4 Mart 2019 Pazartesi

Uğur Mumcuların hatırlattığı gerçekten korkuyorlar - GÜVEN GÜRKAN ÖZTAN

Ülkenin zulme, gaddarlığa, kumpasa maruz kalmış aydınlarına, menfur cinayetlere kurban edilen yüz akı sanatçı, yazar ve gazetecilerine yerel seçimlerde oy uğruna dil uzatılacağı aklınıza gelir miydi? Bursa AKP Büyükşehir adayı Aktaş, hiç utanmadan CHP’li rakibi Bozbey’i yermek için Nazım Hikmet’i, Bahriye Üçok’u, Uğur Mumcu’yu, Türkan Saylan’ı “devlet ve bayrak düşmanı” ilan etti. Belli ki devletin zirvesinin memleketin yarısını terör ve nifakla özdeş gösterdiği, iftira ve karalamanın bu rejimin amentüsü olduğu şu devirde kendisinin de alkışlanacağını düşündü. Ancak Aktaş gibilerinin arkasında kim durursa dursun bu ülkede milyonlarca insan o sözleri cumhuriyetin ilerici yüzüne bir saldırı olarak kayda geçirdi. Vakti geldiğinde bunların hesabı sorulur diyerek. 

Bu iktidar hakikat ile yalan arasındaki duvarı yıkmak istiyor. Uğur Mumcu gibi hakikat temsilcilerinden hâlâ korkmalarının nedeni de bu. Ekranlarının başında, meydanlarda iktidar sözcülerini dinleyenlerin gerçek ile sahteyi ayırt etme potansiyeli devlet ve medya eliyle gasp ediliyor. Geriye Soğuk Savaş dünyasının fantezilerini aratmayan hikayeler kalıyor. Hal böyleyken Özhaseki, Yavaş kazanırsa su faturalarını PKK, DHKP-C militanlarının getireceğini söyleyebiliyor ya da 1 kişilik temizlik görevlisi işine 6 binden fazla kişinin sıraya girdiği kriz günlerinde Erdoğan “varlık kuyruklarından” bahsedebiliyor.
Örgütlü yalan hakikati kuşatırken her kurum kendine düşen rolü oynuyor. Saray’ın kuşattığı üniversiteler de buna dahil. Bugün üniversitelerde ucu Saray’a ya da AKP-MHP ittifakına dokunması muhtemel bir konuda bilimsel etkinlik yapmak mümkün değil. ODTÜ gibi memleketin önde gelen üniversitesinde dahi ne evrim konferansına ne de yerel yönetimler üzerine bir etkinliğe salon veriliyor. Öte yandan o kapalı kapılar tam da seçim öncesi AKP’li yöneticilere, yandaş patronlara sonuna kadar açılıyor. Tıpkı AKP ve MHP adaylarının seçim toplantılarına ev sahipliği yaptırılan lise ve ortaokullar gibi. 2019 Türkiye’sinde devlet üniversiteleri dünya sıralamalarında her geçen gün geriliyor. QS verilerine göre artık ilk 500’te kamu üniversitemiz yok. Fakültelerde tanzim satış noktası açmakla ‘faaliyet’ yaptığını düşünen idareciler, hırsızın elini keselim diyen akademisyenler baş tacı edildikçe durum değişmeyecek.
Temcit pilavına dönen eski AKP’lilerin parti girişimi de 31 Mart öncesi politik gerçekliğin gölgelenmesinde üzerine düşen işlevi yerine getiriyor. Birileri bizleri hâlâ ‘merkez sağ’ın eski AKP’liler tarafından diriltilebileceğine inandırmak istiyor. Siyasi tablonun liberal-muhafazakâr bir partiyle değişeceğini umacak kadar politik aymazlık içinde olmamızı bekliyorlar.
Bugün yeni parti kurma teşebbüsü ister Milli Görüş kökünden ister tasfiye olmuş AKP’lilerden gelsin, hedeflediği iktidar, korumaya talip olduğu şey halkın çıkarı olamaz. Erdoğan, ittifak kurduğu egemen güç odaklarıyla beraber AKP’yi bir parti olmaktan çıkartıp kendi aparatına dönüştürerek memlekette sağ siyasetin genetiğini bozdu. Diğerleri de ona uydu. İktidar partisinin bile gerçek manada ‘parti’ olmadığı bir düzende parti kurmanın tek nedeni Saray’ın sofrasında kendine sandalye aramaktan ibaret. Bu oğul Erbakan’ın “yeniden Refah’ı” için de hülle partisi olmaya aday diğer girişimler için de geçerli. Siyaset yapma tarzı bugünkü gibi kaldığı müddetçe muhtemel her senaryo yine tek adam rejimine çıkacak.
Mumcu’nun, Saylan’ın, Üçok’un hatırasına bile saldırıldığı Türkiye’de muhalefet “kötü sağın alternatifi iyi sağdır” kolaycılığına, Gül’lü, Babacan’lı, Hoca’lı formüllere memleketi teslim edemez. Gerçek muhalefet, yukarıdan aşağıya yapılan siyaseti tersine çevirmek; örgütlü yalana karşı tabanda hakikatin sözünü büyütmektir.
GÜVEN GÜRKAN ÖZTAN / BİRGÜN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder