ABD Başkanı Trump, önceki gün sosyal medyada şöyle yazdı: “Kürtlere saldırırlarsa Türkiye’yi ekonomik olarak mahvedeceğiz. 20 millik güvenli bölge kuracağız. Aynı şekilde Kürtlerin de Türkiye’yi provoke etmesini istemiyoruz”.
Trump’a Türkiye’den ilk yanıtlar sözcü, danışman ve bakanlardan geldi. Düşük tondaydılar. Ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan Trump’la telefonda görüştü. Gayet müspet bir görüşme olduğunu söyleyen Erdoğan, partisinin grup toplantısında ise “Trump’ın sosyal medya hesabından verilen kimi mesajlar bizi üzdü” diye konuştu.
Öncelikle şunu belirtelim: Trump’ın Türkiyeye yönelik ifadesi kabadır, küstahtır. Kabul edilemez. Diplomatik nezaketle, Türkiye - ABD arasındaki görüş ayrılıklarıyla açıklanamaz. Üslubun yanında, öz olarak da yanlıştır. Trump’ın hatası şudur: PKK - PYD - YPG terör örgütünü Kürtlerin temsilcisi olarak görmektedir. Türkiye’nin 35 yıldır teröre karşı verdiği haklı ve meşru mücadeleyi, Kürt karşıtlığı olarak yorumlamaktadır.
Meselenin şu yönü de önemlidir: Trump Rusya’yla ilişkileri nedeniyle ciddi sorunlar yaşamaktadır. Ağır suçlamalarla karşılaşmaktadır. Pek çok yakın çalışma arkadaşı istifa etmiş, birçok ismi de Trump görevden almıştır. Böyle bir dönemde, dikkatleri başka tarafa çekmek istemektedir. Hem dış politikada başarı aramakta, hem bir dış sorun yaratmaktadır. Dikkati iç siyasetten dış siyasete yönlendirmektedir.
Şu noktayı da atlamamak gerekir: Trump, Suriye’den ABD askerlerini çekmeye karar verdiği için, ülkesinde ve dünyada çok eleştirilmektedir. Avrupalı müttefikleri ve İsrail karara tepkilidir. ABD’de müesses nizamın, asker - sivil bürokrasinin pek çok ismi Trump’a karşı çıkmıştır. Kararın ardından, Savunma Bakanı James Mattis ve IŞİD ile Mücadele Özel Temsilcisi Brett McGurk istifa etmiştir. O nedenle, bu son sözleriyle Trump, Türkiye’nin sınır ötesi harekât hazırlığını bahane ederek, ABD’nin Suriye’den asker çekme kararını rafa kaldırmanın, en azından kısa vadede uygulamamanın altyapısını oluşturmak istemiş olabilir.
Türkiye tavrını netleştirmeli
Gelelim yazının başlığındaki sorunun yanıtına. ABD Başkanı’nın bu küstah tutumu, sadece onun kişilik özellikleriyle, kabalığıyla, şımarıklığıyla, cehaletiyle, patavatsızlığıyla açıklanamaz. Oturduğu koltukla da izah edilemez. Johnson’dan Trump’a dek ABD başkanlarının bu küstahlığının birinci sebebi, Türk muhataplarının aldığı korkak, çekingen, edilgen tavırdır.
Gelelim yazının başlığındaki sorunun yanıtına. ABD Başkanı’nın bu küstah tutumu, sadece onun kişilik özellikleriyle, kabalığıyla, şımarıklığıyla, cehaletiyle, patavatsızlığıyla açıklanamaz. Oturduğu koltukla da izah edilemez. Johnson’dan Trump’a dek ABD başkanlarının bu küstahlığının birinci sebebi, Türk muhataplarının aldığı korkak, çekingen, edilgen tavırdır.
Bu konuda, Atatürk sonrasında sicilimiz, birkaç istisna hariç, maalesef parlak değildir. “Türkiye’yi küçük Amerika yapacağız” diyenler, ABD adına Orta Asya’da, Ortadoğu’da taşeronluğa heves edenler, Irak ve Suriye’ye ABD nam ve hesabına müdahale etmek isteyenler, “Bir koyup üç alacağız” diye hesap yapanlar, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nde (BOP) eşbaşkanlık üstlenenler vardır.
ABD gibi emperyalist bir devletin seçilmişlerine -atanmışlarına, sivillerine- askerlerine karşı Türkiye’yi temsil edenler; onurlu bir devletin, köklü bir milletin temsilcisi olarak değil de, ABD hayranı, konumunu ABD’ye borçlu, ABD’nin bölgede uzantısı, kuryesi, Truva Atı olmaya meraklı, kariyer heveslisi politikacılar olarak davranırlarsa, ABD’yi yönetenlerin Türkiye’ye karşı tavrı değişmez.
Kıssadan Hisse: Dış politika dahil her alanda dik durabilmenin yolu, öncelikle Atatürk gibi, “Hürriyet ve istiklal benim karakterimdir” demekten geçer.
Barış Doster / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder