Türkiye’nin önünde çok sayıda sorun var: İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı (BBB) seçimleri, finansal kriz, borç döndürme, reel sektörün üretimden koparılması, diz boyu işsizlik, dış politikada giderek kötüleşen sıkışmışlık, S-400 alımı, Filistin meselesinde damat, ABD’nin İran politikası, İsrail’in İran stratejisi, Doğu Akdeniz'de ağız dalaşı, Ege’de it dalaşı, Karadeniz’de fırtına öncesi sessizlik, AB-Türkiye ilişkisinde uzaktan sevişme, Suriye üzerinden ABD ile pazarlıklar, İdlib üzerinden Rusya ile yeni bir pazarlık ve diğerleri…
İktidar bu sorunları nasıl çözmeye çalışıyor? Hepimiz merak ediyoruz doğrusu. Tahminim, iktidarın uzun süredir izlediği politika burada da yeniden üretilecek. Çözüm bulma arayışında değiller. İktidarın böyle bir kaygısı olmadığını düşünmek için yeterince veri var. Basit bir soru soralım: İktidar yukarıda sıralananlardan hangisini çözdü? Dürüstçe verilebilecek tek cevap, hiçbiri.
Peki, iktidar ne yapmaya çalışıyor? İktidar, sorunlar arasında ilişki kuruyor. İktidarın elinde herhangi bir manivela olduğu sürece sözünü ettiğim ilişkilendirmeyi kurnazca yapıyor.
Bir örnekle bakalım: İstanbul BBB seçimi iktidar için vazgeçilmez öneme sahip, elinden kaçırmak istemiyor. Bu nedenle seçim zarfından kokarca çıkardı, sonuçları geçersiz kılmak için YSK’yı hukuksuzluğa sürükledi. Basit bir saptama yapalım: YSK’ya itiraz başvurusu tam kanunsuzluk üzerinden yapıldı, fakat YSK olağanüstü itiraz süreci üzerinden değerlendirme yaparak seçimi iptal ve yenileme kararı aldı. Bunu hukukçular tartışıyor, eminim çok kıymetli değerlendirmeler yapılacak ve çok öğretici sonuçlar da çıkacaktır. Bu süreçten çıkan bir başka sonuç şu olabilir: İktidar İstanbul BBB’nı elinden çıkarmamak için tuhaf denklemler kurabilir (kazanamadığı durumda ertelemeden tutun çok sayıda seçenek mevcut). Burada iktidar için önemli olan sorun çözmek değil, demokratik değerlere sahip çıkmak hiç değil; yeni sorunlar pahasına iktidarını sürdürebilir kılmak. Bu amaç için her yola başvurabilir.
Bir başka olay, örneğin S-400 ihalesi üzerinden bakalım; iktidar S-400 savunma silahlarını niçin almak istiyor? Askeri teknoloji transferi yapmak istediğini söyleyenlerin iyi niyetli olduğunu varsaysak dahi sonuç, Nasreddin hocanın göle yoğurt mayası çalması gibi. ABD ve NATO da Rusya Federasyonu da askeri teknolojisini, hele yeni bir teknolojiyi asla transfer etmez, silahları satar. Bu hikâyeye inanan olmaz. İktidar bunu elbette biliyor. Peki, iktidar ne yapmak istiyor? İlişkilendirmeye çalışıyor. Neyi neyle ilişkilendirmek istiyor? S-400, PYD/YPG, İdlib arasında ilişki kurmaya çalışıyor.
Konuyu biraz açalım: S-400 satımı ve teslimi hususunda Putin çok cömert davranıyor. Yeter ki Türkiye bunu alsın; iyi bir reklamı olur diye düşünüyor sanırım. ABD yönetimi ise Türkiye’nin Batı silah ticareti sisteminin dışına çıkmasını istemediği için ABD’nin çeşitli yaptırım mekanizmaları üzerinden RTE’ye baskı kuruyor. Rus yapımı değil, ABD yapımı silahları, patriotları, bizim belirlediğimiz koşullarda alacaksın diyor. ABD yönetimi, RTE’nin PYD/YPG konusunda gösterdiği hassasiyeti umursamıyor; burada kendisine ağırlıklı olarak Kürt gruplardan oluşan yeni bir güç dayanağı oluşturuyor ve bunları havadan destekli koruma altına aldığını gizlemeden söylüyor. Suriye savaşı, ABD’ye burada güç dayanağı oluşturma fırsatı sundu. Irak’ta daha önce kurduğu yapıyı buraya da sirayet ettiriyor. Rusya ile ABD yönetimleri Suriye krizinin başında, 2013 yılında, Suriye hava sahasında birbirinin uçağını düşürmemek üzere ikili düzeyde uzlaşıya varmışlardı. Türkiye bu denklemin dışında; hem Rusya hem ABD ile karşı karşıya gelme riski mevcut, ama imkân ve kabiliyeti buna yetmiyor. Bunları karşı karşıya getirmek istediğinde ise karşı taraflar bunu yutmuyorlar. Bu durum yukarıda sözünü ettiğim iktidarın sorunlar arası ilişkilendirme yeteneğini zayıflatıyor. Daha vahimi, Türkiye’yi ikisine de bağımlı hale getiriyor (Liberaller buna karşılıklı bağımlılık der, fakat karşılığı yoktur).
Rusya yönetimi için esas olan cihatçıları Rusya sınırları dışında imha etmek ve Akdeniz havzasında kalıcı güç dayanağı oluşturmak. Suriye krizi ve savaş koşulları Rusya’nın iki amacına hizmet etti. Rusya Suriye’nin en önemli ortağı, ABD ise Kürt gruplara dayanan yeni bir güç dayanağı oluşturma peşinde.
RTE, Rusya ve ABD’yi aynı denklem içinde tutmaya çalışıyor, bunu sorunlar arası ilişki kurarak gerçekleştirmeye çalışıyor. S-400 alımı ile Putin’i memnun ederken Trump’a "tek seçenek değilsin" mesajı vermeye çalışıyor ancak Trump Türkiye’yi yalnızlaştırarak karşılık verip RTE’nin mesajını boşa çıkarıyor.
Gelinen nokta itibarıyla can alıcı soru şu: S-400 alımı konusunda bir manevra yapacak olsa, RTE, Putin’i nasıl ikna edecek? İhalenin iptali, alınıp kullanılmaması, alımın ötelenmesi vb. olasılıkların her biri yeni bir pazarlık ve ödün anlamına gelir. Bu noktada İdlib’in önemi ortada. Türkiye ile Rusya’nın işbirliği ve aynı zamanda gerginlik yaşadığı önemli bir bölge. RTE’nin Esad yönetimine yaklaşması da kolay olmayabilir. Türkiye’nin Suriye politikası kendi kendini cendere içine soktu.
S-400 silahlarını alırsa ABD’nin tepkisine nasıl karşı koyacak? PYD/YPG konusunda taviz vererek üstesinden gelmek de mümkün olmaktan çıktı, zaten ABD RTE’nin pozisyonunu çok dikkate almıyor.
Sorunlar arası ilişkilendirme iç politikada uzunca bir süre çalıştı, dış politikada ise başlarda kaçış için imkan sunmakla birlikte, hiçbir çözüm üretmedi, gelinen noktada döndürülemez hale ulaştı. AB seçeneği mi dediniz? Heveslileri olabilir, hatta liberaller buna atlayabilir de ama AB kendi derdinde. Hayyam misali, "… hekim hasta kime gitmeli?".
Mustafa Türkeş / SOL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder