'Bu pes etme halidir ve pes eden kapitalist düzendir. Bundan fazlasını yapamaz. Bir salgın halini bundan başka şekilde yönetemez. Bu salgın sünecek, bir ikinci dalgaya kadar.'
Nihayet “normalleştiler”.
İstisnaları var tabi ki: Gençler ve yaşlılar. İnsanın “yazık oluyor bunlara” diyesi geliyor. Bu gruplara sokağa çıkma izni verilmesi için hangi somut veri değerlendirilecek, bu sorunun yanıtını verebilmek gerçekten imkansız.
Hemen her yer, bütün işletmeler 1 Haziran itibariyle açılıyor. 29 Mayıs’ta ise kendi deyişleriyle camilerin fethini gerçekleştirecekler.
Denilecek ki, işletmeler açılıyor ama kurallara uyulacak. Bu ortamda, havalar ısınırken, işletmeciler geçim derdindeyken, maskenin, mesafenin denetimi nasıl yapılır?
Buraya tadar dayanabildiler, bu kadar yapabildiler.
Yapılması gereken tam bir karantinaydı. Kapitalist düzen buna izin vermedi. Üretim neredeyse kesintisiz devam etti. Düzenin nefesi karantinaya yetmedi.
Sonuç şudur: Virüse uygulanan yasaklar kalktı.
Bu karar olmayacak zamanda alındı
Henüz günlük vaka sayısı 1.000’in, ölüm sayısı ise 30’un altına inmedi.
1,4 milyar nüfuslu Çin önlemleri gevşetmeye başladığında tarih 16 Mart’tı ve o sırada günlük vaka sayısı 21, ölüm sayısı da 11’di.
Salgının en başından beri en katı önlemleri hayata geçiren, salgın süresince çok disiplinli bir filyasyon sistemi uygulayan Vietnam normalleşmeye geçmeden önce iki haftalık tam karantina uyguladı, kritik sektörler dışında üretimi tamamen durdurdu.
Aşağıdaki grafiklerde yine Türkiye ile İtalya’yı son 10 gün için karşılaştırıyoruz. İtalya’yı seçmemizin nedeni artık biliniyor. Salgının başında en gevşek ülkelerden birisiydi. Dünyanın diline düşmüş, herkesin alay konusu olmuştu. 19 Şubat’ta (ilk vakalar Şubat ayı başında görülmüştü İtalya’da) 44.000 kişilik statta Atalanta - Valencia maçının oynanmasına izin vermişti. Dolayısıyla sürecin İtalya ile karşılaştırılması gevşeklikte, kötü yönetimde karşılaştırma anlamına geliyor. Yoksa İtalya bugün de örnek alınacak ülke değil.
İtalya ile Türkiye’nin “normalleşme” süreçleri neredeyse eş zamanlı ilerliyor. Oysa İtalya’da, 14 Mayıs hariç, 11 Mayıs’tan beri günlük vaka sayısı 1.000’in üzerine çıkmadı ve o tarihten beri de düzenli bir azalma içinde. Türkiye henüz böyle bir trendin içine girmedi.
Türkiye ve İtalya’da 18 Mayıs’tan beri günlük vaka sayıları
Görüldüğü gibi “normalleşme”de aynı hızla ilerlediğimiz İtalya’nın günlük vaka sayısı artık bizim neredeyse üçte birimiz kadar.
Üstelik bu hesapta günlük test sayıları yine karıştırıcı faktör olarak devrede. Zira İtalya günde yaklaşık 60.000 testle devam ederken, Türkiye’nin günlük test sayısı 20.000’lere inmiş durumda.
18 Mayıs’ta İtalya’da 1.000 kişiye yapılan toplam test sayısı Türkiye’dekinin 2,57 katıydı, fark 10 gün içinde 2,65 kata çıktı. Bu kısa süre içinde zaten büyük olan farkın daha da açılmasının nedeni Türkiye’nin test sayısını azaltması.
Türkiye ve İtalya’da 1.000 kişiye yapılan toplam test sayılarının 18 Mayıs’tan beri değişimi
Ne yapılmalıydı?
1-11 Mayıs’ta alınan “normalleşme” kararı çok erkendi. Hatta elde bu kararın alınmasına zemin oluşturacak veri bile yoktu. Türkiye’nin test sayıları çok düşüktü ve o test sayılarıyla önlemlerin kaldırılmasına karar verme olanağı bulunmuyordu.
2-1 Haziran’da başlayacak neredeyse tam “normalleşme” için de aynı durum geçerlidir.
3-Başından beri hep söylediğimiz gibi, şikayeti olanların yanı sıra, temaslılara, riskli gruplara da test yapılmalı, salgının gidişi böyle izlenmeli, kararlar da bu şekilde objektif bir zemine oturtulmalıydı.
4-“Normalleşme”de hiç olmazsa adım adım gidilmeliydi. Örneğin önce, AVM’lerden sonra, yalnızca hafta sonu sokağa çıkma yasakları sonlandırılmalı, günlük vaka sayılarının nasıl gideceği bir süre izlenmeliydi. Verilerin izin vermesi durumunda sonra, örneğin parkların açılmasına izin verilmeli ve yine bir süre bu adımın ortaya çıkaracağı etkiler izlenmeliydi, vb. Ancak bu zahmetlere girmeyi gerekli görmediler ve “ekonominin gereklilikleri” adına bir kerede neredeyse bütün sınırlamaları kaldırdılar.
Dediğimiz gibi bu pes etme halidir ve pes eden kapitalist düzendir. Bundan fazlasını yapamaz. Bir salgın halini bundan başka şekilde yönetemez.
Bu salgın sünecek, bir ikinci dalgaya kadar.
İlker Belek / SOL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder