Geçen hafta, ABD kapitalizminin zirvesindekiler Trump’ın artık gitmesi gerektiğini söyledi. Bu hafta Trump, direnmekten vazgeçti. Peki, ona oy veren 70+ milyon seçmene ne olacak?
Sermaye isterse...
Trump, sermaye üzerindeki denetimleri daha da azaltıp büyük bir vergi indirimini devreye sokarken sermaye sınıfının neredeyse tamamının desteğini alıyordu. Trump yanlısı toplumsal tabanın “acayiplikleri” o sırada göze batmıyordu.
Ancak Trump, ABD’de siyasi kültürel kutuplaşmayı daha da derinleştirdi, “seçkinlere”, mali sermayeye yönelik bir öfkeyi, Yahudi düşmanı komplo teorileriyle besleyerek kışkırttı, ekonomiyi paramparça eden Covid-19 krizini yönetemedi. ABD’de “güvenlik bürokrasisi” de Trump’ın aşırı sağcı gruplarla ilişkilerinden, dış politikasından tedirgin olmaya başladı.
ABD seçimlerinde bir adayın kampanya kasasındakiler, sermaye sınıfının o adaya verdiği desteğin ölçüsüdür, seçimlerin olası sonuçlarına ilişkin önemli bir göstergedir. Başkanlık seçimlerinde, Trump’ın karşısına Biden gibi egemen sınıfların yakından tanıdığı, güvendiği, devlet deneyimli bir aday çıkınca, mali destek bu adaya doğru akmaya başladı. Buna ana akım medyanın desteği, CNN’nin adeta Biden kampanya kanalı gibi çalışması eklendi.
Bu ortamda, Trump seçimleri kaybetti ama önemli bir kısmı fanatik yandaş, çoğunlukla, proletarya, lümpen proletarya ve kırsal bölgelerin küçük işletme sahiplerinden oluşan 70+ milyon seçmenin oyunu aldı. Trump, seçim sonuçlarını kabullenmeyerek bir siyasi krizin kapısını araladı.
Trump istikrar, güvence kaynağı olarak değil, istikrarsızlık, siyasi kriz kaynağı olarak belirmeye başlayınca, diğer bir deyişle “süreç olarak faşizmin” tabanının (alt sınıfların) sesi kabul edilebilir düzeyin ötesine geçmeye başlayınca, egemen sınıflar desteklerini çekti.
Geçen hafta ABD’nin en büyük çokuluslu şirketlerinden 30 CEO, bir telekonferansta bir araya gelerek Trump’ın seçim sonuçları karşısındaki tutumunun etkilerini tartıştılar; devir teslim sürecini bir an evvel başlatmasını istediklerini belirttiler. İş çevrelerinin, ABD Ticaret Odası, İş Çevreleri Yuvarlak Masası gibi güçlü kurumları da bu yönde açıklamalar yapıyordu.
Yüzde 10’luk demokrasi
Financial Times’tan Rana Foroohar, bu görüntü, Trump tabanının “ABD’yi çok zengin ve güçlü bir çete yönetiyor algısını güçlendirmeyecek mi” diye soruyor ve ekliyordu: “Zaten neredeyse herkes, ABD siyasi sisteminin zengin ve güçlüden yana çalıştığını bilir”. Foroohar, Gillens ve Page adında iki araştırmacının 2014 yılında yayımlanan, Amerika’da seçkinlerin ABD yönetimlerinin aldıkları kararları etkileme oranlarını, 20 yıllık bir dönemde 1700 vakayı sorgulayarak araştıran çalışmasını da anımsatıyordu. Araştırma, sıradan vatandaşların (seçimlerin) siyasi kararların şekillenmesini hiçbir biçimde belirleme gücü olmadığını ortaya koymuştu. Yönetimde bir politika değişikliği söz konusu olduğunda bu, gelir dağılımı piramidinin en üst yüzde 10’luk kesiminin eğilimindeki bir değişimden kaynaklanıyordu. Gillen ve Page’in çalışmasını “yapay zekâya” dayanan bir modelle yeniden gözden geçiren bir araştırmanın, bu yıl ekim ayında, Institute for Economic Thinking tarafından yayımlanan sonuçları, ilk araştırmanın bulgularını çok daha etkin biçimde doğruladı.
Bu yüzde 10’luk iktidar, şimdi kendi içinde gelmiş, yönetimini, eski Merkez Bankası Başkanı Yellen, eski savunma bakanlarından John Kerry, savunma endüstrisine yakınlığıyla bilinen Blinken ve Sullivan gibi düzenin bildik kadrolarıyla inşa etmeye başlayan bir siyasetçi olarak Biden’ın, ekonomi, Covid-19 salgını ve dış politika alanlarında istikrar getirmesini bekliyor. Ancak Trump’a oy vermiş seçmen, tüm kaygıları, korkularıyla, sadakatleriyle, dahası, “kandırılmış olmanın” öfkesiyle ortada duruyor. Trump’ın da 2024 seçimlerine, bu tabanın basıncıyla Cumhuriyetçi Parti’yi şekillendirerek gitmeye niyetli olduğu anlaşılıyor.
Trump’ın toplumsal tabanındaki emekçi sınıflarla, ilerici güçlerin konuşmasına olanak verecek bir “arayüz” kurulamazsa “süreç olarak faşizmin” Biden döneminde de gelişmeye devam ederek 2024 seçimlerine çok daha güçlü biçimde girmesi zayıf bir olasılık değildir.
Ergin Yıldızoğlu / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder