Kısa adı 'Berlinale' olan Uluslararası Berlin Film Festivali, 69'uncu kez düzenleniyor. 7 Şubat'tan 17 Şubat'a kadar sürecek festival, Marlene Dietrich Alanı'nda sükseli bir açılışla başladı.
Uluslararası Berlin Film Festivali, kısa adıyla "Berlinale", 69'uncu kez düzenleniyor. 7 Şubat'tan 17 Şubat'a kadar sürecek festival, Marlene Dietrich Alanı'nda sükseli bir açılışla başladı.
Uluslararası Berlin Film Festivali, kısa adıyla "Berlinale", 69'uncu kez düzenleniyor. 7 Şubat'tan 17 Şubat'a kadar sürecek festival, Marlene Dietrich Alanı'nda sükseli bir açılışla başladı.
Altın Ayı Ödülü, en iyi film ve yaşam boyu başarı ödülleri olarak iki kategoride veriliyor. Gümüş Ayı Ödülü ise, toplam yedi dalda sahiplerini bulacak: En iyi erkek oyuncu, en iyi kadın oyuncu, en iyi yönetmen, en iyi müzik, en iyi senaryo, olağanüstü sanat performansı ve tabii kısa filmlerde jüri büyük ödülü.
130 ülkeden izleyicinin Berlin'e geldiği festivalde, yalnızca mesleki amaçla gelenlerin sayısının 16 bin civarında olduğu açıklandı. 490 bin izleyicinin beklendiği Berlinale'ye 330 bin bilet satıldı.
Berlinale, yalnızca sinamaseverlerin buluştuğu bir film şenliği değil. Burası, kültür endüstrisi içinde hacimli yer tutan sinema sektörünün de buluşma alanı. Film şenliği ama aynı zamanda da büyük bir pazarı. Venedik, Cannes gibi festival/pazarların en büyüklerinden biri 1951'den beri Berlin'de ''kuruluyor''.
ULUSLARARASI BERLİN FESTİVALİ'Nİ KİM İCAT ETTİ?
Uluslararası Berlin Film Festivali'nin tarihçesi, aynı zamanda, Soğuk Savaş adına kodlanan antikomünist kuşatmanın da tarihidir.
Savaş sonrasının ikiye bölünmüş Berlin'inin ABD denetimindeki batı yakasında 6 Haziran 1951'de hayata geçirilen bu festival kimin ya da kimlerin fikriydi?
Bu soruya yanıt vermeden önce, festivalin 1978 yılına dek yaz aylarında, bu tarihten sonra da düzenli olarak Şubat ayında düzenlendiğini kaydetmek gerekiyor. Festivale ilişkin ikinci bir köklü değişiklik ise 1974 yılında olmuştu.
Dönemin Şansölyesi Willy Brandt, meşhur ''Ostpolitik'' (Doğu Siyaseti) açılımında Sovyetler Birliği ve Alman Demokratik Cumhuriyeti'nden filmlerin de festivale alınmasına olanak vermişti. Amaç, yakınlaşarak komünizmi çökertmekti.
İKİ KURUCU 'BABA': AMERİKALI 'FİLM SUBAYI' OSCAR MARTAY VE ESKİ NAZİ SANAT TARİHÇİSİ ALFRED BAUER
Rivayetler muhtelif: Festivalin çeyrek asır yöneticiliğini yapmış, eski Nazi sanat tarihçisi Dr. Alfred Bauer'in festival fikri önerisini ilk dile getiren kişi olduğu söyleniyor. Göbbels'e bağlı faaliyet yürüten UFO film üretim şirketinden kıdemli Bauer, İngiliz istihbaratı ile yakın ilişki içindeydi. Alfred Bauer, 1945 sonrasında İngiliz işgal güçlerinin kültür/sanat danışmanlığında da bulunmuştu.
Batı Berlin'deki Amerikan güçlerinin kültür/sanat işlerinden sorumlu görevlisi namı diğer ''Film subayı'' (''Filmoffizier'') Oscar Martay'a bağlı çalışan Bauer, Doğu'da gelişen sosyalist cumhuriyeti çökertmek için elinden geleni ardına koymayan bir antikomünistti.
İlk Berlin Film Festivali'nde ''gazeteci'' kimliğiyle bulunan NWD Funk'un kültür/sanat redaktörü Heinz Riek, festival fikri konusunda tanıklığını A. Bauer'den edindiği veriye göre şu şekilde ifade ediyor: ''Benim çılgın film festivali fikrim ile Martay'ın kapısını dikkatlice tıklatmam bir oldu. (Onun görev yaptığı Kleisstrasse'deki bürosuna her zaman yaptığım gibi yürüyerek gittim). Bana şöyle dedi: Evet, tam da benim fikrim.'' (1)
''Gazeteci'' Heinz Riek, film subayı Oscar Martay'ın ''ben Uluslararası Berlin Film Festivali'nin tek örgütleyicisiydim'' diye aktarırken, bu tarihsel anekdota gazeteci Susanne Leinemann'ın yorumu ise, Berlin Film Festivali fikrinin ''iki babası'' olduğu yönündedir.
İlk fikir ile ilk örgütleyen arasındaki açı farkının derinliğini bir kenara bırakalım. Muammaya dönen ilk fikir/ilk örgütleme sorusuna bir yanıtı da Alman film sektörünün yayın organı Film-Echo'dan okuyalım: ''Bugün hiç kimse UBFF'nin (Uluslararası Berlin Film Festivali) kim tarafından örgütlendiğini bilmiyor. Kesin olan bir şey var ki, Oscar Martay'ın çabaları olmasaydı bu festival asla hayat bulamazdı.'' (a.g.y.)
Amerikalı ''film subayı'' Oscar Martay, birkaç kez Cumhurbaşkanlığı köşkü Bellevue'ye davet edilmiş, kendisine Federal Onur Madalyası takdim edilmiş ancak ne hikmetse belirli bir süre sonra unutulmuş. Uzun yıllar Berlin'de yaşadıkları halde, kısa filmler çeken eşi ve kendisi ileriki yıllarda festivale davet dahi edilmemiş.
SINIR SİNEMALARI
Amerikalı ''film subayı'' Oscar Martay, 1948'de Berlin'e gelmesiyle birlikte toplam 700 sinemadan sorumlu işgal subayı olarak görev yapıyor. Martay'ın ilk yaptığı şeylerden biri, ''sınır sinemaları'' inşa ettirmek oluyor.
Martay, Doğu Berlinliler "rahat gelsin" diye Doğu/Batı Berlin sınırında 11 yeni sinemanın açılmasına önayak oluyor. Komünizme karşı savaşı kültür/sanat ekseninde de sürdürme azmiyle, sinema giriş ücretlerini doğudakinin altıda bir düzeyine düşürttüyor. ''İyi bir Amerikan filmi'' izlemek için Dresden'den, Leipzig'den, Rostock'dan insanlar yalnızca film izlemek için yüzlerce kilometre yol geliyorlar. 1951 yılı sonunda sınır sinemalarını ziyaret eden izleyici sayısının 2 milyonu bulduğu kaydediliyor.
''Film subayı'' Martay, ''Filmlerin siyasi içerikli olması gerekmiyordu. Buna karşın, siyasiydiler'' diye propagandalarının başarısı ile böbürleniyordu. (a.g.y.)
MOTİVASYONLARDAN BİRİ DE, ADC'DEKİ HALK DEMOKRATİK FİLM FESTİVALİ'NİN ÖNÜNÜ KESMEKTİ
Alman Demokratik Cumhuriyeti'nde hummalı bir hazırlıkla hayata geçirilmeye çalışılıp, toplumsal kültürün genişletilmesi çabasının bir uzantısı olarak ortaya çıkan ''Halk Demokratik Film Festivali''nin önünü kesmek için ''elini çabuk tutan'' ABD önderliğindeki güçler, Berlin Uluslararası Film Festivali'ni örgütlemeyi kararlaştırdılar.
''Parayı Verdi Düdüğü Çaldı: Sanat ve Edebiyat Dünyasında CIA Parmağı'' adlı kitabın yazarı Frances S. Saunders, bir bütün olarak kültür/sanat alanını şu şekilde yorumlarken son derece haklıdır: ''(…) Soğuk Savaş'ın en büyük gizli harekâtlarından biri haline gelecek olan, Batılı aydınları Amerikan davasına kazanma savaşının'' bir ön cephesi olarak tasarlanmıştı.'' (2)
50'li yıllarda CIA'in Amerika'nın Kültür Bakanlığı gibi çalıştığına işaret eden Frances S. Saunders, Allen Dulles başkanlığında kurulan Özgür Avrupa Komisyonu'nun ilk icraatları arasında yer alan Berlin'de Özgür Avrupa Radyosu'nu (RFE) kurdular. (a.g.e., s.188) Artık ''yeni savaş'', kültür savaşı olacaktı.
Özgür Avrupa Komisyonu'nun bir işlevi de şuydu: "Eski Nazilerin Almanya'dan gizlice Birleşik Amerika'ya getirilmesi işinin koordinasyonunu yürütüyordu, bu kişilerin komünizme karşı savaşta devlete yardımcı olmaları bekleniyordu.'' (a.g.e., s. 189)
FİLM ENDÜSTRİSİNİN PAZAR MEYDANI: FİLM FESTİVALLERİ
Piyasa dayatmaları sonucuda sinema, reklam pazarlamacılığının yan sanayiine dönüştü. Kâr pastasının iştah kabartan büyüklüğü, sinema dünyasında piyasanın taleplerine büyük oranda boyun eğmeye yol açtı. Piyasa diktatörlüğüne direnen bir avuç amatör ruhla çalışma dışında sinema, reklamcılığın yan sektörü gibi işlev üstleniyor.
Bir avuç imece ruhlu grup dışında Alman sineması beş tane holdingin denetimindedir. Alman sinemasında borusu öten Constantin Film, Tele München Gruppe, Studiocanal (Kinowelt), Tobis Film ve Universum Film dışında yapımcı bulmak olanaksız gibidir.
Aşağıdaki çizelgede de görüleceği üzere, 2015 yılı verileri itibariyle toplam kasa hasılatı 30 milyar dolar civarındadır. Bu oran, 2016'da bir miktar daha artış göstermiştir. Film festivallerinin ''film tüketimini'' kışkırtmadaki katkısı muazzamdır.
Uluslararası Berlin Film Festivali'nin kuruluş motivasyonu, Sovyetler Birliği ve Alman Demokratik Cumhuriyeti'ne karşı yeni bir ''kültür cephesi'' açmaktı. Bugün bu cephede kısmi başarı elde etmenin mağrurluğuyla olsa gerek, daha az siyasi film gösterime giriyor. Ayrıca Amerikalı işgal ''film subayı'' Oscar Martay'ın düşman sezgisiyle işaret ettiği gibi, ''Filmlerin siyasi içerikli olması gerekmiyor'', ''buna karşın, siyasidir''ler.
Tevfik Taş / SOL
KAYNAKLAR
Parayı Verdi Düdüğü Çaldı: Sanat ve Edebiyat Dünyasında CIA Parmağı, Frances S. Saunders Kırmızı Yayınları, 1. Baskı, 2010, s. 55
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder