(I)
Türkiye’de bazı kentler, tarih boyunca, bolca ad değişikliklerine uğramışlardır! Herhalde bunların en başında, Muğla’nın Bodrum ilçesi olmalı!
***
Arkeolojik yerleşmeleri görmek için Ege boyunca otostop yaparak, son durağım olan Bodrum’a da, ilk kez Temmuz 1963’te gitmiştim. Bırakın kolayca otel bulmayı, güç bela bir pansiyon bulabilmiştim!
70’li yılların 2. yarısında, 6.5 yıl görev yaptığım Bodrum’dan 1980’de ayrılırken, kentin girişinde ilçeyi gösteren yönlendirme direğinde, kentin nüfusu 5 bin 500 yazılıydı!
***
Bodrum’un nüfusu, resmi kayıtlara göre 31 Aralık 2018’de, 171 bin 850 kişi oldu. Herhalde bugün 200 bini bulmuştur! Kitlesel iletişimlerde, Bodrum’un nüfusunun 2 milyona yaklaştığından söz ediliyor! Yine aynı açıklamalara göre Erzincan, Gümüşhane, Tunceli gibi 15 kenti geride bırakıyor!
2019’da Bodrum’da yaşayan ya da geçici giden 2 milyon kişi, acaba Bodrum’un tarihini biliyorlar mı?
***
Türkiye’de, “gökyüzünün yılın 180 günüyle, en açık ilçesi” oluşu, Antik Yunan söylencelerinde “güneş tanrısı Helios inancının yaratıldığı bu yöreye” yerleşen Perslerin de bu simgeyi benimsemelerinin acaba başka nedenleri olabilir mi?
Yöreye gelen ilk insanın, Bodrum Yarımadası’na İÖ 3. bin yılda yerleştiği yere Zefirios’un adından dolayı, ilçeye de “Zefirion (rüzgâr)” anlamında, “ilk ad” olarak verilmişti!
Yöreye İÖ 2. bin yılda Karlar ile Leleglerin geldiği biliniyor.
***
Pers Kralı Kirus,“dünyanın en zengin insanı” kabul edilen “Kroiesos’u(Karun)” yenerek, Karların “Halikarnassos’unu (Bodrum’un 2. adı)” da, İÖ 546’da ele geçirdi.
“Tarihin babası” Bodrumlu hemşerimiz Heredotos’un doğduğu yıllarda, Pers Kralı Kiserhas, Yunanistan’ı İÖ 480’de işgale gittiğinde, Bodrum Yarımadası Perslerin deniz üssüydü!
Tarihin ilk kadın amirali unvanını alan “Halikarnassoslu” 1. Artemisia da donanmasıyla yanında yelken açmıştı. Denizci gelenekten gelen 1. Artemisia “savaşın yenilgiyle sonuçlanacağınıöngörmesine” karşın Kiserhas Yunanistan’a yüklenmiş, ancak Salamis’teki deniz savaşında yenilmişti.
Donanmasını orada bırakıp çekilirken de 1. Artemisia hakkında Kiserhas, “Bugün erkekler kadın, kadınlarerkek gibi savaştı!” itirafında bulunmuştu.
“Erkek gibi kadın” sözcüğü, her halde Bodrum’da doğmuş olmalı! Bodrum’da bulunan Halikarnassos yazılı bir mozaiğe göz atalım! Acaba Halikarnassos’un simgesi bundan dolayı mı kadın?
***
Karya’nın ilk Pers “satrabı (valisi)” Milas’lı Hyssaldomus’dur. Ardından oğlu Hekatomnos İÖ 397’de (!) satrap oldu. İranlı değil, Milaslı idiler...
Böylece Persleri Anadolu’da, “ilk yerel hanedan” temsil etmeye başladı. Hekatomnos’un üç erkek Mausseolos (Mavzolos okunur), İdrieus (sonraları herhalde İdris’e dönüştü), Piksodaros ve iki kızı 2. Artemisia ve Ada olmak üzere beş çocuğu vardı.
Mavzolos, İÖ 377’de “satrap” olduktan sonra Karya’nın başkentini İÖ 367’de Bodrum’a taşıdı, kız kardeşi 2. Artemisia’yı eş aldı!
Mausseolos, ölünce ne oldu?
Eşi, 2. Artemisia ve öteki kız kardeşi Ada, başlanan “anıtsal gömüt” inşaatını sürdürdü. 36 sütunlu yapının ikinci katındaki 24 basamaklı piramidin tepesinde, dört atın çektiği arabada “karı- koca/ağabey-kız kardeşin” heykelleri ile tüm yüksekliğinin 55 metreye ulaştığı sanılıyor.
***
Bodrum, eskiden günümüzde kalenin bulunduğu yerde bir ada idi. Sonra karayla birleştirilince kent iki yöne yayıldı. Savunması kolay, ticaret ve denizciliğe elverişli bir yer olduğundan sonradan adı “Halikarnassos” olarak hızla gelişti.
Yapının “günümüzdeki 22 katlı bir gökdelene eşdeğer bir yükseklikteolduğunu” söyleyebiliriz. Örneğin Ankara’da Kızılay’daki gökdelenin 24 kat olduğunu da anımsamakta yarar var.
***
Öyle bir anıtsal gömüt ki sonra “dünyanın yedi harikasında biri” kabul edildi. Sonraları, Atatürk, Lincoln ve Lenin’in dahil, tüm görkemli anıtsal gömütlere Bodrumlu Pers valisi Mavzolos’un “adından” dolayı “mozole” denildi.
***
Atatürk’ün, Lincoln’ün ya da Lenin’in “mozolesine” çiçek koyan, ziyaret eden Türk ve yabancılardan acaba kaçı, bu sözcüğün Bodrum’dan geldiğini biliyordur?
(II)
Tatillerini Bodrum’da geçiren 2 milyon kişi için kentin tarihine devam ediyoruz.
Milas’tan Bodrum’a göçen, yerel Pers Satrapı (valisi) Mavzolos, İstanköy ve Rodos adalarını fethetmiş, Likya’ya da egemen olmuş, ağır vergiler koymuş, “uzun saçlıları bile” vergiye bağlamıştı! Anlaşılan o tarihlerde hippiler de varmış!
Belki, kendisinin uzun suçlarının başkalarında olmasını kıskanmış da olabilir! “Mozele’sinin” yapımında, toplanan vergilerle, antik dünyanın en ünlü heykeltıraş ve mimarlarını da Bodrum’a çağırmıştı…
***
Ünlü sanatçıların yaptıkları “Heracles”in (Herkül) yolculuğu ya da “tek göğüslü kadın savaşçı” Amazon’ların Yunanlarla savaşını yansıtan kabartmaları da altın yaldızla boyanmıştı!
Güneşin çeşitli açılardan yansımasıyla, altın yaldızın, anıtta nasıl bir kutsal etki yarattığını da düşleyebilirsiniz!
Mavzolos’tan sonra eşi 2. Artemisia İda Ö 351’de ölünce, “erkek kardeşi” İdrieus “kız kardeşi” Ada ile evlenip “satrap” olmuştu! 2 bin 355 yıl önce Bodrum’da “kardeşler arasında evlilik” yönetimsel bir kural olarak geçerliydi! “Kız kardeşle evlilik”, dünyada Mısır firavunlarında ve Polinezya adalarında kral aileleri dışında da bilinmiyor!
***
Bodrum, İÖ 60’a doğru yoksullaşmıştı! Roma’da İÖ 43’te, Julius Sezar, kendisini öldürmeye girişenlerin en yakını olanına,“Sen de mi Brütüs?” demişti.
Marcus Junius Brütüs, suç ortağı Gaius Cassiu Longinus ile Roma’dan kaçıp Bodrum Yarımadası’nın en ucundaki, antik kent Mindos’a (Gümüşlük) sığınıp karargâh yaptıklarında, Bodrum’a da oldukça zarar vermişlerdi.
Bu yaz, Bodrum’a gelen 2 milyon kişiden, tatillerini Gümüşlük’te geçirenler, Brütüs’ün adını duymuş olabilirler, ama orada yaşadığını ya da bu yörenin geçmişini acaba kaçı biliyordur?
***
Hıristiyanlığın, resmi din olarak kabul edilmesinden sonra Bodrum’un bugünkü Ortakent köyü ya da eski adıyla “Müsgebi”, “piskoposluk” olmuştu! Yerleşmenin adı, bugün sanıldığı gibi “mis gibi”den değil “episkop”luktan devşirmedir.
***
İS 11. yy son çeyreğinde Bizans, 1. Haçlı Seferi’nde (1096-1099), Anadolu’ya egemen oldu!
İki yüzyıl sonra Menteşe Beyliği, Bodrum’da ilk kaleyi yaptı. 1402’de Yıldırım Beyazid Ankara Savaşı’nda Timur’a yenilince Aziz Yuhannes’in şövalyeleri, Mehmet Çelebi’den, Anadolu kıyılarında Osmanlılara ait bir yerde kale yapımını istediler. Mehmet Çelebi Bodrum’u verdi!
Menteşe Beyi İlyas’ın karşı çıkmasına karşın şövalyeler, Bodrum’un ilk kurulduğu yer olan ve “Zefiryon (rüzgârlı)” adı verilen, eskiden bir adayken yarımadaya dönüşen, tam “Salmakis (Bardakçı)” Koyu’nun hemen karşısındaki noktada bugünkü kaleyi 1415’te inşaya başladılar.
Papa, kalenin yapımına katkıda bulunanlara “cennetin anahtarını (!)” da vaat etti. Mozolenin sütunları, kabartmaları, heykelleri, çevre duvarının kalıntıları kale yapımında dolgu malzemesi olarak kullanıldı.
Uzmanların tanımlamalarına göre anıtsal “Mozole gömütünün” taşlarının üçte biri kalede, geri kalanı Bodrum’daki konutlarda kullanılmış!
Bir an, Bodrum Kalesi’nin üç katı büyüklüğünde, bir yapıyı göz önüne getirirseniz “mozolenin” neden “yedi harikadan biri” olduğunu daha iyi algılayabilirsiniz.
***
1503’te tamamlanan Bodrum Kalesi’nin o tarihlerde adı Aziz Peter’den dolayı “Petrium” oldu. Zamanla “P” harfi, ağızda söylene söylene “B” harfine dönüştü, kent “Bodrum” adını aldı.
Tıpkı komşu “Pedessa”nın da, günümüzde “Bitez”e ya da “Poli”nin, “Bolu’ya” dönüşmesi gibi…
***
5 Ocak 1523’te, Kanuni Sultan Süleyman’ın Rodos’u fethi ile Bodrum Osmanlı İmparatorluğu’na yeniden katıldı.
1770’te Rus donanması, Bodrum’u top ateşine tuttu. 1824’te Yunan isyanı sırasında Osmanlı da Bodrum’u, Persler gibi “deniz üssü” olarak kullandı.
Osmanlı amirali Turgut Reis’in “Bodrum’da doğduğunu”, yarımadanın denizci geleneğinin, yakın tarihlere kadar Libya’dan Lübnan’a kadar yelken açan “sünger avcıları” ile sürdüğünü de unutmayalım.
***
Charles Thomas Newton, bulduğu kabartmalar ile heykelleri, yine British Müzesi’ne gönderdi. Bunlar arasında Mavzolos ile “eşikız kardeşi” 2. Artemisia’nın heykelleri de bulunuyordu.
Newton’un bulduğu heykeller arasında yapının çatısındaki dört attan biri ve aslanlar da British Müzesi’nde sergileniyor.
Kabartmalardan ancak iki tanesi, son yıllarda Kale’nin duvarları arasında bulunmuş olup Bodrum Müzesi’nde sergileniyor.
***
1. Dünya Savaşı sırasında 26 Mayıs 1915’te Fransız Dupleks zırhlısı, Bodrum’u bombalayıp asker çıkarmak istedi. Bodrumluların karşı koymaları üzerine, pek çok ölü verince savaş gemisi geri çekildi.
Osmanlı, 1. Dünya Savaşı’nda yenilince, İtalyanlar 12 adalar gibi, Bodrum’u da 2 Mayıs 1919’da işgal etti. İtalyanlar kaleyi karargâh olarak kullandılar. Türklerin, İstiklal Savaşı’nı kazanmaya başlamaları üzerine İtalyanlar, 5 Temmuz l921’de Bodrum’dan çekildiler.
Görüldüğü gibi Bodrum, yalnız turizmin, doğanın değil, tarihin de yoğun izlerini taşıyor…
(III)
ABD’nin 6. Filo’sunun Akdeniz’de 20. yüzyıldaki güç gösterisinin geçmişteki benzerini, 1850’lerde sergileyen İngiliz donanmasının amirallerini, Halikarnassos’un ve Knidos’un görkemi büyülemişti.
Ayrıca, “admiralty (amirallik)” haritalarına Batı ve Güneydoğu Anadolu kıyılarının tarihsel yörelerini de işaretlediklerini asla unutmayalım! “Mavi Yolculuk” yapanlara, teknelerde kullanılan 150 yıl öncesinin bu haritalarına göz atmalarını öneririz...
***
Son yazımızda Sir Charles Thomas Nevton’dan söz etmiştik. Bugün biraz daha yakından tanıyalım!
1846-57 yılları arasında, İstanbul’daki İngiliz Büyükelçisi Lord Stratford de Redcliffe döneminde, Londra British Müzesi’nin Yunan- Roma bölümü sorumlusu, arkeolog Sir Charles Thomas Nevton Midilli Adası’na “konsolos yardımcısı” olarak atandı!
Dikkat! Bir “arkeolog”, neden bir “konsolos” olarak Ege’de bir adaya atanır ki?
O dönemde Midilli’ye, İngiliz turistlerinin gelmediğini, Ege’de bugünkü gibi yoğun deniz ticaret trafiğinin olmadığını düşünürsek, insanın aklına ister istemez “Bir arkeologun, neden diplomat yapıldığı” sorusunu getiriyor!
***
Lord Stratford, Osmanlı’dan aldığı izinle, 12 parçalık Mozole kabartmasını British Müzesi’ne göndermekle kalmamış, Bodrum’da depremle yıkılmış görkemli anıtsal gömütün daha da yağmalanması için Nevton’un “konsolos yardımcısı” atanmasının da mimarı olmuştu!
Bu heykel ve mermer kabartmalar, dönemin dört ünlü yontucusu Leohhares, Bryakis, Skopas, Timotheos’un yapıtları idi.
İşin ilginç yanı 1. Abdülmecit, bu kabartmaların gidişine izin vermekle yetinmemiş, “taşıma harcamalarını” da yüklenmişti!
Sir Nevton, 1862’de Londra’da “A History of Discoveries at Halikarnassos,Cnidus and Branchide (Bodrum, Knidos, Didim’de Keşiflerin Tarihi!)” adlı bir kitap yayımladı.
Kitap, kendisinin hangi kabartmaları götürdüğünü, bu alan dışında kentte başka nerelerde kazılar yaptığını, çeşitli planlar ve kalenin çizimleri ile önemli bir belge olarak önemli bilgiler veriyor...
***
Sir Nevton, bulduğu kabartmalar ile heykelleri yine British Müzesi’ne gönderdi. Bunlar arasında Satrap Mavzolos ile “eşi-kız kardeşi” 2. Artemisia’nın heykelleri de bulunuyordu...
Giydiği tuniğin, Yunan giysisi olmayıp Pers modasına uygunluğu, saçı, kırkılmış sakal ve bıyığının yanı sıra kalın dudakları, yaygın yanak kemiği ile heykelin Satrap Mavzolos olduğu kabul edilmiştir.
***
Satrap Mavzolos, İÖ 353’te ölünce yerine geçen “eşi-kız kardeşi” 2. Artemisia da, ölümüne değin iki yıl iktidarda kaldı.
2. Artemisia, “ağabeyi-eşi” zamanında başlanan “anıtsal gömüt” inşaatını sürdürdü. 36 sütunlu yapının ikinci katındaki 24 basamaklı piramidin tepesinde, dört atın çektiği arabada, “karı-koca/ ağabey-kız kardeşin” heykelleri ile tüm yüksekliğin 55 metreye ulaştığı öngörülüyor.
“Arkeolog, müzeci, konsolos” Sir Nevton’un bulduğu heykeller arasında ayrıca yapının çatısındaki dört attan biri ve aslanlar da British Müzesi’nde sergileniyor.
Bu arada, mozole dışındaki alanlardan çeşitli dönemlerden çıkarılıp British Müzesi’ne bazı mozaikleri de götürdü. Ardından “arkeologmüzeci- konsolos” Sir Nevton, Ege Denizi’ndeki adalardan sek sek atlayarak 1857’de Batı Anadolu kıyılarını tarayıp Knidos’u da yağmalamaya başlamıştı.
***
1970’lerde Danimarkalı arkeolog Prof. Dr. Kristian Jeppesen mozolenin kalıntıları arasındaki kazılarında, kurban edilmiş hayvan kemiklerini temelde bulmuştu...
***
2017’de düzenlenen “Uluslararası Mausoleum Çalıştayı’nda” yayımlanan bildiri doğrultusunda, “Mozolenin yeniden canlandırılması” çalışmalarına başlanmıştı. Kültür ve Turizm Bakanlığı da destekliyordu. Mozolenin aslına uygun olarak, eskisi gibi ancak “taştan” değil, “cam ve alüminyumdancanlandırılabileceği” düşünülmüştü!
Fakat değişik tepkiler geldi. Bunlar arasında “Bodrum’un günümüzdekigörünümünü bozmasın, çakma olmasın!” gibilerden eleştiriler de vardı... Henüz bir gelişme yok!
(sürecek)
Özgen Acar / CUMHURİYET