Doktor Ali Edizer moda deyişle söylersek bir “hasta” değil, bir “vaka”. Yıllardır FETÖ’nün örgütlenmesine yardım edenlerin FETÖ bahanesiyle birkaç dakikada kapattığı GATA’nın başında görünce şaşırdık. Cephede bakımsızlıktan ölen askerlerin tedavileri için kurulan uzmanlık kurumunun “sivilleşme” diyerek düşürüldüğü hali görünce içimiz acıdı.
Oysa bu musibetten ders alacaksak peşine düşmemiz gereken bir soru var: Ali Edizer gibi ne doktorluktan ne ahlaktan anlayan biri nasıl oldu da bu kadar yükseldi? 2005’te bir sağlık ocağında doktorken, 2012’de Sağlık Bakanlığı’nda nasıl özel kalem müdürü oldu?
Sağlık Bakanlığı, Menzil Bakanlığı oldu
Bu tırmanışın sırrını kendisi “Recep Abimle yakın çalıştım” diye anlatıyor. Menzil cemaatinden olduğunu gizlemeyen Edizer, “abi” diyerek yine Menzilci olan ve AKP iktidarında 13 yıl Sağlık Bakanlığı yapan Recep Akdağ’ı kastediyor. Şaşırtmıyor, çünkü Akdağ dönemi Sağlık Bakanlığı’nın “Menzil Bakanlığı” olarak anılma dönemiydi.
Bir yazarın eleştirisi olarak almayın. Bu gerçeği Menzil cemaatinin önemli isimleri de AKP’yi yönetenler de kabul ediyor.
Gazeteci Saygı Öztürk, geçen yıl Menzil kitabında cemaatin ileri gelenleriyle görüşmüştü. “İleri gelenleri” diyorum, zira Menzil şeyhi Muhammed Raşid Erol’un ölümünün ardından cemaat ikiye bölündü. Kardeşi Abdulbaki Erol ve yeğeni Saki Erol Adıyaman Menzil’deki dergâhın (Semerkand) başında dururken, oğul Feyzeddin Erol Eskişehir’de başka bir dergâh (Buhara) kurdu.
Eskişehir’deki oğul Feyzeddin Erol, “Enerji Bakanı Taner Yıldız da Sağlık Bakanı Recep Akdağ da bizim evimizde büyüdüler” diye anlatıyordu Akdağ’ın öyküsünü.
Sadece oğul Erol da değil...
Öztürk’e konuşan Adıyaman’daki Saki Erol da Akdağ’ın durumunu kabul ediyordu: “Doğru, Recep Akdağ’ı tanıyorum. Buraya (Menzil’e) gelmiş gitmiş. Sağlık Bakanlığı, Menzil cemaatine bağlı diye liyakatsiz bir insanı almışsa vallahi o doğru değildir.”
“Sağlık Bakanlığı Menzil cemaatine bağlı diye...” ifadesi yalnız Ali Edizer’i anlatmıyor. Adıyaman’daki dergâhla karşı karşıya gelen Eskişehir’deki oğul Feyzeddin Erol, hasta olduğunda devlet hastanesine gitmemesinin nedenini şöyle açıklıyor:
“Bugün işim Sağlık Bakanlığı’na düşerse hayatta beni muayene de etmezler. Menzil’e gitmediğim için. O yüzden biz devlet hastanesine değil, özel hastanelere gidiyoruz.”
Doktorlardan Menzil tavsiyesi
“Menzil Bakanlığı”nda her şey o kadar açıktı ki...
Anadolu’da doktor bulmak için kilometrelerce yürüyen insanların haberlerini okurken Menzil köyüne 6 uzman hekimli, 20 yataklı, ameliyathanesi olan hastane yapıldı, başına da tabii ki bir Menzilci kondu. Menzilcilere ait olduğu bilinen dört bir yandaki hastaneler sıradan olay. İhaleler, Menzilci şirketlere giderken hastane mobilyaları bile cemaatin şirketlerinden alındı.
Bakanlık, başta Müsteşar Necdet Ünüvar olmak üzere cemaat mensuplarıyla dolduruldu. Nitekim Ali Edizer’i yukarılara taşıyan Hasan Çağıl, Menzil Şeyhi’nin doktoru Ahmet Çağıl’ın oğluydu. Akdağ onu da Kamu Hastaneleri Kurumu Başkanı yaptı.
Devletin bakanlığının Menzil bağını görmeyenler görsün diye ambulans uçaklara Menzilcilerin özel hayatlarında Mercedes’lerine yerleştirdiği “gavs”ı simgeleyen “GVS” plakası takıldı. Metastaz’da anlattık: Recep Akdağ, bebek ölümleri gibi krizli anlarda Menzil şeyhini arayıp akıl danışıyor, ondan istihareye yatmasını istiyordu. Uyuşturucu ve alkol bağımlılarına devletin sağlık görevlileri Menzil’e giderek şeyhin ip atarak yaptığı törene katılmaları tavsiyesinde bulunuyordu.
Kazan kazan sistemi, sağlık personelinin maaşlarının bir kısmı Menzil vakıflarına himmet diye otomatik olarak akıyordu.
AKP de biliyor
Üstelik, bu tablodan hükümete yakın bazı isimler bile şikâyetçi oldu.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın uzun yıllar danışmanlığını yapan, en bilinen biyografisinin yazarı da olan eski AKP milletvekili Hüseyin Besli, Akşam gazetesinde 4 yıl önce şunu yazdı:
“Bugün (FETÖ ile) aynı yöntemleri kullanan yapıların (tarikat/vakıf) gelecekte aynı sonuca varmalarının kaçınılmaz olacağını söylemek için kâhin olmak gerekmez. Dolayısıyla, misal olarak, ismini palazlandığı şehirden, Adıyaman/Menzil’den alan bir yapının özellikle bir bakanlığımızda neredeyse bütün pozisyonları kendi mensuplarıyla doldurmasına dikkat çekmek istedim... ‘Bana ne?’ demeden.”
Hüseyin Besli de biliyordu ki bir zamanlar Akdağ’ın yerine bakanlık koltuğuna oturan Mehmet Müezzinoğlu, AKP’li olduğu halde Menzilci olmadığı için birçok adımı atamaz hale gelmişti. Belli ki Akdağ’ın oturduğu koltuğu ancak onun kadar güçlü bir figür doldurabilirdi. Erdoğan da böyle düşünmüş olacak ki hem Medipol hastanelerinin kuruluşunda bulunacak kadar sektörün içinde olan hem de İskenderpaşa cemaatine yakınlığı ile bilinen Fahrettin Koca’yı o koltuğa oturttu. Ali Edizer’in yükselişinin sırrı Menzil ise görevden alınabiliyor olmasının sırrı da buydu.
GATA’yı kim yönetiyor?
Unutulmasın, Ali Edizer’in yönettiği GATA, Sağlık Bilimleri Üniversitesi’ne bağlı. Söz konusu üniversitenin başında ise halihazırda Profesör Cevdet Erdöl var. Bilmeyenler için söyleyeyim: Erdöl, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın özel doktoru ve aynı zamanda o da Akşam gazetesi yazarı.
Ali Edizer’i tartıştık, bir yenisi gözümüze batana kadar bitirdik. Liyakati dışlayan, birikimi küçümseyen, cemaatlerin ya da eş dost, akrabaların adamlarının kolayca yukarıya çıktığı düzen ise olduğu yerde duruyor. Yükselmenin de düşmenin de kuralının olmadığı, devleti savunuyor görünürken aslında yıkan, Cumhuriyetin ruhunu öldüren, ülkede yaşayanların çoğunluğunu dışlayan bu sistemle hesaplaştığımız gün zaten Ali Edizer gibiler sadece karikatürlerde olacak.
Barış Terkoğlu / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder