23 Aralık 2018 Pazar

Cumhuriyette hortlaklar dönemi - ÖZDEMİR İNCE

Karl MarxII. Napoleon’la dalga geçmek için, “Çeyrek porsiyon Napoleon” der. İşin içinde, kuşkusuz, özenme, özenti, taklit var. Demek ki yeğen Napoleon, fil olmaya kalkışan kurbağa gibi amcasına öykünmeye çalışmış ve işi berbat etmiş. Zaten etti! 
Yetenekli biri olumlu bir örneğe özenip başarılı olduğu zaman, taklit ettiği söylenemez, izinden gittiği söylenir. Bu örnek çok enderdir. Yeteneksizler ve deliler hep kötü örneklere özenir: HitlerMussoliniFranco gibilere.

***
Şimdilerde ortalıkta bir Abdülhamid Han hayaleti dolaşıyor. “Hayalet”in sevimli bir yanı var. Aslında “Abdülhamid Han’ın hortlağı” demek gerekir. Hortlak, yani mezarından çıkarak insanları korkuttuğuna inanılan ölü, korkunç bir yaratık. Moda sözcükle “zombi”. Millet “zombi”yi “aptal, bön, budala” yerine kullanıyormuş, ama yanlış. Zombi düpedüz hortlak anlamına gelir.
 
Uzun lafın kısası: AKP’nin şanlı “devr-i felâket”ine meftun bit pazarı düşkünleri  “Han” dedikleri II. Abdülhamid hülyalarına dalıyor. Dalsınlar bakalım: Sonunda, somut olarak karşılarında Abdülhamid’in hortlağını gördükleri zaman ödleri patlayacak.

Karşılarında bir Franketayn (Frankenstein) yaratığını görünce, “Ulaa bu nedir!?” diye çil yavrusu gibi dağılacaklar. Ulaaa, paranızı pul eden; ata mirası malınızı mülkünüzü satıp barlarda yiyen; şeker fabrikalarınızı satıp kumara basan; Sümerbankınızı kumaya tapulayan; Telekomunuzu elin Fellahına peşkeş çeken müsibettir, hortlaktır, zombidir. 
Abdülhamid’in özenilecek yanı yok mu? Var! İmam hatip yerine çağdaş okullar açmış adam. Ama bu hayırlı işini örnek almıyorlar; siyasal İslamcılığına (Panislamizm) özeniyorlar.
***
Bu gevezeliği, Cüneyt Akman’ın Kahrolsun İstibdat Yaşasın Hürriyet (Tekin Yayınları) adlı kitabını bir kez daha takdim etmek için yazdım. 2 Kasım 2018 günü yayımlanan “Kahrolsun İstibdat Yaşasın Hürriyet” başlıklı yazımı “Okumaya  ‘İslamofaşizmin tarih öncesi’ bölümünden başlayın. Çok ilginç olur!” diye bitirdiğim anda şimdi okumakta olduğunuz yazıyı düşünmeye başlamıştım.
 
Gerçekten ilginç: Cüneyt Akman, Osmanlı’nın çöküş dönemini tasvir edip anlatırken AKP’nin tek adamlı “Yükseliş Dönemi”nin (!) gerçekçi fotoğrafını çekiyor. Ara Güler işi. O anlatırken bu yükseliş döneminin bir “Yağma Hasan’ın böreği”, bir “Han-ı yağma”  (Yağma Sofrası) dönemi; beton kalıplarının hapır küpür paylaşıldığı barbarlık dönemi olduğu anlaşılıyor. 

Tevfik Fikret bu dönemi yüz yıl önce şiirle söylüyordu: “Bütün bu nazlı beylerin ne varsa ortalıkta say: / Soy sop, şeref, gösteriş, oyun, düğün, konak, saray,/ Tüm sizindir efendiler, konak, saray, gelin, alay;/ Tüm sizindir, tüm sizindir, hazır hazır, kolay kolay.../ Yiyin, efendiler yiyin; bu doyumsuz sofra sizin, / Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!”

***
Kitapta ilgimi en çok II. Mahmut dönemi ile “Savaşlar: Türkiye’nin Felaketleri”  bölümü çekti: Osmanlı militarizminin en çok zafer kazandığını sandığı yıllarda  ordunun temelini teşkil eden Müslüman-Türk nüfus hemsayıca, hem sıhhatçe, hem de ekonomik olarak gitgide mahvolmaktaydı. 

Halkın buna karşı neredeyse yüzlerce yıl süren aktif veya pasif direnişleri (isyanlar, ‘kaçgun’lar, asker kaçaklıkları) militarist egemen sınıflar tarafından tarihte görülebilecek en kanlı şekillerde bastırıldı ve ‘tedib’ harekâtları ülkeyi neredeyse dış savaşlar kadar şiddetli bir mahva sürükledi.” (s.88) 
Ve ardından, siyasal İslamcı meftunlarının günümüzde hortlayan Devr-i Abd El Hamid’i geldi. Ben de, 2019’da yayımlanacak kitabım “Ortak Akılsızlık Halleri”nde hortlak taklitçilerinin sefalet sahnelerini anlattım.

Özdemir İnce / CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder