19. yüzyılda dünyada keşfedilmemiş pek az yer kalmıştı. En yüksek dağa henüz çıkılmamış, kuzey ve güney kutuplarına gidilmemişti belki, ama dünya haritası basbayağı belli olmuştu. 20. yüzyılda keşifler az sayıda da olsa devam etti ve dünya haritası fiziksel olarak kesinleşti. Ama siyasi olarak bu haritanın değişmesi neredeyse kesintisiz sürdü. Sınırlar, bayraklar ve dolayısıyla isimler hiç durmadan değişti.
Devrimlerle gelen isimler karşı devrimlerle gitti mesela...
Bu tür değişimlerden en çok etkilenenin insanlık tarihinin en ileri, en radikal adımının atıldığı eski Sovyet topraklarının olması kimseyi şaşırtmamalı. Sovyetler Birliği diye bir ülke yok artık, Leningrad ve Stalingrad bugün başka isimlerle anılıyor. Keza pek çok meydan, cadde ve bina da öyle.
Göz önündekiler böyle... Peki ya göz önünde olmayanlar... Uçsuz bucaksız Sibirya'nın kuzeyindeki Taymir Yarımadası'nın daha da kuzeyi mesela...
Kimsenin yaşamadığı ve normal koşullarda kimsenin gitmeyeceği uzak ama çok uzak adalar var orada. Öylesine uzak ki haritalara bakanların bile dikkatini çekmeyecek bir noktadalar. Ama bir an olsun gözü takılanları isimleriyle şaşırtacak adalar bunlar.
19. yüzyılda henüz keşfedilmemişlerdi. 20. yüzyılın başında ilk kez haritalara girdiğinde bir takımada oldukları konusu dahi tartışmalıydı ve oradaki toprağın tek bir ada olduğu düşünülüyordu. 1926 yılında bölgeye Sovyet Yönetimi tarafından Kuzey Toprakları ismi verildi ancak bu topraklar hâlâ kaşiflerini bekliyordu. Ta ki 1931 yılında Georgy Ushakov liderliğindeki bir Sovyet ekibi hiç kimsenin gitmediği bu topraklara ayak basana kadar...
Jeolog Nikolay Urvantsev, araştırmacı Sergei Zhuraviev ve radyo operatörü Vasily Khodov'un dahil olduğu bu ekip iki yıl boyunca tüm takımadaları keşfetti.
İki yıllarını harcadıkları bu hayat belirtisi olmayan, Ushakov'un ifadesiyle sert, hüzünlü ve yalnız topraklara, en şahanesinden Sovyetik isimler vermeyi tercih ettiler. Bolşevik, Komsomol, Öncü ve Ekim Devrimi adaları... Beşinci ada için uygun gördükleri ad ise o zamanki yöneticileri, Sovyet bilim insanı ve sonra başarıları nedeniyle kahraman ilan edilecek Otto Schmidt'in ismiydi.
Bir insan iki yılını kimsenin gitmediği ve kimsenin gitmeyeceği adalara niye harcar? İnsanlığa ve ülkesine inanmadan mümkün değil... O ülkenin idealleri ile insanlığın geleceği bu denli örtüşüyorsa bu inanç artması doğaldır. O inançla bu ıssız adalar isimlendirilmiş ve bu isimler Sovyet yönetimi tarafından onaylanmıştır.
Kimsenin gitmediği ve kimsenin gitmeyeceği adalara Öncü veya Komsomol tamam, Bolşevik'i de geçtik ama Ekim Devrimi'nin isminin verilmesi sorgulanmamıştır mesela. Çünkü partinin o dönemki kadroları bu insanların niye orada olduğunun farkındadır belli ki. Bilinmeyeni öğrenme arzusu, gidilmeyen yere gitme hırsı insanı insan yapar. Sovyet yurdunun böyle insanlara ihtiyacı vardır. Uzayı fethedecek olanlar onlardır. Devasa çiftlikleri, büyük fabrikaları, yaşanılacak kentleri yaratanlar da...
Ancak iki yılını kuzeydeki ıssız ve hüzünlü topraklara gömebilenler faşizmi de mezara gömebilir.
Ortak nokta heyecandır. Yeni bir ülkeyi kuruyor olmanın heyecanı... İnsanlığın gördüğü en ileri ülkeyi, işçilerin ülkesini, sosyalizmi kurmanın heyecanı... Komünizme yürümenin heyecanı...
Böyle insanları kaybeden devrimini de kaybeder. Sovyet sosyalizmi devrimci heyecanını ve dolayısıyla enerjisini kaybedenlerin yüzünden yenildi. 1980'li yıllarda Kuzey Toprakları daha keşfedilmemiş olsa oralara gitmek isteyecek bir ekip çıkardı mutlaka. İnsan bitmez çünkü...
Ama Sovyet yönetiminin türlü bahanelerle adalara o isimleri koydurmayacaklarına eminim.
Çünkü onlara sorsan dünyanın öbür ucundaki ıssız bir adaya Ekim Devrimi ismi verilemezdi. Çünkü anlamayacaklardı. Çünkü onlar o heyecanı çoktan kaybetmişlerdi.
Dünyanın bir ucundaki sert toprakların isimlerinin değiştirilmesine belki de tamamen aynı nedenle sıra gelmedi. Çünkü önemsizlerdi. Büyük olasılıkla, devamında, Putin'le birlikte devrimden geriye kalanlara karşı izlenen çıkarcı, faydacı ama dikkatli politika nedeniyle isimler korundu.
Dün Ekim Devrimi'nin yıldönümüydü. Ama bugün iki dakikanızı ayırıp o adaları haritada bulmak için geç kalmış sayılmazsınız.
Parmağınızı o adanın üstüne koyduğunuzda veya farenin imlecini o toprakların üzerine getirdiğinizde bir mezarı ziyaret etmiş olacaksınız.
Büyük Sovyet kaşifi Ushakov'un mezarı bu. Moskova'da öldü ama isteği doğrultusunda keşfettiği Kuzey Topraklarına gömüldü. Hâlâ tek başına adalara ve verdiği isimlere göz kulak oluyor.
İsmi değiştirseler ne fayda, Ushakov'un ruhunu o topraklardan kovamazlardı. Devrimci heyecana, inanca güçleri yetmezdi.
Zaten hiç yetmedi ve yalnızca ücra adalarda değil dünyanın dört bir yanında Ekim'in ruhu işte hâlâ yaşıyor.
Özgür Şen / SOL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder