New York metrosu Ankara metrosundan neredeyse yüz yıl önce, 1904’te açılmış. İleride tarihçiler ülkeleri birbirleriyle karşılaştırmak için kent metrolarının kuruluşunu dikkate alacaklar sanırım.
Ancak günde 6 milyondan fazla insan taşıyan New York metrosunun her yerinden döküldüğü söyleniyor. Hâlâ bilgisayarlı sisteme geçilemeyen sistemde, haftada 70 binden fazla gecikme yaşanıyor. Çöplerin ve farelerin işgal ettiği metronun yenilenmesi için 40 milyar dolara yakın bir yatırım gerektiği bildiriliyor. Buna karşılık ABD’de kamusal kaynakların kısıtlılığı buna izin verecek gibi gözükmüyor. Elektrik şebekelerinden su dağıtım sistemlerine kadar birçok noktada toplumsal yaşamın niteliği azalıyor. Aylarca söndürülemeyen yangınlarda kamusal kaynakların kısıtlanmasının etkisinden bahsediliyor.
Bu yazının yayınlandığı cumartesi günü haberlere göz attığınızda, ABD hükümetinin kapandığını okuyabilirsiniz. Eğer 21 Aralık Cuma günü Trump’ın Meksika sınırına örmeyi planlandığı duvar için 5 milyar dolarlık ek bütçe Kongre’de onaylanmazsa ABD hükümeti kapanacak. Bu güvenlik ve sağlık gibi bazı sektörlerin dışında tüm kamusal hizmetlerin durması anlamına geliyor.
İnsana sanki gerçeküstü bir hikâye gibi geliyor ama bu ilk değil ABD’de, en son 2013’te Obama döneminde 16 gün hükümet kapalı kalmıştı. Şimdi niye kapanıyor?
Bütün ABD-Meksika sınırına duvar örülmediği için!
Yaşananların insanlık dışı bir sosyopatlık göstermesi bununla sınırlı değil, orman yangınını söndüremeyen, metroyu çalıştıramayan, fareleri kentlerden uzaklaştıramayan ABD, 2019 için rekor bir silahlanma bütçesi açıkladı. Trump başkanlığa geldiğinden beri askeri harcamalar sürekli olarak arttı ve önümüzdeki yıl için 725 milyar dolar civarında ve tüm dünyadaki devletlerin askeri harcamalarını alt alta toplasanız, ancak bu kadar edecek bir askeri bütçe söz konusu.
Bütçenin kalemleri de biliniyor, nükleer silahlar yenileniyor, nükleer cephanelik büyüyor, uzay savaşı teknikleri geliştiriliyor, siber savaş için olanaklar artırılıyor vb..
Ve ABD ilan ettiğini yaptı, Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Anlaşması’ndan kısa bir süre önce çekildi. Bu pratik olarak şu anlama geliyor, ABD başta Avrupa olmak üzere müttefik topraklarına yaygın olarak nükleer başlık taşıyan füze rampaları yerleştirecek.
Rusya bunun açık bir savaş hazırlığı olduğunu söyledi.
Emperyalizm devletleri ile bir bütün, ABD olmasaydı da başka bir devlet hiyerarşinin tepesinde olsaydı, durum değişmeyecekti, bir mantıksızlık denizinde görülmemiş bir emekçi halk düşmanlığı.
Bir sona doğru geliniyor.
Bu koşullarda gözleri Suriye’den çok ABD’nin Ukrayna aracılığı ile gerçekleştirdiği Kerç Boğazı kışkırtmasına çevirmekte yarar var. Sonuçta ABD Rusya’yı kuşatmak için gerekli odaklanmayı Suriye yüzünden sağlayamıyordu.
Ukrayna; ABD ve İngiliz askerleri tarafından eğitilen kuvvetlerini Kırım sınırına yığmış durumda ve önümüzdeki haftalar içinde kışkırtmanın yeni bir boyuta taşınması bekleniyor.
Tam bu esnada; ABD Suriye’den birliklerini çekme kararı alıyor, Türkiye operasyonu erteliyor, Türkiye 3,5 milyar dolarlık Patriot füzesi ısmarlıyor, ABD’li yetkililer öylesineymiş gibi Montrö Boğazlar Anlaşmasına değinip geçiyorlar, doğru veya yanlış S-400’lerin ABD’nin incelemesine izin verileceği sızdırılıyor.
Gerçi bir yandan Rusya ile ticaret anlaşmaları imzalanıyor, Astana süreci devam ediyor, ama bir yandan Türkiye ile Rusya arasına Kırım anlaşmazlığı gelip yerleşiyor. Türkiye Kırım’ın Rusya’ya bağlı olduğunu kabul etmiyor ve Rusya’nın gayrimeşru ilan ettiği Kırım Tatar Meclisi ile ilişkisini sürdürmeye devam ediyor.
Belli ki 2019 çok önemli gelişmelere gebe!
Buna karşılık emekçi sınıflar bütün ama bütün istem listelerinin en başına emperyalizmden kurtulmayı koymalılar. Çünkü böylesine bir akıldışılık ve çürüme içinde eşitlik ve özgürlük mücadelesi için büyük olanaklar doğuyor.
Erhan Nalçacı / SOL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder