Kemal Okuyan pazartesi röportajlarında bu hafta, 2 gün sonra 101. yıldönümüne girilecek olan Ekim Devrimi üzerine sorularımızı yanıtladı. Okuyan'ın soL'un sorularına verdiği yanıtlar şöyle:
______________________________________________________________
7 Kasım günü Ekim Devrimi’nin 101. yılı kutlanacak.Kutlanacak bir şey kaldı mı
Sovyetler Birliği yıkıldı, yani Ekim Devrimi üzerine inşa edilen ülke şu anda yok. Bu açıdan kutlanacak bir şey kalmadı diye düşünülebilir ama Ekim Devrimi o denli büyük bir tarihsel olay ki, izleri yeryüzünden silinemez ve bütün dünyada ezilenlerin mücadelesine ilham vermeye devam ediyor. Rusya’da rock grupları “yeni Ekimler yolda” diye şarkı söylüyor, orada da kurtulamaz bugünkü kapitalist düzen Ekim Sosyalist Devrimi’nden, 1917’den. Kutlanacak çok şey var ama bu kutlamaların geçmişten çok gelecekle bağlantılı olması gerekiyor. Bugün devrim fikri, sosyalizm fikri, komünizm hedefi kesinlikle günceldir ve Ekim Devrimi bu güncelliğin bir parçasıdır.
________________________________________________________________
Ekim Devrimi’nin evrenselliği sorgulanıyor, fazlasıyla Rus olduğu ileri sürülüyor. Buna ne dersiniz?
Ekim Devrimi’nin etki alanına bir baksınlar. Bugün Sovyetler Birliği’nin ardından ortaya çıkan yeni devletler SSCB’nin cumhuriyetleriydi. Evet zamanında, Devrim’den önce bu geniş coğrafya Rusya İmparatorluğu’nun egemenliğindeydi ama devrim bunları özgürleştirerek bir arada tutmayı becerdi. Dahası Sovyetler Birliği’nin dışında başta Avrupa olmak üzere, bütün dünyada yankı buldu, yüz milyonlarca kişi Ekim’in açtığı yoldan geçmek için mücadele etti, bazıları başardı da. Ekim Devrimi’nde Rus olan taraf vardır elbette, merkezi Petrograd’dır, ona özgü renkler taşır ama öte yandan Ekim devrimi işçinin patrona galebe çalması, onu başından sepetlemesidir en basit anlatımla. Bugün bütün dünyada aynısına ihtiyaç duyuluyor. Ve Ekim Devrimi birçok açıdan işçinin patronu başından atmanın biricik yolunu göstermektedir, nasıl evrensel olmaz!
_____________________________________________________________
Devrimin önderi Lenin kısa sayılabilecek bir süre sonra, 1924’te öldü. Birçok kişi Lenin’in ölümüyle birlikte Sovyetler Birliği’nin yıkılışının kaçınılmaz hale geldiğini söylüyor.
Ne alakası var. Lenin çok büyük önderdi ama Sovyetler Birliği’ni Sovyetler Birliği yapan büyük atılımların hiçbiri onun döneminde gerçekleşmedi. 1924’de öldü ancak 1922’den itibaren Lenin’in siyasi mücadeleden çekildiğini, hastalığının onu ülke sorunlarından uzak tuttuğunu biliyoruz. 1922 yılında Sovyetler Birliği, açlıkla boğuşan, yoksul, sanayisi işlemeyen, tarımı sabote edilen bir ülkeydi buna karşın örgütlü bir işçi sınıfı, devrimci bir parti geleceğe umutla bakıyordu. Büyük hamleler hep daha sonra gerçekleşti. Sovyetler Birliği’nin yıkılmasıyla Lenin’in ölümü arasında bir ilişki yok. Arada 67 yıl var!
_______________________________________________________________
Peki neden yıkıldı Sovyetler Birliği, bu konuda kitabınız da var.
Bu konuyla ilgili binlerce kitap var ve kısa bir yanıt bazen çok tehlikelidir. Bu tehlikeleri göze alarak şunları söyleyebilirim. Sovyetler Birliği, ülkenin komünizme doğru ilerleyişine önderlik etmekle yükümlü partinin adım adım devrimcilikten uzaklaşması sonucu yıkıldı. Neden uzaklaştı? Çünkü zorlu mücadelelerin ardından ülkedeki yorgunluk partiyi de etkiledi. İdeolojik alanda mücadeleden kaçmayı meşrulaştıracak hatalar yapıldı, emperyalizmin düşmanlığı hafife alındı, ekonomide kamu mülkiyetinin mutlak egemenliğini sağlamanın önemi anlaşılmadı. İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar ülkeyi zorlu dönemeçlerden başarıyla çıkaran devrimci irade yerini statükoculuğa bıraktı. Durursan düşersin ya da düşürürler.
_______________________________________________________________
Ekim Devrimi’nin Marksizmi saptırdığı iddiası daha fazla dillendiriliyor bugünlerde. Birçok kişinin ağzında “Marx’a dönmek” bir slogana dönüşmüş durumda. Marx’a dönmeli miyiz?
Marx’a dönülmez, Marksist olunur. Marx bir devrimcidir ve ondan güç alarak Ekim Devrimi ya da Lenin’in meşruiyetini ortadan kaldıracağını sananlar hayal kırıklığına uğrarlar. Düzen içi projeler, kapitalizmin şu ya da bu sıfatla iyileştirilmesi, üçüncü yol saçmalıkları ya da devrimcilikten arındırılmış “özgür toplum” arayışları… Marx’tan bunlara ekmek çıkmaz. Bunun bazı uyanık kapitalistlerin çıkıp “Marx haklıydı” demesinden farkı yok. Marx’ı Harvard’da ekonometri hocası, Lenin’i de darbeci çavuş sanıyorlar!
_______________________________________________________________
Devrimin güncel olduğunu söylüyorsunuz. “Buna gerçekten inanıyor musunuz” sorusuyla herhalde çok sık karşılaşıyorsunuzdur
Evet bu soruyla çok sık karşılaşıyoruz. Ve bu soruya şu soruyla karşılık veriyoruz: Dünyadaki bu düzenin uzun süre devam edebileceğini ve etmesi gerektiğini düşünüyor musunuz? Bakın, kapitalizmden nemalananların dahi açıkça savunmadığı, sürekli şikayet ettiği bir sistemden söz ediyoruz. Ekim Devrimi bu sistemin yıkılabileceğini gösterdi, nasıl yıkılacağıyla birlikte… Aynısı tekrarlanmaz ama hem dinamiği hem mekaniği benzer olacaktır devrimlerin. Şu anda bu söyleşi yapılırken duyuyorum bir spiker radyodan haberleri sunuyor, arada kulak kabartıyorum. Muhteşem işler becermiş, eserler yaratmış, medeniyetler kurmuş olan insanlığın karşı karşıya kaldığı sorunlara bakın. Kriz, işsizlik, yolsuzluk, cinayetler, tacizler… Devrim güncel olmaz mı hiç!
________________________________________________________________
Bir hafta önce 29 Ekim’de Cumhuriyet bayramı kutlandı. Cumhuriyetle Sovyet Devrimi aynı çağın ürünü. İkisi arasındaki ilişkiyi nasıl tanımlarsınız. Tamamen karşılıklı çıkarlara mı dayanıyordu? Yani pragmatik hesapların ürünümüydü bu ilişki?
Pragmatik hesapların olmadığı söylenemez. Sovyetler Birliği ile Anadolu’daki Ulusal Hareketin önderlikleri birbirlerine hesap-kitap yaparak yaklaştı elbette. Zaten iki tarafın da herhangi bir ilişkiye teklifsiz, ince eleyip sık dokumadan atlaması olanaksızdı. Ayrıca sınıf temelleri, hedefleri farklı. Ama mesele bu kadar basitleştirilemez. Alış-verişten ibaret değil olay. Aynı cephedeler, devrim cephesi bu. İkincisi toplumsal zeminde Ekim Devrimi Anadolu insanını çok çeşitli nedenlerle heyecanlandırmış, kendine bağlamış. Bolşeviklere dönük büyük sempati var ve bu sempati “resmi politika”nın sonucu değil. Hem sonrasında, hatta Türkiye Sovyetler Birliği ile dostluğu seyrelttiği dönemde bile, Cumhuriyet’in kuruluşuna birçok noktadan etkide bulunmuş Sovyetler Birliği. Ekonomide, kültürde, şehircilik alanında derin izleri var Sovyetlerin. Bu izlere dikkatle bakarsanız çıkar ilişkilerinin ötesine geçen bir ruh fark edersiniz. Sovyetler tarafından kurulan fabrikalarda, işletmelerde Türkiye’de işçi sınıfının şimdi hayal dahi edemeyeceği güzellikler var; sinemalar, kreşler, konser salonları, yeşil alanlar…
________________________________________________________________
Son bir soru… Bugünkü Rusya’da devlet Ekim Devrimi’ni ne kadar temsil ediyor?
Hiçbir biçimde temsil etmiyor. Rusya’da bugünkü iktidar Ekim’in, Sovyet döneminin izlerinden, etkisinden kurtulamadığı için onu istismar ediyor, çarpıtıyor. Ne alakası var? Sovyetler Birliği en hastalıklı döneminde bile eşitlikçi bir ülkeydi, Rusya Federasyonu ise toplumsal adaletsizlikte başa güreşiyor. İşçi sınıfı bugün Rusya’da ezilen sınıftır.
Kemal Okuyan / SOL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder