtma deniyor. Türkiye’nin o dönem ki koşullar nedeniyle attığı adımlar; eleştirinin ötesinde karalamak, linç etmek üzere kurgulanıyor. Bunun arka planında cumhuriyetle olan kavga var. Cumhuriyete olan düşmanlık var. Alelade basit bir kandırma değil Yeni Türkiye’ye özgü bir çarpıtma var.

Emperyalizmle kurulan ilişki ve ABD’ye bakış meselesini sorduğumuzda ise Meydan şöyle devam etti:
Sağcıların kendini temize çekmesi mümkün değil bununla beraber kendilerini yalanlamaları söz konusu. 1950’den bu yana Türk sağı Amerika’ya eklemlenmiştir. Menderes’ten Erdoğan’a kadar tüm siyasi motifleri bu eklemlenmeye uygun siyasi tavır geliştirmiştir. Eklemlenmeyen bunun dışında söz söyleyen bir sağ siyasetçi yoktur. Hepsi bu bağımlılık zincirinin parçasıdır. McKinsey olayının ardından şimdi ABD karşıtı gibi konumlanıyorlar ama buna genleri müsaade etmez.

İnönü’nün elindeki bayrağı kendine dert edinenler Menderes’ten hiç bahsetmiyor diyerek tarihsel bir gönderme yapan Meydan şu ifadelerle açıklamasını noktaladı:

Erdoğan Menderes’ten hiç bahsetmiyor. Amerikancılık dendiğinde Türkiye’de Menderes’i o dönemin sağcılarını kimse aşamaz. İliklerine kadar bağlılığın bir yansımasından bahsedebiliriz. Ama Sayın cumhurbaşkanı bunlardan hiç bahsetmiyor. Hem ekonomik hem siyasal açıdan tam bağımlı bir Türkiye görüyoruz. AKP ve Sayın Erdoğan Menderes’i eleştiremez. Çünkü siyasal anlamda kökenleri olarak

ABD Başkan Eisenhower’la yarım saat görüşmesinin ardından Menderes kendisinden kredi istemiştir. Aynı zamanda da kendi portresini de Menbderes’e armağan etmiştir. Menderes eli boş dönecektir Türkiye’ye ama o günün karesine bakıldığında Eisenhower çerçeveli fotoğrafı vardır koltuğunun altında. Menderes, Beyaz Saray’ın kapısını aşındırmıştır. 50’li yıllarda 2 kere Beyaz Saray’a gitmiştir. Şimdi siz İnönü’den bahsediyorsanız bunları da görmelisiniz. Bunları görmeden sadece İnönü derseniz bunun adı çarpıtma oluyor. Madalyonun bir tarafı gösterilirken diğeri bir türlü gösterilmiyor.

İşine geleni alıyorlar
Akademisyen Sinan Yıldırmaz ise yakın dönem Türk siyasi hayatının ABD ile kurulan ilişkiler bağlamında masıl değerlendirilmesi gerektiğine dair şunları söyledi:
amerikancilik-sagin-uzmanlik-alanidir-518273-1.
Amerikancılaşma 2. Dünya Savaşı’nın sonuna doğru başlıyor. O dönem, solcular dışında; CHP ile başlayan süreçte neredeyse herkes Amerikancılığı savunmuştur. Sağın Amerika karşıtlığı söz konusu olamaz. 1960’ların başına kadar Amerikancılık Türk siyasetinde geçer akçeydi. Bunu not etmek lazım. Demokrat Parti ise bu Amerikancılığın kurumsal hale gelmesi anlamını taşır. Şunu net biçimde söyleyebilirim bir tarihçi olarak: Kimlik ve siyasi cepheleşme yaratmada siyasiler tarihe her zaman ihtiyaç duyar. Tarihin somut olgulara dayanması daha sağlam bir kaynaktır ve işlevli bir yönü vardır. Her iktidar kendini tarihle meşrulaştırmak ister. İktidarlar için gerçeklik değil, gerçekliğin kendileri açısından kullanılabilir olanı seçer.

Can Uğur / BİRGÜN




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder