ABD’de Başkan Trump’ı azletmeye yönelik süreç, kapitalist demokrasi üzerine önemli dersler içeren “atanmışlar- seçilmişler” çatışmasını gündeme getirdi.
Bu konu bize yabancı değil! Türkiye’de, siyasal İslamın rejimi inşa edilirken, demokratlığı kimseye bırakmayan liberal entelijansiyanın, “seçilmişler-atanmışlar” ikilemini, biteviye AKP’den yana vurgulamış olması, kapitalist demokrasinin işleyişine, “hukuk devletinin” kurumlarına ilişkin bir cahilliği sergiliyordu.
Kapitalist demokrasi...
Kapitalist demokrasi, totaliter/faşist projelere karşı kendini, anayasa ve hukuk düzeni ile korur. Devletin günlük olağan işleyişini yönetenlerin, siyasi partilerden bağımsız atanmışlardan oluşması bu düzenin korunması açısından kritik öneme sahiptir. Atanmışlar, seçilmiş hükümetlerin, anayasanın ve düzenin sınırları içinde kalmalarını sağlamakla yükümlüdürler.
Kapitalist demokrasi, totaliter/faşist projelere karşı kendini, anayasa ve hukuk düzeni ile korur. Devletin günlük olağan işleyişini yönetenlerin, siyasi partilerden bağımsız atanmışlardan oluşması bu düzenin korunması açısından kritik öneme sahiptir. Atanmışlar, seçilmiş hükümetlerin, anayasanın ve düzenin sınırları içinde kalmalarını sağlamakla yükümlüdürler.
Bu nedenle, seçimlerle hükümete gelen “Yeni Faşist” eğilimli liderler, hareketler ilk önce, devraldıkları atanmışları, yandaşlarıyla değiştirmeye, anayasayı işlemez kılmaya, giderek yeniden yazmaya koyulurlar. “Yeni Faşizm”e uygun, yeni devlet, atanmışların bağımsızlığı yok edilerek kurulur.
Pratik hükümetin direnişi
Seçilmiş-atanmış ikilemini, en açık biçimde, anayasa profesörü Michael J. Glennon’un sergilediği, Anglo-Amerikan devlet geleneğinin “ikili hükümet” yapılanmasında görmek olanaklıdır. Hükümetler seçimlerle gelir gider, böylece yönetilmekte olanlar, hükümetlerin politikalarını belirlediklerine inanmaya devam ederler. Bu nedenle, Glennon, seçilmişlerin hükümetine “törensel hükümet” diyor. Bu gelip gitmelerden etkilenmeyen atanmışlar, özellikle de ulusal güvenlik ve ekonomi bürokrasisini oluşturan, devleti fiilen yürüten kurumlar için Glennon, “pratik” hükümet kavramını kullanıyor. Düzenin bekası bu ikisi arasındaki uyuma dayanıyor.
Seçilmiş-atanmış ikilemini, en açık biçimde, anayasa profesörü Michael J. Glennon’un sergilediği, Anglo-Amerikan devlet geleneğinin “ikili hükümet” yapılanmasında görmek olanaklıdır. Hükümetler seçimlerle gelir gider, böylece yönetilmekte olanlar, hükümetlerin politikalarını belirlediklerine inanmaya devam ederler. Bu nedenle, Glennon, seçilmişlerin hükümetine “törensel hükümet” diyor. Bu gelip gitmelerden etkilenmeyen atanmışlar, özellikle de ulusal güvenlik ve ekonomi bürokrasisini oluşturan, devleti fiilen yürüten kurumlar için Glennon, “pratik” hükümet kavramını kullanıyor. Düzenin bekası bu ikisi arasındaki uyuma dayanıyor.
Cumhuriyet boyunca, benzer bir ikili devlet yapısı, daha sınırlı düzeyde de olsa, Türkiye’de de görülebilir. 2000’li yıllarda güvenlik ve dışişleri bürokrasisinin, yargının AKP’ye direnme çabaları da bu bağlamda anlaşılabilir.
Bugün de, İngiltere’de, Boris Johnson’ın hukuk ve gelenek açısından, kuşkulu, totaliter tonlar taşıyan uygulamalarına, Amerika’da da Trump’ın keyfi, totaliter eğilimlerine, devletin olanaklarını, dış politika süreçlerini, kendine ekonomik çıkar sağlamak için kullanma girişimlerine karşı bir direniş görebiliyoruz.
İngiltere’de Boris Johnson hükümeti ve Muhafazakâr Parti, ABD’de Trump, Beyaz Saray sözcüleri ve kimi Cumhuriyetçi Parti temsilcileri atanmışları, “halkın yaptığı tercihi iptal etmeye çalışmakla” suçluyorlar. Halbuki, İngiltere’de Brexit referandumunun sonuçları, yalanlara, yolsuzluklara dayanıyordu. Bugün, Boris Johnson hükümetinin mecliste çoğunluğu bile yok. Johnson genel seçimleri kazanarak değil partisinin üyelerinin oyuyla başbakan oldu. ABD’de Trump, 2016 seçimlerinde oyların ancak yüzde 46’sını alabilmişti. İngiltere’de, devlet bürokrasisinin üst kademelerinden müsteşarlar sık sık Brexit’in zararlarını vurguluyorlar. Johnson hükümetinin parlamentoyu askıya alma kararı, muhalefet sözcülerince “darbe” girişimi olarak nitelenmiş, “yüksek mahkeme” tarafından “geçersiz” ilan edilmişti.
Amerika’da, önce FBI’nın, Trump-Rusya ilişkisini soruşturmasına, daha sonra, “dış politikayı, diplomatları by-pass ederek, kişisel siyasi çıkar için kullanmak” konulu (CIA) kaynaklı şikâyetlerin azil sürecini tetiklemesine, şimdi de diplomatların, meclis komisyonunda ifade vermek için adeta sıraya girmelerine bakarak “pratik hükümetin” direnmeye başlamış olduğunu söyleyebiliriz.
Geçen hafta, Politico’da yayımlanan bir yorumda, yazar, “diplomatlar Trump’tan intikam alıyor” diyordu. New York Times’da yedi yazarlı bir araştırma “Trump’ın ‘derin devlete’ açtığı savaş geri tepiyor” sonucuna ulaşılıyordu.
Bugün Türkiye’de muhalefet, bu “ikili yapının” artık ortadan kalktığı, “bir”leştiği bir ortamda çalışmak zorundadır. Totaliter rejimlere direnmek isteyenlerin, pratik hükümetin tarafsızlığının kaybolduğu ortamda, süreci salt seçimlere indirgemesi yeterli olmuyor, toplumun aktif desteğini de almaya çalışmaları gerekiyor.
Ergin Yıldızoğlu / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder